Candan Yıldız
Suriyeli çocuklar
Yıkım, savaş, katliam, işgal ve sömürgecilik görmüş bütün topraklardan geriye kayıp kuşaklar kalır. Avustralya’nın yerli halkı Aborijinlerden biliriz Stolen/Çalınmış kuşakları. Çalınmış kuşak kavramı sadece ailelerinden koparılmayı içermez, müsebbibi kim ya da kimler olursa olsun, doğal habitatından kopartılmanın kendisi de çalınmışlığa eşdeğerdir.
Liberal-piyasacı entegrasyon/uyum politikalarının çöktüğü çoğunlukçu dünyanın parçası Türkiye asimilasyon ustası geçmişi ile Suriyeli çocuklara dönük "Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonu Projesi"ni yürütüyor. Bu eğitimi verecek olan öğretmenler ise sözleşmeli öğretmen statüsüne sahip.
Gelmek zorunda olduğu ülkede eğitimle tutunmak mı, kaç kuşak acısını yaşayacağın köksüzlüğe yelken açmak mı? Ne yaman çelişki…
Tarlabaşı’nın yoksul mahallelerinde gecenin tamamen erkeklere ait olduğu o vahşi ve salyalı saatlerde sokaklarda olmak zorunda bırakılan Suriyeli çocuklardan, duysak da görsek de rahatsız oluruz.
Birleşmiş Milletler raporuna göre, varlıklarını yok saydığımız Suriyeli çocukların 490 bini okullarda kayıtlı durumdayken (ki kayıtlı olması iyi bir eğitim aldığı ya da eğitim hakkını kullandığı anlamına gelmez), 380 bin çocuk okula gidemiyor.
Çocuk işçiliğin yüksek olduğu yeni yerlerinde ucuz işgücü olmak, sömürülmek, dışlanmak, ayrımcılığa uğramak, aşağılanmak, cinsel sömürü ve çocuk yaşta evlendirilmek paylarına düşen. Gelecek kazanacakları bir hedef değil, kaybettiklerini kazanabilecekleri eşitsizlik arasının hiç kapanmayacağı bir zaman…
Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu’nun Suriyeli çocukların en temel sorunları konusunda yaptığı araştırmaya göre de "Eğitim" yüzde 46 ile birinci, "Açlık" yüzde 16 ile ikinci sırada. Yine aynı araştırmada "Çocuğum Suriyeli çocukla arkadaş olamaz" diyenlerin oranı ise yüzde 56. Entegrasyon denen modifiye etme garabetinin bile neden tutmayacağının rakamsal teyidi.
Açık Toplum Vakfı’nın "Kayıp Neslin Eşiğinde" raporu da Türkiye’nin üsten bakışa sahip göçmen politikasının da sonuçlarını ortaya koyuyor. Raporda şu ifadeler yer alıyor:"Açık Toplum Vakfı’na konuşan ama adının açıklanmasını istemeyen üst düzey bir MEB yetkilisi de samimiyetle sorunun özüne değiniyor: ‘’Bu çocuklara 5 yıldır Türkçe öğretemedik. Hepsi travmalı. Öğretmenlerimiz de gereken esnekliği gösteremedi.’’
Anadil konusunda ceberutluğu ile bilinen Türkiye’nin Suriyeli çocuklar konusunda da bonkör olmadığını tahmin etmek zor değil. Suriyeli ailelerin devlet okullarından çok Geçici Eğitim Merkezleri’ni tercih ediyor. Nedeni de çocuklarının bu merkezlerde Arapça dilinde eğitim görebilmeleri. Çeşitli nedenlerle resmi eğitim hakkına kavuşamayan diğer çocuklara ise kayıt dışı radikal İslami yapılar ulaşıyor. Zira köksüzlüğü karşı "dilini, dinini, kültürünü unutmasın" aşınmaz davranış kalıbı aileler tarafından da onaylanıyor.