Yeni bir vizyon ve yeni insanlar gerek

Üzülerek söylemeliyim ki referandumu “Biz kaybettik”. Kim ne derse desin çıplak gerçek bu. Sonuçta Cumhurbaşkanı istediğini aldı.  Öyle ya da böyle.

Referandum sonuçları üzerine özellikle CHP’li yetkililer; "Biz kazandık" ya da "Onlar kaybetti" diyerek değerlendirmeler yapmaya devam ediyorlar. Büyük şehirlerde "evet" cephesinin kayıplarına işaret ederek ya da AKP+MHP’nin Kasım seçimlerinde aldıkları oyları karşılaştırarak bunu yapıyorlar. Oysa, üzülerek söylemeliyim ki referandumu "Biz kaybettik". Kim ne derse desin çıplak gerçek bu.

AKP’nin ve Cumhurbaşkanı’nın referandumda bütün devlet imkanlarını seferber ederek adaletsiz davrandığından, YSK’nın mühürsüz oyların sayılması numarasının da bu adaletsizliği perçinlediğinden söz edebiliriz tabii ki. Ama bütün bunlar kazanının onlar olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Tabii buradan her şeyi kabullenelim de oturalım ve işimize bakalım demek istemiyorum. Aksine bu referandumun adaletsiz ve gayrı-meşru olduğunu her fırsatta dile getirelim. Bunları yapalım yapmasına ama sanırım aynı zamanda başımızı ellerimizin arasına alarak da düşünelim, yanlış olan ne diye.

Sonuçta Cumhurbaşkanı istediğini aldı.  Öyle ya da böyle. Kendisinin dediği gibi nasıl almış olduğu şaibeli olsa da atı almış ve Üsküdar’ı geçmiş olduğu anlaşılıyor. Şaibenin bir kaldıraç gibi etki ederek referandumun yenilenmesini sağlaması da zor görünüyor. Dolayısıyla bu noktadan sonra Cumhurbaşkanı’nın, adım adım ülkeyi kendi arzu ettiği bir rotada götüreceğine tanık olacağız. Bu rotanın da İslamcı bir Türkiye rotası olacağı açık.

Bu referandumda öğrendik ki "hayır" şemsiyesi altında bir araya gelmiş "seküler" kimliğin bireyleri olarak bizler, neredeyse 100 yıldan sonra sayıca toplumun ancak yarısı kadarmışız. Bir başka açıdan ifade edecek olursak diyebiliriz ki Cumhuriyet 100 yılın sonunda istediği amaçlara ulaşamamış, Osmanlıdan devraldığı İslami kimliği seküler bir değişim içine sokamamış, Türkiye’yi bir "Muasır medeniyet" haline getirememiştir. Bir diğer çıplak gerçek de budur!

Seküler kimliğin 100 yıllık serüveninde CHP bir kurum olarak ülkeyi çok kısa süreler içinde yönetmiştir ama diğer bütün zamanlarda farklı partiler CHP’nin kurucu kimliğinin çizdiği sınırlar içinde davranmışlardır ( ya da davranmak zorunda kalmışlardır). Dolayısıyla geldiğimiz bu noktanın hayal kırıklığında en büyük günahın CHP’de olduğunu söylemek çok yanlış olmaz. Toplumun kültürel fay hatlarını görüp de buradan ortak bir kimlik üretmektense kendi belirlediği bir "muasır medeniyet" projesi çerçevesinde kimlikleri bastırarak yeni bir Türk kimliği üretmeye kalkışmak yaptığı hatanın özüdür.

Şimdi bu CHP, yeniden bu kimliğin sözcüsü olmaya soyunmakta. Neredeyse yüzde  48,6 bizim başarımızdır demeye getirmekte. Oysa açıktır ki bu başarısızlıktaki en büyük pay, CHP’nin ne dediğini bilmez, ruhsuz ve çok düşünülmemiş fikirlerden oluşan kampanyasıdır. Bu süreçteki tavrı zaman zaman demokrat ve özgürlükçü olacağına açıkça milliyetçi hatta ırkçı söylemlere prim vermiş olması sanırım hayır oylarının daha yüksek olmasını da engellemiştir.

Önümüzdeki siyasi bahis, özgürlükçü ve demokrat bir siyasi vizyonun üretilmesidir. Bunu kurumsal olarak CHP’nin yapması ise çok mümkün görünmüyor. Ülkede yalnızca İslami siyaset elitinin değil aynı zamanda seküler siyasetçilerin de benimsedikleri siyasi anlayışların toptan "çürümüş" olduğunu, yeni bir Türkiyelilik siyasetinin ise demokrat, çok kimlikli ve çok kültürlü bir siyasetten geçtiğini ısrarla ve cesaretle söyleyecek yeni insanların siyasete girmesiyle mümkün. Onları bekliyoruz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi