Ragıp Duran
Yahya Kemal'in Robespierre'le temas ettiği mekân...
Arras, Fransa'nın kuzeyinde 40 bin nüfuslu bir taşra kenti. Lille'e çok yakın. İngiltere'nin karşısındaki Pas de Calais vilayetinin tarihi başkenti. Eskiden maden bölgesi imiş sonraları tekstil özellikle de dantel işlemeciliği yaygınmış. Şimdi, sorry ama..., tarihi binalarına rağmen kasvetli ve dalgın bir taşra kasabası.
Taşra, bilirsiniz, insanların bir an önce terk etmek istedikleri bir yerdir. Başta gençler olmak üzere sakinlerin büyük bir kısmı geleceklerini büyük şehirde arar ve bir an önce kapağı oraya atmak ister.
Bu küçücük şehirde bir grup idealist solcu, tam 16 yıldır şahane bir kitap fuarı düzenliyor. Fuarın adı zaten her şeyi yeteri kadar anlatıyor: ''Halkın İfadesi ve Toplumsal Eleştiri''.
''6 aydır hazırlanıyoruz. Devlet, bölge, belediye, kamu ve özel sektör medya kuruluşları, kültür kurumları toplam 50 sponsorumuz var. Çevre desteği çok önemli. Okullarla birlikte çalışıyoruz. Öğrencileri atölyelere katıyoruz. Sadece kitap yok, müzik de var bizim fuarda'' diye anlatıyor koordinatör François Annycke. ''Colères du Présent'' (Bugünün Kızgınlıkları) adlı dernek yapıyor her şeyi.Üstelik de 1 Mayıs günü idi. Fransa'da adet, mügesini alan çıkar sokağa. Bu sene gül gördüm daha çok. Hava biraz kapalı idi, arada bir güneş açıyordu. Ama Arras'ın iki büyük meydanına kurulmuş galiba 6-7 çadırda yazarlar, çizgi romancılar, yayıncılar imza günü ya da söyleşiler için bir araya gelmişti. Çok zengin bir program vardı. Her şeye yetişmek imkansızdı.30 Nisan gecesi tarihi tiyatro salonunda açılış gecesi vardı. Önce ödül töreni, kısa bir dinleti sonra İzlanda Korsan Partisinin yöneticisi şair bir kadınla ben, '' Avrupa'nın iki ucunda demokrasi ütopyası'' başlıklı bir oturuma katıldık. İzlandalı ütopyayı, bense kabusu anlattım. Sonra da Aslı Erdoğan'ın bir mesajı okundu ve alkışlandı.
''Huzur İslam'da'' derlerdi hani... Onun doğrusunu ''Huzur İzlanda'' sanırdık. Meğerse pek öyle değilmiş!
Arras kitap fuarına Türkiye'den, romanları Fransızcaya çevrilmiş üç yazar çağrılmıştı: Yiğit Bener, Hakan Günday ve Emrah Serbes... Bir de Acte du Sud yayınevinin Türkiye dizisi yöneticisi Timur Muhiddin.
Timur klasik, modern, çağdaş ve marjinal Türk edebiyatını yakından takip eden bir yayıncı, bir edebiyat adamı olarak, Fransız ve dünya edebiyatını da iyi bilen bir yazar-çevirmen olarak bizim üç romancının katıldığı etkinliklerde moderatörlük yaptı. Meydandaki çadırlardan birinde yerel radyo PFM stüdyosunu kurmuş canlı yayınla fuar etkinliklerini tüm bölgede yaygınlaştırıyordu. Fransa'da bize kıyasla, radyo hala önemli bir medya.
Timur'un çocukluğu Arras'ta geçtiği için bize çok güzel rehberlik ve ev sahipliği yaptı. Mesela Yahya Kemal'in Paris'te öğrenci iken İngiltere'ye giderken Arras'tan geçtiğini anlattı. Kalmamış, şöyle bir geçmiş... Sonra Robespierre'in evini gösterdi. Evin önünde hatıra resmi çektirdik.
Türkiye edebiyatı ve basını ile ilgili oturumlara büyük ilgi vardı. Ne var ki Avrupa'nın diğer kentlerindeki benzeri etkinliklerde olduğu gibi bu sefer de katılımcılar/dinleyiciler arasında gençler azınlıktaydı. Ama burada da insanların Türkiye hakkında sordukları sorulardan anladık ki öyle turist Fransız değil hiç biri. Hele bizim edebiyatçılarla yapılan bir radyo söyleşisinde, iki programcı bizim yazarlara öyle sorular hazırlamışlar ki, şaştım kaldım. Bütün kitaplarını okumuşlar, altını çizerek, sonra da hem Fransız okurun hem de bizim ilgimizi çekecek ince noktaları yakalamışlar.
''Istanbul Underground'' projesi toplantısı da, özellikle Yiğit'in esprileri sayesinde kikir kikir geçti. Güleriz ağlanacak halimize durumları.
Benim katıldığım Türkiye ve medyası konulu toplantılarda ise Fransız konuşmacılar ve katılımcılar, belli oluyor ki, Türkiye'yi sadece sıradan bir okur gibi medyadan izlemekle yetinmemiş, ek kaynaklardan ayrıntılara inmiş. Tabi burası Fransa olduğu için, Jakoben laikliğe yönelik eleştiriler pek rağbet görmese de, Ankara'nın IŞİD'le yakın ilişkisi herkesi açıkça rahatsız ediyor. 15 Temmuz darbe girişimi ve 16 Nisan Referandumu konularında benim muhattaplarım, Türkiye'deki bir çok insandan daha eleştirel bir yaklaşıma sahipti. Erdoğan buralarda çok meşhur... meşum mu yazacaktım yoksa?
Fuar alanını gezen insanlar, aldıkları kitapların parasını ödemek için uzun kuyruklarda bekledikten sonra, ''Müslüman Sosisi'' tabir edilen merguez'lerini mideye indirip ellerinde kahve fincanı ya da bira bardağı ile dolanıp duruyorlardı eşle dostta ayaküstü sohbetlerin arasında.
Bir ara Le Monde'un eski Yazı İşleri Müdürü Mediapart'ın yeni yöneticisi Edwy Plenel'e ilişti gözüm. Kitaplarını imzalıyordu. Çizgi roman çadırında ''Baba sen neden Hitler'e oy verdin?'' başlıklı bir kitap dikkatimi çekti. Bu Pazar Fransa'da Cumhurbaşkanlığı ikinci tur oylaması var ve faşist Le Pen'in kaybetmeme ihtimali tartışılıyor ya...
Sabahtan akşama o çadır senin bu çadır benim yorulduk haliyle. Neyse ki Yiğit, Timur ve Hakan'dan oluşan Türk delegasyonu(!) olarak boş zamanlarımızda bol bol siyaset ve edebiyat muhabbetleri ile Arras günlerimizi neşeli, zevkli ve kültürlü bir şekilde doldurduk.