İnci Hekimoğlu

İnci Hekimoğlu

‘Terör’ün daniskası rantsal dönüşümde

İyi bir vaat duyarsanız bilin ki arkasında yüklü bir kâr ya da ‘milletin …mına koymaya' hazırlanan bir müteahhit çetesi vardır.

İnci HEKİMOĞLU


Uzun yıllardır özellikle İstanbul açık bir şantiye sahası halinde. Yetmiyormuş gibi, hiçbir şey bulamazlarsa kaldırımlara el atıyorlar.

Neymiş kaldırım iniş-çıkışlarını, engelliler için yeniden düzeltiyorlarmış.

Çok göz yaşartıcı bir duyarlılık göstergesi değil mi?

Değil.

Trafiğin en yoğun olduğu günlerde ve de saatlerde iş araçlarını yola yığıp, İstanbullu’nun çilesini ikiye katlarken yaptıkları, Nasreddin Hoca fıkralarına bile taş çıkartır.

Tek başına bir kişinin bile zor yürüdüğü, neredeyse 50 metrede bir tam ortasından bir direğin geçtiği kaldırımlardan tekerlekli sandalyeyle rahatça inip çıkılabilecekmiş!

Emin olun o tekerlekli sandalyenin iki tekerleği bile o kaldırıma sığmaz.

Tam ‘Zübük’ hikayesi.

Bu örnek, AKP’nin ‘duyarlılık’ gösterisi yaptığı istisnasız her alan için geçerli.

İyi bir vaat duyarsanız, bilin ki arkasında yüklü bir kâr ya da ‘milletin …mına koymaya" hazırlanan bir müteahhit çetesi vardır.

Aynı örneği rahatlıkla ‘kentsel dönüşüm’ün niteliğinde görürseniz. 

Nasıl sundular bunu ‘millet’lerine ?

"Deprem felaketinde eviniz yıkılmayacak, canlarınız yitmeyecek, size depreme dayanıklı evler vereceğiz."

Öyle mi oldu? Hayır.

Getirisi en yüksek bölgelerden ve de hatta uzmanların tezlerine göre deprem riski en düşük mahallelerden işe başladılar.

Bu evlerin yerine asla sosyo-ekonomik koşulları alt ve orta sınıf olan eski sakinlerinin oturabileceği evler yapmadılar.

Kentsel dönüşümün buldozer gibi girdiği evlerin hepsinin yerine villalar, lüks rezidanslar yapıldı. Böylece müteahhitler kazandı, mahalle sakinleri kent dışına sürüldü.

Bu lüks konutlara sahip olabilmeleri için ödemeleri gereken farkı verecek olanağı bulsalar, aidatlarını ödeyemeyecekleri için evsiz kalanlar oldu.

TOKİ yapıları henüz bir deprem ile sınanmadı ama  örneğin  Samsun’un Canik İlçesi’nde Mert Irmağı’nın taşması sonucu yaşanan su baskını nedeniyle   Kuzey Yıldızı Konutları’nda 6’sı çocuk 9 kişi yaşamını yitirdi.

Çünkü TOKİ, iki dere arasına yapıyor bu binaları, sonra da Allah’a havale ediyor.

Eh "kader" de, "alın yazısı" da buna denir oldu yeni Türkiye’nin yeni dininde.

‘Millet’im de yükselen her binanın her metrekaresinin işçi kanıyla yoğrulmuş betonlarını taşıyan mikserlerin, hafriyat kamyonlarının çiğnediği canlar için "devlet bir çare bulsun" diye yalvarıyor.

Daha dün Kadıköy'de köprü üstünden bariyerleri aşarak alt yola uçan beton mikserinin altında kalan aracın içinde Ergani Özcan hayatını kaybetti. 29 yaşındaki mobilya montajcısı  Özcan'ın akrabası Gültekin Aksu " Yeter artık. Devletimiz buna bir çare bulsun. Adamlar 'jet' gibi gidiyor. Bu nedir, neye yetişiyorsunuz? Allah'tan korkun biraz" diye isyan ediyordu cenaze töreni sırasında.

Ergani Özcan ile beton mikserleri ve hafriyat kamyonlarının altında kalarak ölenlerin sayısı 30’u geçti, son bir yılda.

Şule İdil Dere çocukluğundan beri gittiği parkta beton mikserinin altında kalarak yaşamını yitirdi. Ve kamuoyunun dikkati ilk kez bu ‘terör’e çevrildi.

Oysa 2006’da 9 yaşındaki Volkan Beyhan bilinen ilk kurbanıydı kamyon terörünün. Gaziosmanpaşa’da, üstelik araç trafiğine kapalı sokakta geri giden hafriyat kamyonunun altında kaldı. Ailesinin gerekli önlemleri almadıkları gerekçesi ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, İSKİ Genel Müdürlüğü, MCC Konsorsiyumu ve Milli Savunma Bakanlığı hakkında dava açılması için yaptığı 4 başvuru da reddedildi.

Yani devlet ‘çare‘nin değil sorunun üretim merkezi.

Kuzey Ormanları Savunması Haziran ayında açıkladığı araştırmada, ara sokaklarda bile fütursuzca, son sürat gidip-gelen kamyonların nasıl bir tezgahı döndürdüklerini madde madde açıklamıştı.

Bir iki tanesini hatırlatmakta yarar var.

- Rüşvet veren şirket yetkilileri başta olmak üzere tüm sorumlular yargılanmalıdır.

Bu maddede bahsedilen, kamyon terörüne rüşvet karşılığı göz yuman 60 trafik polisi ile rüşvet veren 42 kişinin gözaltına alınması ama sonra davanın akamete uğraması. Oysa polislerin, kamyon ve beton mikserlerinin tonaj aşımına ve yasak alanlara girişine rüşvet karşılığı izin verdiği öne sürülüyordu.

Hangi şirketler, hangi yetkililer bilemiyoruz. Ama mesela Cengiz’in ya da Ağaoğlu’nun adamları olsa,  cezalandırılmalarını umacak kimse yoktur herhalde.  

-Sorunun ana kaynaklarından biri olan ve şoförleri potansiyel katil haline getiren sefer başına ücretlendirme sistemine son verilmelidir.

Burada bahsedilen ise şu: İnşaat mikserleri, hafriyat kamyonları sefer sayısı odaklı prim sistemiyle çalıştırılıyor. Asgari ücretle istihdam edilen şoförler yaptıkları sefer sayısı veya çalışma saatlerine göre 1600 TL’ye kadar ek prim alıyorlar. Güvencesizliğe dayalı bu çalışma modeli mikserlerin standartlarının üstünde hız ve iş yoğunluğunu dayatıyor, trafik güvenliğini yok ediyor, halkın ulaşım güvenliğini ortadan kaldırıyor.

Bu rant çarkı,  inşaat alanlarında da, yollarda da insan bedenlerini çiğneyerek dönüyor. Ama bizim ‘millet’ hâlâ "nerede bu devlet" diyor.

Devlet tam da orada işte…

Önceki ve Sonraki Yazılar
İnci Hekimoğlu Arşivi