Ahmet Nesin
Türkiye'de hükümetler hep oyuncak!..
Türkiye’de derin devlet kavramını NATO’ya girişiyle birlikte mi ele almak gerekiyor, yoksa cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte mi, çok tartışılacak bir konu ama bana göre cumhuriyetin kuruluşu sanki daha akla yatkın gibi geliyor.
Önce şöyle bir soruyla başlamak gerekiyor (Her yaş grubu için geçerli): Cumhuriyetin kuruluşuyla ilgili ilk aklınıza gelen isimleri sayın desem, kimleri sayardınız? Benim ilk aklıma gelenler, Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak, Enver Paşa, Talat Paşa, Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Kazım Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Fethi Okyar, Refet Bele gelir. Bu yazdığım isimlerde bir hata yapmamak için Google’a baktım ama bakmasaydım "ES" geçebileceğim birisi var mıydı diye düşündüğümde sanırım Refet Bele’yi anımsamayabilirdim diye düşündüm.
Bu kişiler Kurtuluş Savaşı sonrası cumhuriyeti kuruyorlar ve daha sonra meclis oluşuyor, arkasından da hükümet. Cumhurbaşkanı, meclis başkanı, başbakan, bakanların bir kısmı ve doğal olarak da genel kurmay başkanı olmuşlar. Cumhuriyet öncesine baktığımızda da değişen bişey yok, sırasıyla başbakanlar Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak, Rauf Orbay ve Fethi Okyar.
Esasında devleti içeride, dışarıda ve sınırlarda koruyan asker-devlet cumhuriyetin kuruluşundan önce, 1920’lerden önce siyaseti ele geçirmiş ve siyasetçi yetişmesine bir anlamda izin vermemiş hiç.
Peki, bir soru daha sorayım, çok partili döneme geçene kadar anımsadığınız siyasetçi var mı? Tarih kitaplarından okumasam benim 1 kişi var, o da doğduğum ev nedeniyle ve kitaplar içinde büyümemden dolayı Hasan Âli Yücel, bir de biraz kitaplarından dolayı bildiğim Halide Edip Adıvar’ın eşi Adnan Adıvar, o da siyasetçiden çok doktor ve sağlık bakanı ama tam anlamıyla siyasetçi değil.
Çok partili döneme geçtiğimizde karşımıza Celal Bayar ile Adnan Menderes çıkıyor ama benim için onlar da siyasetçiden çok başka konumda gibiler. Celal Bayar önemli bir çeteci, Menderes de ciddi bir ağa. Hatta Mustafa Kemal’in ve daha sonra İsmet İnönü’nün toprak reformuna karşı çıkanlardan da birisi.
Bu anlattığım sistem halka o kadar işlemiş ki, Celal Bayar hariç yıllarca cumhurbaşkanları askerden olmuş ve buna çok cılız bir muhalefet yapılmış. Şaka değil, bu saydığım isimlerden eski sisteme göre tabi senatör olan da var, ölümüne dek sürmüş yani. Sadece bununla da kalınmamış, başbakana bağlı olan MİT de hep askerden seçilmiş.
Anlayacağınız ABD Türkiye’nin gereksiz Kore savaşına katılmasından sonra Türkiye’yi NATO’ya kabul etmiş ve boynumuz uzamış, arkasından da kontr-gerilla ve Özel Harp Dairesi’ni kurmuş ya, bence gerek yoktu, zaten bütün bu hazırlıklar biz NATO’ya girmeden yapılmış.
Yavaş yavaş aydınlanma başlamış, bağımsızlık, sosyalizm, sosyal demokrasi, demokrasi ve benzeri şeyler tartışılınca, askerin dedikleri dışına çıkmak istemiş siyasiler. Onun da kolayı var, bu cumhuriyeti sınırları koruyan, devleti en çok sahiplenen asker kurduysa, demokrasi de, özgürlük de, Alevilik de, kürtlük de ancak onun izin verdiği olur mantığıyla idareye el koyup darbe yapmış. Halk bu darbeye karşı çıkmamış, darbeye de karşı çıkan asker olmuş ama demokrasi adına değil, istediği gibi darbe olmadığı için ve Talat Aydemir darbeyi düzeltme darbesine girişmiş. Birinci darbe girişiminde onu kurtaran kim, ikinci büyük asker olan İsmet İnönü. Hatta Adnan Menderes’lere "Sizi ben bile kurtaramam" diyen yine o.
Dikkat edin, 9 Mart 1971 darbesini durduranlar da 12 Mart darbesini yapan askerler, 15 Temmuz darbe girişimini önleyenler de, onlardan önce darbe girişiminde bulunup da beceremedikleri için hapse giren Ergenekoncular.
Türkiye’de derin devlet kuruluşundan itibaren zaten devlet olmuş, sıkıntı sanırım burada, dünyada hükümetler devleti yönetirlerken, Türkiye’de devlet hükümetleri yönetiyor ve gerek duyduğunda ayar veriyor. Bu aralar yeni bir ayar gerekiyor mu, bilemedim, askerliğimin az bir kısmını evde, kalanını da hapiste geçirdim.