Mehveş Evin
Vicdan sahibi bir AKP’li aranıyor
Demokrasi, sandıkta başlar ve sandıkta tecelli eder. Her zaman ifade ediyorum; sandık namustur. Bir siyası parti sandıklara sahip çıkamıyorsa sandıkları gözetim altında tutamıyorsa vatandaşın verdiği oyun sandıkta kaybolmasına, çalınmasına göz yumuyorsa o siyasi parti daha en baştan kaybetmiştir.
Bu sözlerin sahibini kim dersiniz?
Recep Tayyip Erdoğan... Tarih, 22 Haziran 2014.
Kendisine yönelen her eleştiride Erdoğan’ın ‘milletin iradesine’ ve sandığa işaret ettiği herkesin malumu. Ne var ki 16 Nisan gecesi ‘Atı alan Üsküdar’ı geçti’ sözleri zihinlere kazındı. Mesaj belliydi, eski günlerdeki sandık güzellemesinden çok uzaktı.
İster iptal edilmesin, ister unutturulmaya çalışılsın, farketmez. Zira tarihe not düşüldü: Türkiye’de hiçbir seçim, 16 Nisan referandumu kadar kirli anılmayacak. Sadece ‘hayırcılar’ veya ‘dış güçler’ değil, evet diyenler de bunu biliyor olmalı.
Hadi diyelim ki ‘evet’te birleşen AKP-MHP koalisyonunun çoğu ‘şaibe’leri duymadı. Peki bir tanesi bile çıkıp şakır şakır pusulalara evet vuran muhtarlara, kadınların yerine oy kullandırılan erkeklere, hatta sandık görevlilerinin kafa göz dövülmesine ses çıkarmaz mı?
Bir tane ‘evet’ seçmeni dahi YSK’nın mühürsüz oyları geçerli saymasına itiraz etmez mi?
AHLAKİ VE VİCDANİ YARILMA
Bıyık altından güldüğünüzü, ‘Ya ne bekliyordun?’ dediğinizi duyar gibiyim.
17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasının üzeri kapatıldıktan sonra AKP seçmeninin çoğu yolsuzluğa ikna olmadıysa... Veya kendince hoşgördüyse...
Şimdi kalkıp ‘oylar şaibeli, sandığın namusu kalmadı’ diye ses mi çıkaracak?
Siyaseten bölünmeyi geçtim, hukuksuzluğun giderek daha baskın geldiği bir ortamda, ahlaken ve vicdanen derin bir yarılma yaşıyoruz.
Asıl sorunumuz bu. Asıl tehlikeli olan bu.
Zira toplumun bir kesiminin gözünde diğer kesim, hilekar, dürüstlükten ve ahlaktan uzak. Sadece kendini ve kendi tercihini kolladıklarına, diğerinin ne dediğini umursamadıklarına, çıkarı uğruna her türlü usulsüzlüğe göz yumduklarına inanıyorlar.
Evet diyen için ne kadar ağır bir yük!
Ya aynı ailede, aynı mahallede, aynı kasabada evet ve hayır diyenler yok mu? Elbette var. Peki şimdi birbirlerinin yüzüne nasıl bakacaklar?
Siyasi irade, şaibeli seçimi kendi seçmenine nasıl açıklayacak? "Bütün bunlar CEHAPE zihniyeti" diyecek ya da komplo teorilerinin ardına sığınacak bir durum olmadığına göre...
Raporlar, veriler, görüntüler ortada. Buna da mı evet?
HAK YİYECEĞİME APTAL DESİNLER DAHA İYİ
Salı akşamı Beşiktaş’ta, seçim protestosunu izledim. Kartal heykelinin önünde 100 kişi ile başlayan kalabalık, kısa sürede bini aştı. Sokaktan geçerken katılanlar, evlerinden tencere tavayla eşlik edenler de oldu. Islıklarla, alkışlarla yapılan protestoyu takip eden medya, bağımsız kalabilenler, alternatif yayınlar ve yabancı basındı. Ve sayıları çok azdı.
‘Hırsız var’ diye bağıranların arasında kendime şu soruyu sordum:
"Bunu duyan bir ‘evetçi’ acaba ne hisseder? Utanma mı? Öfke mi?"
Kimse adına konuşamam. Ama misal, ‘evet’e inanıp oyumu vermiş olsaydım, yerin dibine geçerdim.
Misal, ‘’evet’i savundu diye insanlar dövülse, gözaltına alınsa, tehdit edilse karşı çıkardım.
Eğer referandumun sonucu ‘hayır’ çıksaydı ve aynı usulsüzlükler, şaibeler ortalıkta bu defa ‘hayır cephesi’ için dolaşsaydı, yine bu yazıyı yazardım.
Buna aptallık diyorlar galiba! Desinler. Hak yiyeceğime, buna göz yumacağıma aptal olayım daha iyi.
Hukuksuzluğa, haksızlığa, üçkağıda ses çıkarmak ‘suç’sa, suçluyum kardeşim!