Ergun Babahan
Erdoğan, Tel Rifat ve Menbiç için Rusya’dan izin çıkmadığı için mi sessizleşti
Cumhurbaşkanı Erdoğan bir süredir Tel Rifat ve Menbiç’e yönelik bir operasyon için "eli kulağında" diyor, hazırlık yapması için Mill Savunma Bakanlığı’na talimat verdiğini söylüyordu. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı İbrahim Kalın da "Böyle bir operasyon için kimseden izin almaya ihtiyacımız yok" diyordu. Ancak sahadaki gelişmeler öyle olmadı. Erdoğan Suriye’den bahsetmez oldu ve bütün ağırlığı Yunanistan ile gerilimi artırmaya ve İsveç ile Finlandiya’nın NATO üyeliğini engellemeye verdi.
Washington’ın böyle bir operasyona yönelik tutumu netti. İlk başından beri Ankara’nın böyle bir harekatının bölge istikrarını daha da kötüleştireceğini, IŞİD’le mücadeleye sekte vuracağını net bir dille vurguladı. Burada gözler daha çok o bölgeyi kontrol eden Rusya’daydı.
Genel beklenti, Rusya’nın Boğazlar ve İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini engellemedeki rolü nedeniyle Erdoğan’a taviz vermek zorunda olduğu, böylece de Amerika ile arasını daha da açmayı planladığı savunuluyordu.
Suriye Devlet Başkanı Esad, Türkiye’nin bu iki bölgeye girmesine karşı olduklarını ve ülkelerini savunacaklarını söyledi ama bunu daha öncede söylemiş ancak parmağını kımıldatmamıştı. Bu kez farklı oldu, hem Suriye hem de Rusya Türkiye tehdidi altındaki bölgeye takviye güç sevk etti, orada tatbikat gerçekleştirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, salı günü hem Ukrayna hem de Suriye’yi konuşmak için Rusya Başbakan Yardımcısı Alexei Overchuk ile bir araya geldi.
The Century Foundation düşünce kuruluşundan Aron Lund, Kürdistan 24 sitesinden Wladimir Van Wilgenburg’a yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
"Rusya'nın şu anda Türkiye'ye karşı yumuşak davranmak için çok nedeni var. Türkiye'nin Karadeniz'deki konumu ve Ukrayna Savaşı'na tepkisi Moskova için gerçekten önemli ve Ruslar muhtemelen Suriye'de başka bir alevlenme yaşamamayı tercih edecekler. Ayrıca Türkiye müdahale ederse, ABD ile gerginliğe neden olur. NATO'daki sorunların derinleşmesi, şu anda Rusya'nın daha çok istediği şeydir."
Ancak Rusya, her türlü yeni Türk operasyonuna karşı olduğunu defalarca dile getirdi. Son olarak Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi Alexander Lavrentyev, "Bir Türk askeri operasyonunun durumu istikrarsızlaştırabilecek, gerilimi tırmandırabilecek ve ülkede yeni bir düşmanlık dalgasına yol açabilecek akılsızca bir hareket olacağına inanıyoruz." dedi.
Bu son açıklama Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zakharova, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov’un benzer değerlendirmelerinin ardından geldi. Rusya adına konuşan tüm yetkililer, böyle bir operasyona yeşil ışık yakmadıklarını vurguladılar.
Rojava yönetimi, Ankara’nın tehdidinin ardından Suriye rejimi ile daha yakın bir ilişki içine girdi. Türkiye’nin girdiği yerlerde kalıcı olduğunu gösteren bir anlayış içinde hareket etmesi, Ankara’ya kaybedilen her alanın tamamen gitmesi anlamına geliyor. Üstelik bu iki merkezin Türkiye’nin eline geçmesi hem Halep’i gerilim altına sokacak hem de Esad açısından, sağlanmış olan görece istikrarın sonu anlamına gelecek.
Türkiye’nin böyle bir operasyonuna sadece ABD ve Rusya değil, Arap Birliği ülkeleri de karşı ve her fırsatta Ankara’nın Arap ülkelerindeki yayılmacılığını şiddetle kınamayı ihmal etmiyorlar.
Erdoğan’ın böyle bir operasyonu davul-zurna ile ilan etmiş olması, kimin ne tepki vereceğini görmek için olduğu kadar, içeride gündemi değiştirme, Kürtleri daha da baskı altına alma ve muhalefeti parçalama amacı taşıyor da olabilir. Ancak harekatı arka plana atmış olması, Moskova’ya rağmen adım atamayacağının bir göstergesi.
Putin için Erdoğan ile ilişkiler elbette çok önemli ancak Suriye’deki üslerini ve varlığını tehlikeye atacak gelişmeleri önlemek de bir o kadar önemli. Moskova için Suriye’deki hava ve deniz üsleri Akdeniz’e dönüş ve süper güç statüsünün gösterilmesi anlamına geliyor. Tartus’taki deniz üssü sayesinde gemileri sürekli ikmal ve bakım için Karadeniz’e dönme zorunluluğundan kurtulduğu gibi Moskova’ya Akdeniz’de bayrak gösterme şansı veriyor.
Henri Barkey ile yaptığımız programda onun vurguladığı üzere Erdoğan, Biden’ın dikkatini çekmek için elinden gelen herşeyi yapıyor olabilir. Belki de tek amacı Madrid’de başbaşa bir görüşme veya Beyaz Ev’de ağırlanma. İçeride kullanabileceği böyle bir fotoğrafa ihtiyacı var. Petrol krizi nedeniyle Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed Bin Salman karşısında geri adım atmak zorunda kalan Biden’ın Erdoğan’a böyle bir taviz vermesi için şu an somut bir neden görünmüyor.
Bu tabloda Erdoğan’ın sadece tehdit savurmakla yetindiği ve sözlerini eyleme çeviremeyeceği algısı ağır basıyor. Washington’ın sakin tutumu NATO krizini Erdoğan’a rağmen çözeceğinin bir göstergesi gibi okunabilir. Ancak Madrid’de bir çözüme ulaşılamaması F-16’ların alımının suya düşmesi gibi görülebilir.
Erdoğan, Suriye hamlesiyle bir ilki başardı ve Washington ile Moskova’yı aynı noktada birleştirdi. Putin bu çizgide durur mu elbette garantisi yok. Ancak şu anda sahadaki çıkarı, Esad’la ittifakı Erdoğan’a izin vermesinin çok kolay olmayacağının göstergesi gibi.