Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda geriye gidiyoruz

AKP hükümeti, bağımsız kadın örgütleri yerine aileyi temel alan ve hak meselesine dini referanslarla yaklaşan oluşumları dikkate alıyor.

2015’te Birleşmiş Milletler (BM) üyesi devletler, ülke gündemlerini ve politikalarını 17 maddeden oluşan Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH) çerçevesinde ele alıp 2030’a kadar bu hedeflere ulaşmak için çalışmayı kabul ettiler.

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, yoksulluğu ortadan kaldırmak, gezegenimizi korumak ve tüm insanların barış ve refah içinde yaşamasını sağlamak için yapılan evrensel bir eylem çağrısı.

Hedefler konusundaki ilerlemeler her yıl BM’nin Yüksek Düzey Politik Forum’unda gözden geçiriliyor. 2016’da ilk raporunu sunan Türkiye, ikinci raporunu da geçtiğimiz hafta teslim etti.

BM’ye sunulan yeni raporda, Türkiye’de son 3 yılda toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için raporlanabilir pek bir şey yapılmadığını görüyoruz.

Biz iyisi mi gelin, 8 kadın ve sivil toplum örgütünün bu raporla eşzamanlı olarak hazırladığı alternatif rapora bakalım: Türkiye 2. Ulusal Gözden Geçirme Sivil Toplum Alternatif Raporu.

KADINLARIN KAZANILMIŞ HAKLARI SALDIRI ALTINDA

Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu’nun her yıl hazırladığı endekse göre 2018’de ‘Toplumsal Cinsiyet Uçurumu’ listesinde 149 ülke arasında 130’uncu sırada. 2015’te de 130’uncu sıradaydı. Yani milim ilerleme yok. 

TBMM’de kadınların oranı yüzde 17,9; Türkiye’de yönetici pozisyonundaki kadınların oranı ise yüzde 17,32. Eğitimde veya istihdamda olmayan gençlerde kadınların oranı yüzde 34.

Alternatif raporda belirtildiği üzere, toplumsal cinsiyet eşitliği ile kadın ve kız çocuklarının güçlenmesine dair kazanılmış haklar, iktidar yanlısı medya ve iktidarın desteklediği (boşanmış babalar ve aile meclisleri gibi) bazı grupların saldırısı altında. Kadınların yoksulluk nafakası, kadını şiddete karşı koruyan 6284 sayılı yasa, İstanbul Sözleşmesi ve kürtaj hakkına saldırılar sürerken, bunlar siyasi iktidarda da karşılık buluyor.

DEVLETİN VERDİĞİ SÖZLERLE EYLEMLERİ ÇELİŞİYOR

Toplumsal cinsiyet eşitliğine dair hedefin önemini vurgulayan ‘Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi’ gibi yazılı belgelerde devletin beyan ettikleri ile yaptıklarının birbiriyle çeliştiğini Alternatif Rapor gözler önüne seriliyor.

Örneğin, YÖK gibi kurumlar, toplumsal cinsiyet eşitliğine dair proje ve planları "Türkiye’nin değerleriyle münasip değil" diyerek iptal ediyor.

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK), ‘Ailenin Korunması Hakkı’ başlıklı sempozyumlar düzenleyerek, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerin kadına yönelik şiddeti önlemede kadını öncelemesini eleştiriyor, evlilik dışı birlikte yaşam veya LGBTİ çiftlerin bir arada yaşama pratiklerinin ailenin alternatifi olamayacağını beyan ediyor ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin aile temelli politikalarla hayata geçirilmesi gerektiğini söylüyor.  

Yıllardır hükümet, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda çalışan bağımsız kadın örgütleri yerine aileyi temel alan ve hak meselesine dini referanslarla yaklaşan oluşumları dikkate alıyor, istişare alanlarını büyük oranda onlara ayırıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da dahil olmak üzere, devletin en yetkili isimlerinin toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki önemli belgeler için "Nas değil, gerekirse feshedilir" gibi beyanları, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda siyasi bir kararlılığın olmadığını, aksine kadınları ve kız çocuklarını aile içerisindeki geleneksel rollere hapseden bakış açısının devletin en üst kademeleri tarafından desteklendiğini gösteriyor.

Hal böyleyken, Türkiye’nin BM’ye verdiği ‘toplumsal cinsiyet eşitliğine dair" beyanların doğruluğunu sorgulamamak mümkün değil.

CİNSELLİK EĞİTİMİ HÂLÂ MÜFREDATTA YOK

Alternatif raporda, kadınların ve kız çocuklarının Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının insan hakları konusunda erişebildikleri hizmetlerin de son derece sınırlı olduğu belirtiliyor.

ŞÖNİM sayıları yetersiz. Tecavüz kriz veya cinsel şiddet sevk merkezleri yok. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bütçesinin çok az bir kısmı toplumsal cinsiyet temelli şiddetin sonlandırılmasına ayrılıyor. Ayrıca cinsel şiddet dahil, toplumsal cinsiyet temelli şiddeti ortadan kaldırmanın en önemli yollarından biri olan kapsamlı cinsellik eğitimleri, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri içinde yer almasına rağmen, müfredatta yer almıyor.

Erken yaşta ve zorla evlilikler de yine bu hedeflere aykırı şekilde, kadın ve kız çocukları için sorun olmaya devam ediyor. Üstelik hatırlarsanız, hükümet birkaç yıl önce, TCK’da yapılmaya çalışılan değişikliklerle istismara uğramış çocukların fail ile evlenmeleri durumunda failin cezasının ertelenmesine ve 5 yılın sonunda düşmesine dair yasal değişiklik önerisi bile verebildi ve önceden gerçekleşmiş erken ve zorla evliliklere af getirilmesi tartışmaları yapılabildi.

Siyasi irade eksikliği, yasaların geriletilmesine dair girişimler ve devletin üst kademelerinden gelen beyanatların toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşmak konusunda geriye gidişi hızlandırdığı belirtilen raporda, "Kadın hareketinin güçlü savunuculuğu ile yasal haklar korunabilse dahi uygulamada bu hakların kullanımı gitgide zorlaşmaktadır" denirken, Türkiye bağımsız kadın hareketinin kazanılmış haklarından ve mücadeleden vazgeçmeyeceği de belirtiliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Melis Alphan Arşivi