Ragıp Duran
Sürpriz olmadı: Macron kazandı. Şimdi asıl mesele...
Fransa’da Cumhurbaşkanlığı ikinci turu için Pazar günü yapılan yapılan oylamayı beklendiği üzere Emmanuel Macron kazandı.
5. Cumhuriyetin 8. Cumhurbaşkanını seçmek üzere 66 bin 546 seçim sandığında kayıtlı yaklaşık 47 milyon Fransız vatandaşının oylamaya katılım oranı saat 20.00’de (TSİ 21.00) 65,30 olarak açıklandı.
Seçim sandıkları Fransa’da bazı büyük kentlerde 20.00’de bir çok bölgede ise saat 19.00’da kapandı. Ve devlet televizyonu dahil neredeyse bütün medya kuruluşları saat 20.00’de resmi olmayan ilk sonuçları açıkladı:
Macron % 65.1 Le Pen % 34.9
Cumartesi günü yayınlanan son tahminlerde Macron %63 Le Pen %37 olarak görünüyordu.
Bu sonuçlar, 11-18 Haziran tarihlerinde yapılacak olan yine iki turlu genel seçimler açısından önemli. Arkasında, henüz yeni kurulmuş bir siyasi hareket olan Macron, hem sağdan hem de soldan baskı altında. Her iki kanat da önce Meclis’te çoğunluğu ele geçirmek sonra da hükümette güç kazanmak için Haziran seçimlerine ağırlık verecek. Macron, bir yandan kendi hareketi olan ‘’En Marche’’ı (Yürüyelim) genel seçimlerde başarı kazanmaya zorlayacak bir yandan da şimdiye kadar kendisini desteklemiş olan gerek sağdan ve soldan politikacılarla işbirliği geliştirmeye çalışacak. Partilerin mevcut oy oranlarına bakıldığında Macron’un Haziran’dan sonra orta-sağ ve orta-solu birleştiren bir koalisyon hükümeti kurması bekleniyor. Dolayısıyla Le Pen’in, Haziran seçimlerinde alacağı oy, partisi Front National’i (Milli Cephe) büyük bir ihtimalle ana muhalefet partisi konumuna getirecek. Yüzde 20’ye yakın oya sahip olan Melenchon’un, Macron hükümetine girmesi ya da böyle bir hükümeti desteklemesi söz konusu değil.
Le Pen karşıtı cephe açısından önemli bir tehlike: Bu sefer kaybetmesine rağmen, 5 yıl sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Macron yönetimi başarılı olmazsa ve dünya konjonktürü de el verirse Le Pen seçimleri kazanabilir.
5. Cumhuriyet’in tarihinde bu seçimler birçok yönüyle ilk’lerin gerçekleştiği bir seçim oldu.
- Seçilmiş ve görevde olan bir Cumhurbaşkanı (Hollande) ilk kez ikinci kez aday olmadı
- Orta-sağ ve orta-solda adayları belirlemek üzere, iki kesim birden, ilk kez önseçim yaptı. Bu sayede favori gibi görünen sağda Sarkozy ve Juppé, solda da iktidar partisinin adayı Başbakan Valls elendi. Yolsuzluk yaptığı belgelenmiş sağcı Fillon da ilk turda kaybetti.
- Birinci tur oylama sonucunda, Chirac ve Baba Le Pen’in 2. tura kaldığı 2002 seçimlerinden sonra, sol ya da orta-solun adayı yine 2. tura kalamadı.
- 2017’de, şimdiye kadar hiçbir mevkiye seçilmemiş olan bir aday, ilk kez (Macron) 2. tura kaldı.
2. tur öncesine bakacak olursak, en büyük tartışma, hem klasik sağda hem de klasik solda ‘’Ne Le Pen ne Macron’’ diyen kesimin tutumu oldu. Neo-liberal ve bankacı olduğu gerekçesiyle Macron, bazı sol kesimlerin ve hatta bazı sağ kesimlerin nefretini kazanmıştı. Le Pen ise demokrat ve Cumhuriyetçi olmadığı, aşırı-sağcı ve ırkçı olduğu gerekçesiyle de liberal ve cumhuriyetçi sağcıların tepkisini çekmişti.
Sonuç olarak bu seçimlerde Le Pen’ci çekirdek seçmenler ile Macron’u yüzde yüz destekleyen yurttaşların (Ki aslında azınlık) dışında büyük bir seçmen kitlesi, desteklediği adayın kazanması için değil, kaybetmesini istediği aday için karşı oy kullanmış oldu. Tercihleri yürek değil, akıl belirledi.
Haziran’daki genel seçimlerde yurttaşların tercihleri tabi ki değişecek. Çünkü özellikle 1. turda her seçmen kendi partisine ya da desteklediği partiye oy verecek. İkinci turda ise yine kamplaşmalar/cepheleşmeler yaşanacak. Merkez sağ ve sol, Le Pen’in milletvekili sayısını azaltmak için işbirliğine gidebilir. Geleneksel sağın, sola karşı Le Pen’i nerede ne kadar destekleyeceği ise genel olarak bölgelere, seçim çevrelerine biraz da adayların kişiliklerine göre değişebilecek.
Pazar günkü 2. tur aslında bir anlamda Haziran seçimlerinin önseçimi olarak da değerlendirilebilir.
Kampanya Fransa’da genel olarak düzgün geçti. Medya iki adaya eşit mesafede durmaya çalıştı. Yine de esas olarak Macron’u desteklediğini belirtmekte yarar var. Le Pen geçtiğimiz Çarşamba günü yapılan televizyon tartışmasında büyük ölçüde oy kaybetti. Le Pen saldırgan hatta küstah bir uslupla Macron’a saldırırken, gelecekten çok Macron’un geçmişi ile uğraştı. Macron’un Sosyalist Hollande sisteminin devamı/mirasçısı olduğunu söyledi durdu Le Pen. Macron ise bu saldırılar karşısında çoğu zaman soğukkanlılığını korudu. Ayrıca iktisatçı geçmişi sayesinde teknik dosyalara hakim olduğunu gösterirken, yabancı işçiler, Fransız sönürgeciliği, LGBTİ gibi kültürel alanlarda sola daha yakın bir portre sergiledi. Le Pen ise, sosyal medyanın anında saptadığı üzere, birçok konuda yalan-yanlış bilgilerle rakibini vurmaya çalıştı. Yine de bu televizyon tartışması, içerik, yaklaşım, siyasi, kültürel ve entelektüel düzey açılarından 5. Cumhuriyetin en kötü tartışması olarak kayıtlara geçti.
Kampanyada özellikle son günlerde, Le Pen’in sadece siyaseten değil mali olarak da Putin tarafından desteklendiğine dair iddialar yayınlandı.
Cumartesi günü de Macron’un e-mailleri ortalığa saçıldı. Ne var ki seçim yasakları başlamış olduğu için bu bilgiler çok fazla yayılmadı. Bu korsanlığın da Rusya merkezli olduğu yolunda iddialar var.
2. tur öncesi yaygınlaştırılan ‘Freudien’ bir benzetmeye değinmeden geçmeyelim: Marine Le Pen, babasından biraz da sorunlu olarak devraldığı Le Front National’in lideri olmuş, aşırı-sağcı babası kadar katı olmadığını kanıtlamak için babasına karşı da sert açıklamalar yapmıştı. Macron ise kendisinden yaşça oldukça büyük lise öğretmeni ile evlenmiş olduğu için bazı çevrelerin dedikodu konusu olmuştu. İşte bu iki alışılmamış durum şu tespitle saptandı: Babasını öldüren kız çocuğu ile annesiyle evlenen oğlanın kapışması!
Bugünden itibaren Fransa’da 11-18 Haziran genel seçimleri için kampanya başlamış durumda.