Murad Mıhçı
Xizan’dan İstanbul’a, demokrasiye, adalete ve eşitliğe köprü olmak
"Bir kavanoza 100 tane kırmızı karınca, 100 tane siyah karınca koyduğunuzda hiçbir şey olmaz.
Ancak kavanozu hızla salladığınızda siyah ve kırmızı karıncalar birbirini öldürmeye başlar.
Çünkü kırmızı karıncalar siyah karıncaları, siyah karıncalarda kırmızı karıncaları düşman olarak algılar.
Oysaki gerçek düşman kavanozu sallayandır.
Toplumlar da birbirlerine saldırmadan önce kavanozu kimin salladığını düşünüp araştırsalar keşke.’’
KURT WONNEGUT
Bu hafta, benim için çok kıymetli olan büyük bir tecrübeyi ve gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bildiğiniz gibi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM PARTİ), bölgedeki 80 yerde ön seçim yapma kararı aldı. Bu seçim, özellikle yerelin sesinin sandığa yansıması amacıyla yapıldı. Partimizin, Merkez Yürütme Kurulu’nda yaptığım öneride, batıda bulunan parti meclisi yöneticilerin seçim yerlerine gözlemci olarak görevlendirilmesini istemiştim. Bu teklifim kabul edildi ve bana da XİZAN (Hizan) ilçesine görevlendirme çıktı. Böyle bir demokrasi şöleni kaçırılmamalıydı.
Batıda yaşayan arkadaşlarımıza hemen sorayım: HİZAN’a (Xizan yazınca memleket bölünmedi umarım) nasıl gidilir? Görevlendirme bilgisi geldiğinde aklıma ilk bu soru geldi. Sonra “Bitlis’te acaba havaalanı var mı?” diye merak ettim. Tabii kafamda daha birçok soru vardı.
İlçe Eş Başkanımıza ulaştığımda aldığım cevap beni çok şaşırttı. “Murad heval sen önce Muş’a gel, oradan Tatvan’a servis var. Tatvan’a geldiğin zaman son durakta kafanı kaldır, ilçe binamızı görürsün. Seni oradan alırız.” dedi ve böylece nasıl gideceğimi öğrenmiş oldum.
Sabah İstanbul’dan Daron’a, pardon Muş’a (Daron Ermenice Muş demek ve aynı okulda okuduğum ekonomist Daron Acemoğlu’dan sanırım bu isme son zamanlarda aşinasınız), oradan Tatvan’a ve nihayet Xizan’a gittim, toplamda 3 ili gezmiş olmama şaşırmıştım.
İNADINA ANADİL
Muş uçağına binince bölgenin hassasiyetini anlamaya başlıyorsunuz. Kürtçenin varlığı Meclis’te kabul edilmese de yerelde anadil, siyasi tercihten bağımsız bir şekilde kullanılıyor. Hatta Ak Partili olduğunu anladığım dört kişi gram Türkçe konuşmadı. Kendi kendime şöyle bir iç geçirdim: ‘Bizim arkadaşlar Meclis’te iki cümle Kürtçe konuşurken ‘X’ dil diyen Ak Partililere neden ses çıkarmazsınız’ demek istedim.
Görev yerim olarak Xizan belirlenince bölgeye dair Ermeni tarihini araştırdım. 1914'te kazadaki 76 Ermeni köyünde 8.207 Ermeni yaşıyormuş. Bu bölgede yine o dönemde 48 kilise, 10 manastır ve 14 okul (500 öğrenci) faaliyet gösteriyormuş. XİZAN kelimesinin Ermenice karşılığı da çok üzücü: ‘’Sürgün, göç yeri’’ anlamına geliyor. Bu kelime, bir yandan Ermenilerin yazgısını da anlatıyor gibi.
