Koray Düzgören

Koray Düzgören

'Suriye için kimseye sormayız' deyip ABD'nin iznini beklemek...

S-400'leri ABD ile anlaşarak hangara çekme kararı alan İktidar, 'ABD'ye rağmen Kuzey Suriye'ye girerim' diyerek esip gürlüyor ama bir yandan da harekat için yeşil ışık bekliyor.

Kuzey Suriye'ye yönelik planlandığı söylenen büyük operasyonla ilgili tansiyon sürekli yükseltiliyor.

Bir yandan ABD ile görüşmeler sürüyor. Türkiye'nin oluşturmak istediği tampon bölge konusunda, SDG (Suriye Demokratik Güçleri) ile ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey aracılığıyla yapılan görüşmelere devam ediliyor.

Bir yandan da "Suriye'ye girmek için kimsenin iznini almayız" şeklinde açıklamaları sıkça duyuyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün, Fırat'ın doğusunda "terör koridoru"nun oluşmasına izin vermeyeceklerini belirterek, "ABD ile Suriye sınırları boyunca güvenli bölge oluşturmaya yönelik görüşmeler ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın Fırat'ın doğusundaki terör koridorunu paramparça etmekte kararlıyız." dedi.

Koalisyon ortağı Devlet Bahçeli de benzer bir açıklama yaptı ve hafta başında Türkiye'ye gelen ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey'in Suriye'ye ilişkin önerilerini "makul ve Türkiye'nin güvenliğini sağlamaktan uzak" olarak değerlendirdi. 

Yani o da Erdoğan gibi, Suriye'de bir tampon bölge oluşturabilmek amacıyla bir mutabakat sağlanamadığını ifade etmiş oldu.

Buna rağmen o da Erdoğan gibi yaptı ve Türkiye'nin yine bir oyalama sürecine maruz kaldığını söyleyerek esti, gürledi!

"Fırat'ın doğusuna F-16 olup uçacaksak, obüs olup patlayacaksak, bomba olup yağacaksak, ateş olup yakacaksak bunun icazetini de hiçbir yerden almayız, hiç kimseye de sormayız, sormayacağız" dedi!

ABD tarafı ise yaptığı açıklamada görüşmelerin devamı konusunda mutabakat sağlandığını duyurdu!   

Yani Türkiye'nin taleplerinin kabul edilmediğini diplomatik bir dille ifade etmiş oldu.

S-400'LERİN HANGARA ÇEKİLMESİ KONUSUNDA AĞIZ BİRLİĞİ

Türkiye'yi yönetenler S-400'ler konusunda tam da beklenildiği gibi benzer bir yaklaşım sergilediler. 

2,5.-3 milyar doları Rusya'ya verip (Dörtte birini ödeyip, gerisini Moskova'ya borçlandılar) şimdilik füze sistemi ile ilgili parçaları hangarlara çekmeye başladılar. 

Yarın belki füzelerin kendisi de bu parçaların yanında yerlerini alacak.

Bu konuda ABD ile karşılıklı resmi söylemler nasıl da birbirine uyuyor.

Saray önce Dışişleri Bakanı'na açıklama yaptırdı: 

"Canım bu füzeler pahalı sistemler. Ancak 2020'de aktif hale geçebilirler." 

Sonra bizzat Erdoğan da önceki gün, sistemin ancak Mart 2020'de aktif hale geleceğini söyledi.

Bir iki gün önce ABD tarafındaki yetkili ağızlardan da benzer açıklamaları işittik:

"Önemli olan S-400 sisteminin aktif hale getirilmemesidir" laflarını duymaya başladık.   

Adeta, "Aldınız madem, aktif hale getirmeyin. Bizim bir takım demir parçalarından çekinecek halimiz yok. Önemli olan sistemi çalıştırmamak" demek istiyorlar.

Şimdi Türkiye'den gelen cevap da bu istikamette:

"Aa, zaten bizim böyle bir niyetimiz yok" gibisinden...

Belli ki pazarlık, rüşvet, taviz vb. ilişkileri böyle kurulmuş. Ama ABD Türkiye'nin, çok önem verdiği F-35 savaş uçakları projesinden dışlanmamak için S-400 sistemini aktif hale getirmeyeceği konusunda güvence vermesini bekliyor.

Tarih de aşağı yukarı 2020'nin ilkbaharı... Mart, nisan ayları.

Bakmayın siz, Erdoğan'ın son açıklamasında yaptığı çıkışa.

"F-35'leri vermezlerse biz de uçak ihtiyacımızı başka yerden temin ederiz" mealindeki iç tribünlere yönelik meydan okumasına.

Daha önce, "Rusya'dan alırız" diye yüksek perdeden konuşuyorlardı. Sonra anlaşıldı ki Rusya'dan almayı düşündükleri  S-57 savaş uçağı daha deneme aşamasında. Ruslar bile henüz bu uçağı kullanamıyor.

Erdoğan bu nedenle olacak Rus uçaklarından söz etmedi. Ama çıtayı bir hayli yükseltti:

"Peki, kusura bakmayın, biz o konuda da yine tedbirlerimizi alırız, başka yerlere döneriz. Kendi savaş uçağımızı yapacağız başka çaremiz yok" dedi.

SURİYE SINIRINDA ÇEKİLEN RESTİN SONU NE OLUR? 

Erdoğan yukarıda alıntılar yaptığımız konuşmasının bir yerinde şunları söylüyor: "F-35 projesinden dışlanma tehditleri başta olmak üzere bu konuda Türkiye'ye yöneltilecek hiçbir tehdidin ve yaptırımın ülkemizi güvenlik önceliklerini hayata geçirmekten alıkoyamayacağını bir kez daha ifade etmek isterim" diyor. 

Böylece Saray, ABD'ye F-35'ler konusunda yaptığı gibi rest çekiyor. 

Herkesin bildiği bir sır olarak, Türkiye'nin ne Rusya'dan ya da başka bir ülkeden savaş uçağı alabileceğine ne de batağa saplanmış ekonomisiyle kendi savaş uçağını yapabileceğine kimselerin inanmadığını bildiği halde rest çekiyor.

Ayrıca, "ABD'ye rağmen, onu hiçe sayarak Kuzey Suriye'ye girer Kürtleri ezerim" diyerek elini güçlendirmek istiyor.

Ama bir yandan da ABD ile, Kürtlerle yapılan görüşmelerin devam ettiğini söyleyerek de bekliyorlar. 

ABD yeşil ışık yakmadığı için Suriye'ye harekat emri veremiyorlar.

Belki de böyle bir müdahalenin, Ortadoğu'daki savaşı hiç hesap edemedikleri kadar yaygınlaştırabileceğini düşünüp endişeleniyorlardır, kimbilir.

Ve hatta Türkiye'nin, asıl o zaman bir beka sorunu ile karşı karşıya kalarak bu nedenle iktidarlarını yitirme ihtimalinden korkuyor da olabilirler.

Olabilir mi? 

Yakında hep birlikte göreceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi