Yeni senenin ilk yazısı ve gerileme

Bu yazı 2022 senesinin ilk yazısı, her şeyden önce, her şeye rağmen, herkese sağlıklı, huzurlu yeni bir sene diliyorum.

Senenin ilk yazısının başlığına "gerileme" kelimesini koymaktan çok da hoşnut değilim ama galiba, aşağıda anlatacağım, sevimsiz bir gerçekle karşı karşıyayız.

Türkiye’de neleri tartışıyoruz, neleri tartışmıyoruz konusunu bir düşünürsek neden "gerileme" kelimesi kaçınılmaz oluyor anlarız kanısındayım.

Önce, 2021 Türkiye’sinde neleri tartıştık, muhtemelen de 2022’de neleri tartışacağız, bir bakalım isterseniz, sonra da tartışmadıklarımıza, daha doğrusu tartışmayı bıraktığımız konulara bakarız.

Son günlerin (aslında epeydir) en popüler tartışması "faiz sebep, enflasyon sonuç" saçmalığı, yaşını başını almış ciddi iktisat profesörleri de yine ciddi ciddi bunun böyle olmadığını anlatmaya çalışıyorlar, gazetelerde, televizyonlarda.

Düşünebiliyor musunuz saçmalığın boyutunu, düşünebiliyor musunuz, mesela ABD’de, mesela Birleşik Krallık’ta ya da Fransa’da iktisat profesörlerinin ekranlarda "yanlış efendim, faiz sebep, enflasyon sonuç değildir" diye konuştuklarını, tartışmalar yaptıklarını, bu profesörlere deli muamelesi yaparlar tıpkı bir matematik profesörünün ekranlarda ısrarla birileriyle "iki kere iki beş değildir, dörttür" diye tartışması gibi.

Aynı çerçevede Anayasasının ikinci maddesinde Cumhuriyetin temel ilkeleri arasında (zaten dört ilke var) laiklik varken, aynı Anayasanın 24. Maddesinde "Kimse devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini, KISMEN DE OLSA, DİN KURALLARINA DAYANDIRAMAZ" yazarken,  o Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı her gün inatla Merkez Bankasına ait faiz politikası için nas temel alınacaktır diyebiliyor, aklı başında hukukçular, yorumcular da bu ifadenin Anayasaya aykırı olduğunu ileri sürüyorlar, günlerimiz nasıl boş tartışmalarla geçiyor, görüyorsunuz.

Kolombiya polisinden öğreniyoruz ki, yaklaşık beş ton kokain (çok büyük bir para) Türkiye’ye muz paketleri içinde yola çıkarken Kolombiya polisi el koyuyor ama biz, bu devletin vatandaşları, bu muz kutularının Türkiye’de hangi adrese gönderildiğini yaklaşık bir buçuk senedir soruyoruz, öğrenemiyoruz ve bu konuda İçişleri, Dışişleri duvar gibi.

Dışişlerini niye bu işe karıştırıyorsun derseniz, Türkiye’nin Kolombiya Büyükelçisinin bu adresi Kolombiya Polisinden öğrenmesi iş bile değil iken hala bizler bu konuda bilgilendirilmiyoruz ve işin daha vahim tarafı İçişleri, Dışişleri bakanları hala görevlerinin başındalar bu ülkede.

İnsan, ister istemez merak ediyor, acaba bu muzlar kime gidiyordu?

Bir türlü açıklanmıyor ise bu adres demek ki, çok çok çok önemli isimlerle ilişkili bu adres. 

Yani, 2022 senesinde biz saçma iktisat önermelerini(!), laik bir devlette laikliğin Cumhurbaşkanı tarafından çiğnendiğini, vatandaşın bilgilendirilmediği narko trafiği tartışıyoruz.

Gerçekten çok üzücü, tam bir gerileme, tam bir gündem skandalı.

Erdoğan’a, Soylu’ya sorarsanız, onların çözümü kolay, "tartışmayın, düşünmeyin bu konuları, biz sizin yerinize düşünüyoruz" derler ve geçerler.

Peki, son senelerde neleri tartışmıyoruz?

Mesela eğitimi tartışmıyoruz artık.

Eğitimle ilgili tartıştığımız tek şey altı yaşın bile altına inilen Diyanet müdahaleleri ve bizler de bize dayatılan bu tiksindirici gündemin dışına çıkamıyoruz.

Üniversiteleri de tartışmıyoruz artık; üniversiteler maalesef artık kapısına takılan kelepçelerle gündeme geliyor.  

Hukuku da tartışmıyoruz artık.

Hukuk adına tartıştığımız tek şey uygulanmayan Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları.

Kararları Anayasa 138 ve 90’a göre bağlayıcı olan Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının uygulanmamasını tartışıyor isek, bu alanda da tam bir gerileme durumundayız demektir.

Düşünebiliyor musunuz, anayasal olarak bağlayıcı konular tartışma konusu olmuş durumdalar ülkemizde, ne büyük bir gerileme, ne acıklı.

Eğitim ve hukuk meselelerini tartışmadığımız sürece de ekonomide mesafe almamız mümkün değil ama biz hala "faiz neden, enflasyon sonuç" saçmalığındayız.

Avrupa Birliği hedefini de tartışmıyoruz artık.

Gümrük birliğinin hizmetler ve tarıma da genişletilmesini bile tartışmıyoruz çünkü bu konudaki partönerler artık bizi kabil-i muhatap görmüyorlar.

TÜİK, Merkez Bankası, Anayasa Mahkemesi gibi kurumların nasıl daha etkin çalışacaklarını da tartışamıyoruz artık çünkü TÜİK ve Merkez Bankası maalesef tüm kredibilitelerini yitirmiş durumdalar, iktidarın küçük ortağı ise ısrarla Anayasa Mahkemesini kapatmayı gündeme getiriyor.

Gerileme bu demek kanımca.

Bir tartıştıklarımıza, bir de gündemde artık olmayan yani tartışmadığımız konulara bakın lütfen. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi