Mehveş Evin
Türkiye’de hukuk bağımsızdır (yerse)
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, AKP’nin kanaat teknisyenleri (*) ne zaman haksız tutukluluklara, kanuna, Anayasa’ya uyulmadığına dair en ufak bir uyarı, eleştiri alsalar hemen cevabı yapıştırıyor:
"Türkiye’de yargı bağımsızdır…"
Eşekarılarının bile güldüğü bu iddianın, tıpkı başka söylemlerde (Gezi darbe girişimi/ muhalefetin alayı terörist, hain/ ekonomik kriz yok, vs vs) olduğu gibi, tekrarlandıkça gerçek olacağına dair bir anlayış hâkim.
Bazıları yemese de kendi+milliyetçi muhafazakar kitlesini iri ve diri tutmak açısından kullanışlı tabii.
Ne var ki tat kaçıran bir gelişme yaşandığında manevra kabiliyeti gidiyor, zaten eğreti olan kostüm dar geliveriyor ve gerçek, tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor.
AİHM’in Selahattin Demirtaş kararı da böyle bir etki yarattı. Mahkeme, Demirtaş’ın hâkim önüne çıkarılması ve serbest seçim hakkının ihlal edildiğine, hak ve özgürlüklerinin kısıtlandığına karar verdi.
Burada en çarpıcı nokta, Demirtaş’ın uzun tutukluluğunun "siyasi gerekçelerle" olduğuna hükmedilmesi.
Vurguya dikkat:
Özellikle referandum ve başkanlık seçimleri sırasında Demirtaş’ın tutukluluğunun devam ettirilmesinin, çoğulculuğu boğan ve siyasi ifade özgürlüğünü sınırlayan bir durum...
KEYFE KEDER YARGININ İTİRAFI
Reis Bey’in tepkisi ne oldu? "AİHM kararı bizi bağlamaz! Karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz!"
Elbette konuyu "terör"e bağladı ancak AİHM’in Demirtaş’ın veya partisinin terörle bağlantısına dair bir kararı, açıklaması yok... Kaldı ki HDP, üçüncü büyük parti olarak Meclis’te.
Şu işe bakın! Erdoğan böyle diyor ama AİHM kararı, Türkiye’yi bal gibi bağlıyor:
Anayasa’nın 90. maddesi gereği AİHM kararları uygulanmak zorunda. Dolayısıyla Demirtaş derhal serbest bırakılmalı. (Şurada Prof. Dr. Yaman Akdeniz tane tane anlatıyor)
Hatta hukukçuların eleştirisi, bu kararın çok geç verildiği yönünde. Zira AİHM, aynı maddeden yapılan pek çok benzer başvuruda (Atilla Taş, Ilıcak, Altan kardeşler) oyalanmayı seçmişti. Bu noktada, AİHM’in gayet bürokratik, devletçi bir yapısı olduğunu hatırlatalım. Misal, Roboski için yapılan başvuruyu "İki gün geç kalındığı" gibi bir gerekçeyle reddetti.
Öte yandan AİHM kararları öyle bir bağlıyor ki TC, hak ihlalleri yüzünden verilen tazminat kararlarında her yıl yüzbinlerce euro ödüyor. Madem haklısın, beni bağlamaz diyorsun, ne diye ödüyorsun?
Velhasıl Erdoğan, Türkiye’de hukukun üstünlüğünün olmadığını, siyasetçilerin keyfe keder hapiste tutulduğunu itiraf etmiş oluyor mu? Oluyor.
ÖZNE DEMİRTAŞ OLDUĞU İÇİN Mİ?
Diyebilirsiniz ki kimin umurunda. Adam istediğinde "hukuk" diyor, istediğinde "guguk".
Karşısında el pençe divan oturan muhtarlar mı, "salla başını al maaşını" danışmanları mı, bakan sıfatı verilmiş teknisyenleri mi "Ama Başkanım, hukuk... ?" diyecek?
Yoksa, Saray’dan gelecek talimatlara göre hapseden, ceza veren; ihraç, hapis, sürgün tehdidi altındaki yargı üyeleri mi?
E herhalde tebaası+müttefikleri kalkıp Reis’i kınayacak, küsecek değil. Zaten hukuku, demokrasiyi umursamadıkları, liderlerine her hal ve şartta güvendikleri için verdiler oylarını...
"Bizi bağlamaz" çıkışı, Erdoğan için içeride ve dışarıda yeni bir raundun başlangıç gongu. Raundun adı, yerel seçimler.
Batı’ya çıkışmanın sandıkta prim yaptığını ve rehin alma siyasetinin türlü pazarlıkta değerli bir koz olduğunu çok iyi biliyor.
MHP, İYİ Parti yahut CHP kalkıp "AİHM kararını uygula" dese, Erdoğan’ın nasıl karşılık vereceği artık herkesin malumu. Zaten korkacak ve gölge döğüşünü sürdürecekler.
Burada belki asıl sorgulanması, sıkıştırılması gereken muhalefet partileri.
Hukukun üstünlüğünü şimdi de savunamıyorsanız, ne zaman savunacaksınız? Özne Demirtaş olduğu için ses çıkaramayıp bir kez daha Erdoğan’ın kucağına düşecek misiniz?
Öyleyse ittifak için, yerel seçimde "güçlü" aday çıkarmak için boşuna uğraşmayın.