Ragıp Duran
Yeni anarşistler
Duvar yıkılıp SSCB çöktüğünden bu yana neo-liberal sisteme karşı ciddi, tutarlı, evrensel sol bir muhalefet henüz yaratılamadı. Son 30 yılda Sosyal Forum’dan Occupy Wall Street’ten Arap Baharı'na, Gezi’den Podemos’a kadar dünyanın dört bucağında özgün, ilginç yeni isyan hareketleri gelişti. İktidar olan her yerde muhalefet de yeşerdiği için bu yeni kitlesel/toplumsal hareketler birbirlerini destekledi/tetikledi. Ne var ki bu eylem dalgalarının hiçbiri kalıcı, sürdürülebilir ve evrensel niteliklere sahip değildi. Neo-liberal sistem, ekonomiden çevreye, eğitimden sağlığa kadar her alanda insanlığa olumlu herhangi bir katkı sağlayamadığı için artık çöküş olmasa bile gerileme döneminde. Bu süreçte de maskesi düştü, Trump’tan Putin’e, Erdoğan’dan Duterte’ye kadar her yerde klasik popülist faşizan kimliği ortaya çıktı.
Geçenlerde bir arkadaşı karşılamaya tren garına gitmiştim. Erken gitmişim, gazete bayiinden 40 yılda bir alıp okuduğum Le Nouveau Magazine Littéraire’i aldım. Paris’ten gelen arkadaşım da sağolsun bana 40 yıldır okuduğum Canard Enchainé’nin son sayısını getirdi.
Bu iki yayının sayfalarını karıştırırken sadece başlıklarına bakıp bir yandan bir sürü yeni bilgi edindim ama bir yandan da acaip ağır bir hüzün çöktü içime: Eller Ay’a biz yaya…halet-i ruhiyesi.
Bizim gündemimize neler konuyor? Nelerle uğraşıyoruz? Damat yatta ne yaptı? İmamoğlu Vali’ye küfür etti mi? Küçükkaya, Yıldırım’a soruları verdi mi?
Bu iki Fransız yayın organı ise onların uğraştığı konuları sıralamış. Saysam şimdi sayfalar tutar ama…
Canard mesela, Facebook’un yeni başlattığı kripto para birimi Libra’nın doğuracağı sorunları deşmiş manşetten. Sonra, New York Times’ın birinci sayfadan karikatür yayınlamama kararına sıkı tepkiler. Notre Dame kilisesi yangınıyla ilgili gelişmeler, petrol şirketlerinin çevreyi tahrip etmesi, Trump-İran gerginliği… Ve tabii ki Türkiye’de baskı altındaki Barış Akademisyenlerinin durumu.
Le Nouveau Magazine’in Haziran sayısında ise her biri ayrı önemde çok sayıda yazı var. Ben aslında kapaktaki ‘’Ölümünden 60 Yıl Sonra Boris Vian, Gençlerin İdolü’’ başlığını merak ettiğim için almıştım bu edebiyat ve kitap dergisini. 24 sayfalık özel bir Çin dosyası yayınlamışlar: "İdeoloji, romanlar, sinema, felsefe… Çinlilerin Aklında Ne Var?’’. Sonra Macaristan Başbakanı Viktor Orban hakkında, yani sağ popülist otoritarizmin yeni lideri hakkında son çıkan kitapların tanıtım ve eleştirileri. ‘’Mali Sırlar’’ başlığı altında Alman sanayici Reimann ailesinin Hitler’i nasıl desteklediğinin öyküsü. Ve daha başka bir sürü benim için yeni konu…
Dergide Fransa’da geçtiğimiz ay yeni çıkan en az yüz kitabın kısa uzun tanıtım yazıları da var.
‘’Kara Blok’un Sahne Arkası’’ başlıklı yazı Fransa’da artık 7. ayına giren Sarı Yelekliler hareketinin bir bileşeni olmaya başlayan anarşist grubu inceliyor. Çünkü konuya ilişkin 2 yeni kitap çıkmış: ‘’Yeni Anarşistler’’ ve ‘’Hükmedilemeyenler’’.
Bu gençler simsiyah giyiniyor. Yüzleri hep maskeli. McDonald’s’ları, banka şubelerini, iş ve işçi bulma kurum binalarını, lüks mağazaları hedef alıyor, yakıp yıkıyorlar. En sevdikleri hedef polis. ‘’Biz geleceğin bir imajıyız’’ diye tanıtıyorlar kendilerini. Hepsi öyle banliyöden çıkma, göçmen çocukları filan değil. 15-35 yaş grubundalar. Öğrenci var, işçi var ama en çok da işsiz. Rosa Luxembourg’un önerdiği ‘’Şefsiz Komünistler’’. Kökenlerini 1789 Devriminin Baldırı Çıplaklarına kadar götürüyorlar. İlginç bir tespitleri de var: ‘’Fransa her yıl korsan bir gösterinin yıldönümünü devlet katında kutluyor: Bastille hapisanesinin ele geçirilmesi!
Daha çok da 60’lardan itibaren gelişen hippi, punk ve otonom hareketlerin sentezinin mirasçıları. En sevdikleri film ‘’V for Vendetta’’. ‘’Vurup kırmak, yakıp yıkmak da siyasi bir ifadedir’’ yaygın kullandıkları bir gerekçe. Amerikalı anarşist teorisyen Hakim Bey de önemli bir şahsiyet bu Kara Blok mensuplarının gözünde ve yüreğinde.
Son 5 yılda bu yeni Anarşist akım hakkında ciddi sosyolojik, siyasal tahliller içeren en az 20 kitap yayınlanmış. Sol, şiddet, yurttaş, devlet, teori, eylem…ve bütün bunların kendi aralarındaki ilişkiler irdeleniyor, tartışılıyor. Figaro gazetesi, istihbarat kaynaklarına dayandırdığı bir haberinde Kara Blok’un en fazla iki bin üyesi olduğunu yazdı. Bu çocuklar, çevreci, ırkçılığa karşı, feminist, özgürlük aşkı ile yanıp tutuşan heyecanlı gençler. Lumpen filan değiller. Okudukları kitaplar, tartıştıkları konular siyaset felsefesinin de tayin edici temalarını içeriyor: Medya manipülasyonu, devlet şiddeti, kapitalizmin çıkmazı…vs… Sosyal-Demokrasiye, Marksizmin dogmatik versiyonuna, yumuşak sol’a filan acaip mesafeliler.
En çok Fransa’da aktifler ama Belçika, İsviçre, Almanya ve İngiltere’de de benzer gruplar var. Bakunin’le Prudhon, dedeleri olur ama onları da aşmanın gerekliliğini çoktan kavramışlar.
Aslında hiç çağdaş değiller. Çünkü Léo Ferré’nin bir şarkısında söylediği üzere, (onlar) ‘’1000 yıl sonrası için konuşuyor(lar)’’.
(Bu yazıyı Pazar sabahı yazdım. Bugün neredeyse bütün gün ve Pazartesi sabahın erken saatlerine kadar Artı TV’de İBB seçimleriyle uğraşacağız. Siz bu yazıyı okuduğunuzda kazanan belli olacak. Seçim sonuçlarını zaten en az 6 saat boyunca stüdyoda gazeteci ve uzman arkadaşlarla yorumlamış olacağız. Bu nedenle tamamen gündem dışı bir konu okudunuz.)