Daron’dan Tatvan’a Ulaşmak
Muş’a indikten sonra TATVAN’a giden servise bindiğimde otobüstekilerin bakışlarını fark ettim. Yanımda oturan kişiler önce Kürtçe, sonra da Türkçe olarak merakla ne için geldiğimi sordular. Gelme nedenimi anlatınca aldığım cevap gülerek “Baş göz üstüne” oldu. Bu memnuniyet halinin aslında çok şey ifade ettiğini daha sonra hissettim. Merakla bölgeye dair sorular soruyordum. Muş-Tatvan yolundan giderken heybetli dağları görüyorsunuz. Bir tanesini merak ettim ve “Bu dağın adı nedir?” diye sordum. Sorduğum kişi Kirkor Dağı cevabını verdi. “Nasıl yani? Adı Kirkor Dağı mı?” diye tekrar sorunca çekinerek “Yok yok, artık o dağın adı Atatürk Dağı” dedi. Hadi yorumu size bırakayım!
Diyarbakır’ın ilerisine hiç gitmemiştim. Bölgesel kültürün günlük hayata nasıl yansıdığını çok merak ediyordum. İnanın gözlemlemek ve öğrenmek çok değerliydi. Uzaklaştırılan ve düşmanlaştırılan halkların hassasiyetlerini anlamanın, tanımanın ve köprü olmanın en doğru yol haritası olduğunu bir kez daha anladım.
Tatvan ilçesine ulaştığımda uzaktan beğendiğim bir kebapçıya girdim. Siparişleri daha vermeden masaya gelen yeşillikler ve ezmeler beni şaşırttı. İstanbul’da olsa bu gelenlerle yüklü bir hesap öderdim. Kebabın yanında verilenlerin ikram olduğunu hesap öderken fark ettim. Seyahatimde en çok bu cümleyi duydum: ‘’Kerem ke.’’
Farklı bir sima olduğum anlaşılınca, halkın daha özel yaklaştığını vurgulamak isterim. Kürt halkından olan biri başka bir bölgeye gitse, kendisine aynı şekilde davranılır mı bilemiyorum.
Sonra ilçe örgütümüze gittiğimde beni tanıyan birkaç arkadaşın etkisiyle siyasi sohbete başladık. Kimliğimi bilenler olunca sohbet biraz da bölgedeki Ermenilere geldi. Her yoldaşım Tatvan’da en azından bir gün daha kalmam gerektiğini söyledi. Hepsi, “Murad heval sen neden yazın hiç gelmiyorsun?” diye sordu. Bölgedeki eski Ermeni yerleşim yerlerini ve kendi aile hikâyelerini objektif bir şekilde bazen de yüzleri kızararak anlattılar. Karşılarında beni görmeleri bile bir yüzleşme yaşadıklarını hissettirdi.
Hakikaten ben de sorayım batılı dostlar, kaçınız yazın bölgedeki bir şehre gittiniz? (Önerim coğrafyayı anlamak, doğa güzelliğini görmek için acele edin).
Diğer yandan ilçe yöneticisi bazı arkadaşlar, yemek yediğim yerde beni görmüşler ve espri yaparak “Murad heval hemen bizim arkadaşların restoranını bulmuşsun. Esnaf lokantasıdır ama en güzel kebabı onlar yapar” dediler. (Tatvan’a yolu düşenler özelden yazabilir, yerini tarif ederim.)
Xizan’da öğretmenlik yapmış fakat daha sonra öğretmenlik yapması engellenmiş bir arkadaş, beni Van Gölü’ne götürmeyi önerdi. Seve seve kabul ettim. Bu arada Tatvanlı dostlar Van Gölü denmesinden rahatsız. Bu gölün kıyılarının çoğu Tatvan’da olduğu için adının Tatvan olması gerektiğini söylediler. Van Gölü’nün kıyısında bir kafede çayımızı yudumlarken kar gölün üzerine pamuk gibi yağıyordu. Bir ara gözüm kafenin adına takıldı. Adı Levon Kafe idi. (Çok bilindik bir Ermenice erkek adıdır).
TATVAN’DAN XİZAN’A YOLCULUK
Tatvan’da Levon Kafe’de oturmak iyi gelmişti. Beni almaya gelen arkadaşlara çay içmeyi önerdiğimde aldığım cevap, “Murad heval kar var, hava kararınca yol sorun olur” oldu. Bindiğim araç kalabalıktı. Arkadaşlar Bitlis il binasında ertesi gün yapılacak seçim için çalışma yapmışlardı. İçlerinde Adalet adında bir kadın yoldaşım vardı. Adalet arkadaş kadınların yaşadığı siyasi zorlukları anlatıyordu. Arabadan inene kadar bu konuda konuştu. Seçim gününde delege olan kadınların salona gelmesi için büyük bir çaba harcadı. Var ol Adalet heval.
Doğanın güzelliklerinin yanı sıra yolda gördüğüm en önemli ayrıntı, 40 dakikalık yolda dört Jandarma arama noktasının olmasıydı. Xizan’a yaklaşırken benimle birlikte merkezden görev alan danışman kadın arkadaşı aradım. Bir İlçe yöneticisinin yanında olduğunu söyledi ve doğrudan İlçe örgütüne gittik. Danışman kadın arkadaş, coğrafyanın tüm hassasiyetlerine hâkim bir Şırnaklıydı. Öğrendiğim kadarıyla örgütlemedeki arkadaşlar, bölgeyi bilen bu arkadaşı özellikle benimle birlikte görevlendirmişler ve “Murad yoldaş bizim coğrafyayı bilmez” diyerek, yardımcı olmasını istemişler.
ÖN SEÇİM HEYECANI
Seyahatimin sebebi malum. Belediye başkanlarının, İl ve İlçe encümenlerinin delegelerin inisiyatifiyle belirleneceği çalışma nedeniyle Xizan’a gittim. Zor şartlarda yapılan bu çalışma, DEM PARTİSİ’nin demokrasi inşasının bir yansımasıydı. İlk defa yapacağımız bu çalışma herkesi heyecanlandırıyordu.
Seçime girecek adayların İlçe binasına gelmesini rica ettim. Seçim üzerine sohbet etmek istedim. Aday arkadaşlar İlçe örgütüne geldiklerinde bir partide dayanışmanın nasıl gösterilmesi gerektiğini gördüm. Kendileriyle gurur duydum.
Seçimde aday olan herkesin birbirine olan saygısı ve karşısındaki adayı rakipten ziyade yoldaş olarak görmesi en değerli andı. “Murad heval ben kazanmışım, diğer arkadaşlar kazanmış, ne fark eder? Kayyumları yıkmak için XİZAN’ı kazanıp hep birlikte yöneteceğiz” sözleri çok değerliydi. Seçim bitene kadar bu anlayış sürdü. Seçim sohbetinin, parti hakkında görüş ve öneriler sohbetine dönüşmesi etkileyiciydi. En değerli vurgu ise partinin yerelin adaylarına önem vermesi ve bunun için alan oluşturması konusundaki memnuniyet üzerineydi.
İlçe örgütünden ayrıldıktan sonra İlçe Eş Başkanımız ve İlçe yöneticimizle birlikte yola çıktık. İlçe yöneticimiz ailesinin geçmişini anlattı ve bizi yemekte ağırlayacaklarını söyledi. Xizan’ın derelerinden çıkan balık başta olmak üzere yerel yemeklerle cidden bir lezzet şöleni yaşadık.
Açıkçası her davete icabet etseydim inanın 1 ay boyunca her gece ayrı bir evin konuğu olurdum. Evlerinde beni ağırlayan ve artık akraba olarak gördüğüm Maşallah Yılmaz ailesine ve İlçe Eş Başkanımız İkbar başkana konukseverlikleri için buradan bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
SEÇİM GÜNÜ VE DEMOKRASİ ŞÖLENİ
Seçim gününden önceki gece kar iyice etkisini artmıştı. Sabah her yer kar altındaydı. 320 civarında delegenin yarısının merkezde, geri kalanın ise köylerde olduğunu öğrendim. Bu köylerdeki üyelerimizin merkeze gelmelerinin çok zor olduğu söylendi. Katılımcı demokrasi açısından bir sorun olacağı konusundaki endişem arttı. İlçe binasına gittik. Bu arada her köşeye dikilen kameralarla bizleri izleyenlerin olduğu da ayrıca eklemem gerek.
Seçim günü, Eş Belediye Başkanı aday adaylarının konuşmaları biraz rötarla başladı. Fakat inanın salon hınca hınç doluydu. Demokrasi şölenimizi %80 katılımla gerçekleştirdik. Yani kar, tipi ve yolların kapanması mücadele ruhunu etkilemedi.
Seçim öncesinde kısa bir konuşma yaptım. Xizan’ın geçmiş tarihini ve atalarımın yaşadığı bir toprak olduğunu anlatınca salondaki birçok dost benimle sohbet etmek istedi. Bu sohbetler kalıcı dostluklara vesile olacak boyutta diyebilirim.
ÖZEL GÖRÜŞME
75 yaşlarında bir amca, benimle sohbet etmek için seçim günü İlçe binasına gelmiş. Partili bir arkadaş aracılığıyla benimle sohbet etme isteğini iletti. Amca, yok yok ağparig (abi), beni görünce gözlerinden yaşlar döküldü. Elleri titreyerek bana kendi kimliğini anlattı. 1915’te ailesinin başına gelenleri paylaştı. Hayvancılıkla uğraşan bu ağpariğim, Xizan’a uzak bir köyden o karın altında beni evine götürmek için gelmiş. Geçmişte İstanbul’da Hrant Ağparig ile görüştüğünü de söyledi. Telefonumu alarak en azından belli günlerde bir ses duymak beni mutlu eder diyerek sözlerini tamamladı. Yaşadığım bu anlar içimde hep yaşayacak.
XİZAN’DAN ALDIĞIM SÖZ
Ön seçim çalışması bittikten sonra tüm adaylar, ilk sohbetimizde olduğu gibi gayet dostane bir şekilde salondan ayrıldı. Herkes Xizan’da seçimi kazanacaklarından emin bir şekilde yorum yaptı. Benden de seçim kazanıldıktan sonra tekrar ziyaret sözü aldılar. Şimdiden ‘’Serkeftin’’ demiş olayım.
Xizan’daki yakın dostlarımdan ayrılmanın burukluğu ve doğanın güzelliğinden kopmanın acısıyla yola çıktım. Kalbim Xizan’da kaldı.
Dönüş yolunda danışman arkadaşın gözlemlerini merak ettiğim için bir soru sordum: “Sence bölgeye ayak uydurabildim mi?” Soruma aldığım cevap beni çok mutlu etti. “Murad heval sen buralı gibiydin ve biraz daha kalsan anadilimizi öğrenecektin.”
İnanın bölgede herkesin dilinde barış vardı. Seçim günü can veren askerlerin acısı nedeniyle salonda müzik çalınmadı. Artık kutsal olanın insan canı olduğunu anlayan bir yerden barış politikalarına dönelim. Acılar dursun, kazanan barış olsun. Susmadan inatla acı yerine barışın savunucusu ve halkların dostluğuna ısrar edelim.
***
HRANT DİNK YAŞIYOR
Hrant ağparigin katledildiği gün yazım yayınlanacak. Ben de partili dostlarımla Hrant Dink’in katledildiği eski Agos gazetesi önünde olacağım.
Hrant ağparig, her zaman diyalog ve köprü kurulması gerektiğini söylemiştin. Bize bıraktığın bu mirasa hayatım boyunca sahip çıkmaya devam edeceğim. Elbet seni katledenler cezalarını bulacaklar. 19 Ocak’ta saat 15:00’da alanda görüşmek üzere…
Yaşasın halkların dostluğu!
Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist. 1975’te İstanbul'da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017 'de Halkların Demokratik Partisi 2 Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber'de yazarlık yaptı. ''Yeniden İnşa Et '' kitap yazarlarından.