Suriye’ye ‘Allah Allah’ derken neden ‘ateşkes’e döndük!..

Erdoğan, Ergenekon’dan boşanıyor mu, yavaş yavaş NATO’ya mı dönüyor, aynı Ergenekon’da olduğu gibi NATO’cular affa mı uğrayacak, daha çok tartışacağız ve konuşacağız.

Oysa bizler nasıl da alışmıştık o ‘Allah Allah’ bağırışlarıyla yapılan eylemlere, birdenbire durdu, Sur’a, Cizre’ye, Afrin’e, Nusaybin’e keyifle insan öldürmeye giderken, hatta Suriye’ye 2-3 çıkartma yapmışken, saniye saniye öldürdüklerini ekranlardan gülerek anlatırken, yetmedi Libya’ya da girmek üzereyken, geçen hafta bişeyler oldu başkomutan Recep Tamam Erdoğan’a da, Hulusi Akar’a da.

Geçen hafta İdlib’de asker ve sivil 9 kişi yaşamını yitirdi. Erdoğan hemen bir açıklama yaptı: "Rusya ile şu aşamada bir çatışma ya da ciddi çelişki içerisine girmemize gerek yok. Rusya ile çok ciddi stratejik girişimlerimiz var."

İkinci açıklama da milli savunma bakanı Hulusi Akar’dan geldi: "Suriyeli, İdlipli kardeşlerimizin rahat ve huzur içerisinde yaşamalarına çalışıyoruz. Bugüne kadar Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları, Mehmetçik büyük fedakârlıklar gösterdi. Aynı şekilde bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Dileğimiz, temennimiz biran önce ateşkesin, barışın, huzurun, istikrarın gelmesi. Gayretimiz budur."

Bu açıklamalar geldiği gün çok önemli, Erdoğan Ukrayna’dan dönerken yaptı bu açıklamaları. Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra Rusya ve Ukrayna ilişkileri gerginleşti. Ukrayna’da yaşanan Turuncu Devrim olayını anımsayanlarınız vardır, Soros’un oradaki payını bilmeyen kalmadı. Son olarak Kırım nedeniyle iş silahlı çatışma noktasına kadar geldi ve on binlerce insan yaşamını yitirdi. Kırım 1954 yılında Kruşçev tarafından Ukrayna’ya hediye edildi. Siyaset nasıl garip değil mi, ülke yada şehir hediye ediliyor. Kırım da Ukrayna da Sovyetler Birliği’ne bağlı olduğundan o dönem sorun çıkmamış ama Sovyetler dağılınca işler tersine dönmüş.

Osmanlı-Rusya savaşlarına da neden olan Kırım 1783’de tamamen Rusya’ya geçse de bütün bunlar, yani şimdi yaşananlar, Türkiye’nin dışında olaylar diyebiliriz ama tam da diyemiyoruz. Nedeni çok basit, Türkiye son dönemde NATO ve Avrasya kavgası yaşıyor. Askeriye içindeki kavga tek başına Gülen kavgası olarak anlatılmaya çalışılsa da esasında tam bir NATO-Avrasya kavgası. Ergenekon ve Balyoz tutuklamaları ve 15 Temmuz darbe girişimine karşı yapılan darbeleri iyi incelersek daha net görebiliriz.

Erdoğan bu kavgada ilginç bir kişilik sergiledi, Ergenekon beraat edene kadar NATO’cu olan Erdoğan mecburen beraat sonrası Avrasya’cı oldu ve Rusya ile silah dahil sıcak ilişkilere girdi ve NATO ile kapışmaya başladı. 15 Temmuz askeri tutuklamalarının yada emekli etmelerinin büyük kısmı ‘FETÖ’ adı altında esasen NATO’cu subaylardır.

Suriye meselesinin daha da başına gidersek, SOÇİ görüşmelerinin hepsinde hem Rusya hem de İran devamlı Suriye’de yabancı asker olmaması gerektiğini söyledi. Erdoğan belki de bu uyarıları fazla ciddiye almadı. Suriye içinde Suriye’nin nerede durması gerektiğini anlatmaya çalıştı duvarlara. Oysa yaşam bu kadar basit ve boş değil ve bu bigün bir şekilde patlayacaktı.

Patladığı gün Erdoğan Ukrayna’daydı, bunun ne önemi var diyebilirsiniz, çok var, hem de çok. Rusya-Ukrayna çatışmasında ABD Ukrayna’nın yanında. Türkiye S-400 aldığı Rusya’ya karşı Ukrayna’ya aynı gün 200 milyon liralık silah yardımında bulunuyor. Bunu açıklamak mümkün mü bilemiyorum ama basit bir dille açıklamaya çalışayım.

A takımının şampiyon olabilmesi için B ve C takımlarının ikisinin de mağlup olmaları lazım. Oysa son maç B ve C takımı arasında. Beraberlik de A takımına yaramadığından şampiyon olma şansı yok. Ya B yada C takımı olacak. Ama A takımının başında öyle zeki bir başkan var ki, B ve C takımı oyuncularıyla şike anlaşması yapıyor yenilmeleri için. Oysa hangisi yenilse A takımı değil, yenen şampiyon olacak. İşte Türkiye de böyle bir zekayla yönetiliyor.

Sonuç yada soru ne mi? Erdoğan, Ergenekon’dan boşanıyor mu, yavaş yavaş NATO’ya mı dönüyor, aynı Ergenekon’da olduğu gibi NATO’cular affa mı uğrayacak, daha çok tartışacağız ve konuşacağız.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi