Koray Düzgören

Koray Düzgören

Yalanlar Kato Dağı’nı aştı

Varsayalım ki Kato’yu ele geçirdiniz. Buralara Türk bayrağını asarak, ‘Ele geçirdik’ hamaseti yaptınız… Ne olacak? Kürt meselesini çözmüş mü olacaksınız?

İktidar medyası ve ulusalcı medyada günlerdir bir  Kato  Dağı edebiyatı ve hamasetidir gidiyor. Malum, hiçbir konuda anlaşamasalar da söz konusu PKK ve Kürtler olunca gayet uyumlu yayın yapmasını biliyorlar.

Bunlar bir süredir Kato Dağı’nın ele geçirildiğini yazıyor.

 

Tıpkı yerle bir ettikleri Şırnak’ın, Cizre’nin ya da Nusaybin’in yıkıntılarına Türk bayrakları asarak bu Kürt şehirlerinin ele geçirildiği gibi Kato Dağı’nın da ele geçirildiğini ifade ediyorlar.

Kato Dağı, Şırnak’ın Beytüşşebap taraflarında yer alan 2 bin 900 metre yükseklikte son derece engebeli bir dağ. Irak sınırına 20 kilometre mesafede.

Bu dağın çevresinde 10 bin kadar asker ve korucu, yaklaşık iki aydır PKK’lileri arıyor. Bu amaçla operasyonlar yapılıyor. Çünkü bu dağ ve çevresi PKK’lilerin  Irak sınırından Türkiye’ye girdikten sonra üslendiği en önemli bölgelerden biri.

Yapılan resmi açıklamalara bakarsanız; dağdaki mağara ve sığınakların bir kısmına girilmiş. Yine bu açıklamalara göre, bu mağaralarda çok sayıda silah ve cephane ile askeri teçhizat da ele geçirilmiş ama ele geçen PKK’lihiç yok!

Geçtiğimiz günlerde, Şırnak Şenoba civarında düşen/düşürülen (PKK, helikopterin kendileri tarafından düşürüldüğünü iddia etti) helikopterde 12 rütbeli askerle birlikte yaşamını yitiren Tümgeneral  Aydoğan Aydın, bu operasyonun komutanıydı. Aydın, ölümünden bir süre önce dağın zirvesinde İçişleri Bakanı ile birlikte yaptığı açıklamada, "Kato’nun PKK’den temizleneceğini" söylemişti.

O gün dağın başında adeta bir bayram havası vardı. Kato Dağı, Türk bayrakları ve Erdoğan posterleriyle donatılmıştı. İçişleri Bakanı ile birlikte ilçe Kaymakamı ve Belediye Başkan Vekili, yani Kayyum Murat Şener, asker ve koruculara moral vermek amacıyla oradaydı.

Dağ PKK’den gerçekten temizlenmiş miydi orası pek kesin değil, ama resmi olarak ele geçirildiği açıklaması yapılmıştı. İddia buydu ama operasyonlar da devam ediyordu. Komutan, diğer dağları da ele geçireceklerini, böylece terörün kökünün kazınacağını söylüyordu.

Bu haberleri okuyunca tabii hamaset olduğunu bildiğim halde doğruluğunu kontrol etmek için başka kaynaklara da baktım. Sağa sola sordum.

Çünkü bir, ‘Ele Geçirilen Kato Dağı’ edebiyatı vardı ama öldürülen ya da yakalanan "teröristlerden" söz eden yoktu. Sadece ele geçirilen bolca silah ve cephaneden bahsediliyor hatta bunların fotoğrafları yayınlanıyordu.

Ne bölgeden gelen yerel haberlerde ne de daha sonra PKK’nin HPG eliyle yaptığı açıklamada sıcak çatışma bilgisi yoktu. HPG, bu operasyon başladığı tarihlerde bir çatışmaya girdiklerini ve 12 askerin yaşamını yitirdiğini iddia ediyordu. HPG açıklaması ele geçirilen silah, cephane ve malzeme listesinin de gerçeği yansıtmadığını ve abartıldığını ileri sürmekteydi.

Son duruma ilişkin olarak HPG bildirisinde neredeyse, " Kato Cephesinde yeni bir şey yok" dercesine şunlar yazıyor:

"Kato kahramanlarını icat etme tamamen bir safsatadır. Kato’da bir savaş yok ki savaş kahramanları da olsun."

Oldukça ilginç bir durum.

Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun başka dağlarında, yörelerinde de kıyasıya bir savaş yaşanıyor. Söz gelimi, Diyarbakır’ın Lice ilçesi kırsalında haftalardır onlarca köyde sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Ve haberlere bakılırsa 10 bin asker, özel tim ve korucu operasyonda. Elde edilen ya da edildiği ileri sürülen neticeler tıpkı Kato Dağı’nda olduğu gibi muhtelif kaynaklara göre değişiyor.

Kuşkusuz PKK’nin kayıpları oluyor. Ama ilan edildiği gibi genel bir temizliğin gerçekleştiğine dair belirtiler yok. Hatta HPG açıklamasına göre, bu bölgede de operasyonun boyutu büyük, ama neticede kaybedilen bir şey yok.

Oysa iktidar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın barış masasını devirmesinden sonra başlayan çatışmalı süreci PKK’nin ve HDP’nin zayıflatılması ve sonra da temizlenmesi süreci olarak ilan etmişti.

Bunun hem dağ ve kırsal boyutuyla gerçekleşemediğini anlıyoruz. Hem de siyasi anlamda HDP’nin bitirilemediğini görüyoruz. Geçtiğimiz Newroz’da yüzbinler bütün engellere, yasaklara rağmen sokaklara çıkarak iradelerinin kırılmadığını ve ayakta olduklarını gösterdiler. Hileli referandumda ise, yine yakılıp yıkılan Kürt şehirleri, kasabaları ve mahallelerinde yıkıntılar arasında kurulan sandıklara bütün engelleri aşarak gittiler. Olabilecek en yüksek oranlar ile ‘hayır’ dediler.

Devletin ve AKP iktidarının hedefi,‘Kürtleri Çöktürme Planı’ çerçevesinde bir yandan PKK’yi ülke içinde temizlemek, bir yandan da zindana atılmamış, tutuklanmamış ne kadar Kürt politikacısı, medya mensubu ya da sivil toplum örgütü mensubu varsa onları da toparlamaktı.

Ama bunu başaramadılar.

Buna rağmen aylardır operasyonlar, arazi arama taramaları, gözaltılar, tutuklamalar, ev baskınları bu amaçla yapılıyor. Kürt siyasi hareketi ve destekçileri ile bu olup bitene itiraz eden her kimse hedef haline getiriliyor.

Netice olarak ne insanların can güvenliği var ne de kişisel hak ve özgürlükleri güvencede.

Ülkenin yöneticilerinin hepsinin ağzından bal damlıyor! Ağızlarını açtıkları zaman, "Temizleyeceğiz, bitireceğiz, köklerini kazıyacağız" laflarından geçilmiyor.

İçişleri Bakanının kıştan önce yaptığı açıklamalara bakılırsa Nisan ayına kadar bu iş bitecekti. Türkiye PKK belasından, aynı zamanda Kürt sorunundan kurtulacaktı.

Önce ilk açıklamasına bakalım, tarih 14.11.2016 :

"Hadi bakalım. Diyarbakır, Hakkari, Van, Şırnak, Siirt… Martın sonuna kadar oralardayız. Bilsinler ki, Nisan onlar için iyi bir ay olmayacak, kış onlar için iyi geçmeyecek. Bütün güvenlik kuvvetlerimizle beraber, onlara bir daha göremeyecekleri kadar büyük bir zayiat verdireceğiz. Bu ülkede PKK’nın adı bir daha anılmayacak"

Aradan 4 ay geçtikten sonraki açıklamaları ise "pek bir şey yapamadık" itirafı açıkça, tarih 27 Mart 2017 :

"PKK'yı bu topraklardan silip atacağız. Bu ülkede sessiz devrim var. Tahammül edemiyorlar. Biz kardeşiz. Bu topraklarda birlikte ebediyyen yaşayacağız. Teröre biraz gem vurduk. Sadece teröristle mücadele etmiyoruz. Gabar'da, Cudi'de, Besler Dereler'de, Türkiye'nin her noktasında biz varız"

 

Ne oldu, ne Kato’yu, ne Gabar’ı, ne Cudi’yi, ne Tendürek’i temizleyemediniz. Ama hadi varsayalım ki ele geçirdiniz. Buralara Türk bayrağını asarak, ‘Ele geçirdik’ hamaseti yaptınız…

Varsayalım ki medya gücünüz sayesinde halkın büyük çoğunluğunu da kandırdınız. Ne olacak?

Kürt meselesini çözmüş mü olacaksınız?

Geride bıraktığınız zulme, işlediğiniz insanlık suçlarına, sebep olduğunuz yıkıntılara, kan denizine ve ölümlere bakıp bu soruya öyle cevap verin.

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi