Ahmet Nesin
Tekel işçileri, Gezi ve referandumda MHP’nin sınavı...
Bana göre Tekel işçilerinin dayanışması 12 Eylül darbesinden sonraki en önemli olaylardan biridir. Her ülkenin olduğu gibi Türkiye’nin de "ilk"leri vardır. Mesela bunlardan biri Ruhi Su’nun cenaze yürüyüşüdür. Düşünsenize, uluslararası bir sanatçımızın cenaze törenindeki yürüyüş tarihimize 12 Eylül sonrası ilk yürüyüş olarak geçmiştir. Avrupa Konseyi salonunda yaptığım konuşmada da söylemiştim, "Siz cenazeye neden katılırsınız bilemem ama biz demokrasi adına katılırız!.." diye. Ve tabi ki ben de demokrasi gereği o yürüyüşten dolayı tutuklanmıştım. Doğduğumdan beri tanıdığım Ruhi amcanın cenazesine katıldıktan sonra onlara göre teröristtim.
Birçok devrimci demokrat arkadaş gibi ben de Ankara’ya Tekel işçilerini desteklemeye gittim. Küçüklü büyüklü çadırlar, tenteler ve akılalmaz bir soğuk vardı. Çadırın birinde oturdum, sohbete başladık, o sırada sağımda oturan genç bir arkadaş benim soluma dönerek "Küçük kurt, Ahmet ağabeye çay getirsene…" dedi. Onun üzerine solumdaki gence bir baktım, sarkık bıyıklı, ülkücü bir çocuk. Aynı grubun devrimci işçileri ona "Küçük kurt" lakabını takmışlar. Baktım hiç rahatsız olmuyor, gülerek gitti ve hepimize çay getirdi. Bütün gün çadırlar arasında her görüşten insanla sohbet ettim ve fotoğraf çektirdim, en çok da türbanlı kızlarla…
Tekel işçilerinin eyleminde her örgütten insanlar yardım ediyordu ama onlar kimsenin sahiplenmesine izin vermediler ve haklıydılar. İşçi sınıfının hedefinin aynı olduğunu görmüşler, kendi aralarındaki görüş farklılıkları hatta zıtlıkları kaybolmuş, yemeği de, dayağı da beraber yemişlerdi. Bence bu olay önemli bir başlangıçtı 12 Eylül sonrası Türkiye’si için.
İkinci olay Gezi Olayları’dır. Gezi’nin 3. gününden itibaren hergün sabahlara kadar oradaydım. Evim çok yakın olduğundan 3-4 saat uyuyup geri geliyordum. Gezi’de parti ve örgüt bayrakları yasaklanmış, bir kolektiflik ortaya konmuştu. Orada genç bir çocukla tanıştım, askerden izne gelmiş bir ülkücüydü. Gezi’nin 2. günü izni bitmiş ama dönmüyor. Kendisine "Bak delikanlı, bu Gezi sensiz de yürür ama şu güne kadar dönmezsen firarın verilir ve yazık olur…" dediğimde bana "Burada biz haklıyız, ayrıca gençler, yaşıtlarım öldürülürken buradan bir adım geri atmam, cesedim çıkar…" demişti. Gözlerim doldu, tıkandım ve bişey diyemedim. Oysa MHP ve Ülkücüler parti disiplinine çok bağlıdır ve Devlet Bahçeli o dönem açıklamasında "Gezi’ye gidenler ya partiden istifa etsinler yada ben onları atarım…" demişti.
Onlarca, yüzlerce genç Bahçeli’yi dinlemedi, onlara göre artık bazı şeyler değişiyordu. Ortak akıl diye çok konuşuyorlar ya, o gençler o ortak aklı bulmuşlardı kendilerine göre ve sonuna kadar alanı terk etmediler. Hatta ülkücü, Kemalist ve bir Kürt gencin birbirlerine yardım ederken çekilen foto neredeyse sembol haline gelmişti.
Şimdi bu ortak akıl mantığının üçüncüsünü yaşıyoruz. Önümüzde faşizmi ve diktatörlüğü getirecek bir anayasa değişikliği referandumu var. Bu değişiklik tam rafa kalkmışken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli "Bu böyle olmuyor, ben size yardım ederim, siz de diktatörlüğünüzü ilan eder beni de diktatör yardımcısı yaparsınız…" dedi ve Türkiye’yi büyük bir kaosun içine sürükledi.
MHP içindeki huzursuzluğu ve başkanlık yarışını bilmeyenimiz yok ama burada çok önemli bir olay gelişti ve eski Ülkü Ocakları başkanları bir basın açıklaması yaptılar. Bu açıklamayla referandumda "hayır" diyeceklerini açıkladılar. Bu olayın önemini herkes fark etmemiş olabilir ama bu basın toplantısı 9 eski başkanla yapıldı. 8 de olabilirdi, 10 da. Niye 9 eski başkan yaptı, çünkü MHP bilincini 9 Işık’tan alır. Bahçeli’ye ve tabana çok önemli bir mesaj verdiler aslında ve sanırım bu mesaj da yolunu buldu.
Belki daha önce de olmuştur ama bana göre sanırım son 10 yıl içinde MHP tabanı pek fazla tavanı gibi düşünmüyor. Ezilenlerin savunmasında ve Türkiye’nin geleceğinde ortak aklı bulmakta zorluk çekmiyorlar. En azından bir kısmı. Bu referandum sonucu "hayır" çıktığında sanırım AKP’yle birlikte MHP’de kendisini tekrardan dizayn etmek zorunda kalacak. Sonuçta nereden gelirlerse gelsinler gençler sonunda biz orta yaşlı ve yaşlıların katı yanlarını elemeyi biliyorlar.