'Suriye Gelecek Partisi’ telaşı

ABD, destek olarak nitelenebilecek açıklama yaparken Türkiye’de basın, partinin kuruluşunu telaşla karşıladı. Rusya’dan ise partinin ABD güdümünde olduğuna yönelik tepki geldi.

Rakka’da kuruluşu ilan edilen Suriye Gelecek Partisi, Türkiye’yi tedirgin etmişe benziyor. Direkt hükümetten veya başka bir yetkili merciden gelmiş resmi bir tepki henüz yok. Büyük ihtimalle bir iki güne resmi tepkilerini, elbet olumsuz bakış açılarını da peşine ekleyerek, verirler. Ancak Doğan Medya’nın Demirören’e satılmasıyla büyük çoğunluğu Saray’ın kontrolüne geçen medyadaki telaşı görünce, bunun Saray ve hükümetin tutumundan bağımsız olduğunu söylemek pek mümkün değil.

Bu telaşa, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heathet Nauert’in açıklaması da neden olmuştur. Saray’a endeksli basında kuruluşu "PYD/YPG terör örgütü tarafından kurulduğu iddia edilen" ibaresiyle haberleştirilen Suriye Gelecek Partisi’ne ilişkin Nauert’in açıklaması, özellikle geniş biçimde görüldü. Saray’a bağlı televizyonlar da bu haberi Nauert’in açıklaması üzerinden gördü.

Nauert günlük basın toplantısında, "Suriye’de BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı Suriye’nin geleceği için siyasi müzakere sürecini öngören kararına saygı duyan her siyasi partiyi memnuniyetle karşılarız. Suriye’deki korkunç durumdan çıkışı askeri değil siyasi çözümde gören bütün grupları elbette destekleriz" sözleriyle partinin kuruluşuna ilişkin soruyu yanıtlamıştı. Nauert’e, "Suriye Gelecek Partisi size göre PYD/YPG’nin bir parçası mıdır?" sorusu da soruldu. Nauert, yeni partinin çoklu bir etnik yapıdan oluştuğunu ve kurulduğu bölgenin yapısını temsil ettiği düşüncesinde olduklarını dile getirdi.

Türkiye’de basının kuruluşunu telaşla ele aldığı Suriye Gelecek Partisi’ne ilişkin Rusya’dan da tepki geldi. Sputnik’e konuşan Rusya Yüksek Ekonomi Okulu Ulusal Araştırma Üniversitesi kıdemli öğretim üyesi ve Ortadoğu uzmanı Grigoriy Lukyanov, Suriye Gelecek Partisi’nin ABD’nin girişimiyle kurulduğunu iddia etti. Buna gerekçe olarak da partinin, müzakerelerde Kürt konusunu öne çıkaracak bir enstrüman olarak kullanılma ihtiyacını belirtti. Lukyanov, "Şüphesiz Amerikalılar uzun bir çalışmanın sonucunu aldı ve şu anda siyasi sürece, seçimlere, ayrıca Cenevre gibi müzakere platformlarına katılmaya yönelik gerçek bir enstrümana sahipler. Yeni parti aslında çeşitli nedenlerle müzakere sürecine yasal olarak katılma imkânı olmayan siyasi güçleri temsil edebilir ve elbette ki hem kendi çıkarlarını, hem de dış siyasi sponsorlarının çıkarlarını savunabilir" dedi.

Bu iki gelişmeyi bir araya getirince, aslında Türkiye ile süreci kendi çıkarları lehinde ortak götüren Rusya, bunlarla bir ve benzer düşünerek Kürtleri, Kürtlerle birlikte hareket eden Suriye’nin demokratik güçlerini siyasi sürecin dışında tutmak isteyen kesimlerin telaşının ortak olduğunu anlamak da mümkün. Bu, artık asıl aktörlerin sahaya indiği Suriye’de önümüzdeki dönem etkin bir biçimde kurulacak "çözüm masaları"ndaki zorlu pazarlıklara da, bu pazarlıkların olası bir seçimde sahaya nasıl yansıyacağına da işaret ediyor.

Türkiye ve Rusya’nın ince hesaplarını, ABD’nin yeni kurulan Suriye Gelecek Partisi’nden beklentilerini bir kenara bırakalım. Bunlar elbet değerlendirilmeli ancak bunları şimdilik kenara bırakmazsak, korkarım ki yeni kurulan Suriye Gelecek Partisi’nin kuruluşuna kadar gelen süreci ve bu partinin ilerde oynaması muhtemel rolü gözden kaçırırız.

Çok uzatmadan, bu sürecin öncesini özetlemekte yarar var.

Suriye krizinin hemen öncesinde bölge devletleri, A’dan Z’ye uluslararası güçlerin tümü elini Suriye’ye yoktu. Suriyelilere bir şey soran olmadı. Tüm Suriye bir anda savaşın ortasında kaldı. Dört bir yandan ülkeye silah taşındı. Bu dağınıklık ülkenin geleceğini özgürlük ve demokraside gören güçlerin etkin bir biçimde toparlanmasına kadar sürdü.

Hatırlatmakta yarar var. Asıl toparlanma Kobani zaferinden sonra gerçekleşti. Kobani zaferi, Kürtler dışındaki diğer halklara da, farklı inanç gruplarına da ciddi bir güven verdi. Bu güvenin etkisiyle Tel Abyad’ı (Girê Sipî) kısa sürede IŞİD’ten temizleyen Kürt güçlerinin girişimiyle bu kentte Suriye Demokratik Meclisi’nin (MSD) kuruluşu ortak bir kongre ile ilan edildi. Akabinde ise MSD’ye bağlı askeri güç olarak Suriye Demokratik Güçleri (QSD) kuruldu. PYD ve TEVDEM’in yanı sıra bölgedeki farklı halkların siyasi oluşumları MSD’de, YPG ve YPJ başta olmak üzere MSD’deki bileşenlerin askeri güçleri de QSD’de yerini aldı.

Tüm ısrarlara rağmen, Türkiye ve Rusya’nın girişimiyle, bu güçler Suriye’deki krizi çözmeye dönük uluslararası toplantıların hiçbirine alınmadı. Cenevre’ye sadece MSD o da bir kez resmen davet edildi. Ancak Kürtlerin Cenevre’den dışlanması nedeniyle MSD Cenevre’ye katılmayı reddetti. Astana’da da benzeri bir süreç yaşandı.

Kürtlerin, Arapların, Süryanilerin, ülkedeki diğer halkların geniş katılımıyla kurulan Suriye Gelecek Partisi, aynı zamanda bu yaşananlara da bir tepkidir. Suriye halklarının özgür ve demokratik geleceğini kurmak için yola çıkanlar çözümden dışlanırken, çetelerle işbirliği yapanlara sunulan olanaklar da Suriye Gelecek Partisi’nin kuruluşunu sağlayan etkenler arasındadır.

İşin özeti şu: Suriye Gelecek Partisi, kan ve ölümle boğulmak istenen Suriye’nin demokratik geleceğinin en güven veren oluşumu olmaya aday olduğundan Türkiye ve Rusya’nın tepkisi ile karşılaştı.

Bir başka durum daha var.

Kısaca ona da değinip bitirelim.

Biliyorum, kıyıda bekleyen bazı Türkiyeli ‘anti-emperyalistler’ hemen bu partiye yaftayı yapıştırıp ABD güdümlü olduğunu söylemeye hazırlar. Onlara da şunu hatırlatmakta yarar var. Önce PYD ve TEVDEM, ardından MSD, bölge üzerinde hesap yürüten güçlerle ilişkilenmeyi reddetmedi ama ABD’nin de, Rusya’nın da güdümüne girmedi, güdümlü ilişkilenmeyi reddetti. Son dönemde askeri olarak yaşanan olumsuzluklarda bu güdümlenmeme durumunun da payı büyük.

Askeri güç olarak Kobani ile birlikte önce YPG ve YPJ’nin, ardından QSD’nin Uluslararası Koalisyon ile geliştirdiği işbirliği de, herkesin malumudur ki bölgedeki konjonktürün ortaya çıkardığı reel politikanın sonucudur. IŞİD’i yenmek, bölge halklarının, farklı inanç gruplarının güvenliğini sağlamak için bölge realitesini dikkate almadan siyaset yapanlar, masalarda, salonlarda ‘anti emperyalistlik’ yapadursun, fillerin kapışması nedeniyle sonu Afrin gibi acılara neden de olsa, bilmek gerekir ki reel siyaset bölgenin bir gerçeğidir.

Kanaatim o ki bugünden sonra da Suriye Gelecek Partisi, tüm uluslararası güçlere benzer yaklaşımla yönelecektir.

Kuruluş manifestosundan da anlıyoruz ki, Suriye Gelecek Partisi, Suriye’de iç savaşın bir an önce son bulmasını, sorunların demokratik müzakereler ile çözülmesini ve Suriye’nin geleceğinin yeniden inşası için bir an önce demokratik seçimlerin yapılabileceği bir ortamı yaşama geçirmek için mücadele edecek.

Tümüyle siyasete endeksli olarak kurulan Suriye Gelecek Partisi’nin siyaseten ittifak edeceği güçler de bu manifestoyu olumlu okuyanlar, Suriye iç savaşının demokratik müzakerelerle çözülmesinden yana olanlar olacak.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fehim Işık Arşivi