Murad Mıhçı
Yerel seçimler yaklaşırken medyada tartışılan DEM Parti
“Bir zamanlar, halk seçtiğini bir kalkanın üstüne oturtarak havaya kaldırır ve kral diye selamlardı. Ve neden ‘kralların sayısız gözleri, milyon tane kulağı, upuzun elleri ve pek hızlı ayakları’ olduğu söylenir? Hep Argos’a, Gerien’e, Midas’a ve ozanların övdüğü daha başkalarına benzedikleri için mi? Hiç de değil, bu söz devletin iyiliği için gözlerini, kulaklarını, olanaklarını, yetkilerini krala ödünç vermiş olan bütün halktan ötürü söylenmiştir.
Halk kralı yüzüstü bırakıversin, hemen yere devrilir; eskiden kulağı ve gözü pek üstün görünürken, güçlü olabilecek en iyi durumda bulunurken, böyle görkem içinde yüzerken, bir anda kötüler ve pek zebun düşer.”
Stephanos Junios Brutos
Bu haftaki yazımın konusu üzerine çok düşündüm. Seçim gündemi olduğunda bazı önemli konular ya hiç gündeme gelmiyor ya da gündemde çok az bir yer kaplıyor. Aslında bu bir yandan da sistem siyasetinin yarattığı bir netice.
AMAN DİKKAT!
Geçen gün medyada çok az yer bulan üzücü bir haber önüme düştü. Habere göre bir günde 8 kadın erkek şiddeti yüzünden katledilmiş. Haberi okuduktan sonra gazeteci bir arkadaşla tesadüfen karşılaştım. Hâl hatır sorarken moralsiz olduğunu fark edince “Neyin var?” soruma aldığım cevap beni çok üzdü. Gazeteci arkadaşım, kuzeninin de 20 gün önce Elazığ’da erkek şiddeti yüzünden katledildiğini söyledi.
Bu tarz haberleri kaçımız fark ediyor veya ne kadarı bizlere ulaşıyor? İstanbul Sözleşmesi ile ilgili alınan karardan sonra şiddetin boyutu artıyor. Yazımın başlığından bağımsız olarak bu önemli konuyu hatırlatmak istedim.
Gündemden hızlıca düşen bir diğer konu ise İstanbul’daki Sarıyer Santa Maria Kilisesi’ne yapılan silahlı saldırı. Uluslararası basında yer alan tetikçilerin yakalandığı haberi dışında herhangi bir haber yapılmadı. “Yurtdışından gelen ve yıllarca bu ülkede yaşayan insanlar mı bu saldırıyı yaptı? Neden bu saldırıyı yaptılar?, Bu saldırının arkasında kimler var?” gibi sorular gündem dahi olmadı. Yaşanan bu acı, yazımı okuyan sizlerin bile aklından çıktı belki de.
Fakat bugün İstanbul’da neredeyse tüm kiliselerin önünde polis ekipleri bekliyor. Sanırım tehlike çanları çalmaya devam ediyor. Bu kadar nefret söylemi sonrasında ortaya çıkan bu manzara çok da şaşırtıcı değil.
DEM PARTİ VE MEDYA
Medyada seçimlerle ilgili, özellikle de İstanbul seçimleri için DEM Parti ile ilgili çok farklı haberler yer alıyor. Öyle haberler yapılıyor ki işin içyüzünü bilen ben bile iktidar veya ana muhalefete yakın medyayı izleyince bazen şüphe duyuyorum. Herkes DEM Parti hakkında konuşuyor fakat bir tek DEM partililer kendilerini medyada ifade edemiyor. Madem DEM Parti politikasını çok önemli buluyorsunuz, eleştiriyorsunuz ve merak ediyorsunuz, o zaman korkmayın ve davet edin. Sorularınızı esas muhatabı olan bizlere sorun, biz de anlatalım. Fakat bunu yapmamanızın sebebini biliyoruz. Kendimizi ifade ettiğimiz zaman seçmen bizleri anlayarak algılardan kurtulacak ve tıpkı 7 Haziran 2018 seçimlerinde olduğu gibi hızla DEM Parti’yi benimseyecek.
KENDİSİ İÇİN MUHALİF OLMAK
Ana muhalefete yakın bir kanalda bir tartışmaya denk geldim. Ana muhalefet yanlısı konuklar, TRT’nin ana muhalefet partisine haber olarak hiç yer vermediği için haklı serzenişlerde bulunuyorlardı. Halkın bütçesiyle yayın yapan devlet kanalının kendi iç kanunlarına ve RTÜK ilkelerine aykırı davranıldığı yorumu yapıldı. Bu durum yıllardır süren bir durum. Fakat inatla söylenmek gerekir. Bu duruma alışılmamalı ve her zaman ifşa edilmeli.
Yorumcular bu duruma örnek olarak, Sayın Özgür Özer ve CHP heyetinin 6 Şubat depreminin yıl dönümünde Antakya başta olmak üzere deprem bölgesini ziyaret etmesine yer verilmemesini eleştirdiler. Sonuna kadar haklı olunan bir eleştiriydi. Fakat üzücü olan başka bir durum daha vardı.
Aslen Antakyalı olan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ile Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan ve benim de içinde olduğum DEM Parti heyeti de bölgede çalışma yürüttü. Grup toplantımızı da Antakya’da yaptık. TRT, bizlere de yer vermemişti. Benzer durum diğer siyasi partiler için de geçerliydi.
Tam da bu noktada şunu söylemek gerekiyor. Eğer özgür basın konusunu sadece ana muhalefetin haber yapılmaması üzerinden değerlendirirsen, üzgünüm ama iktidarı eleştirdiğin bu konuda sen de benzer bir tavır sergilemiş olursun. Bu bahsedilen medyanın günümüzdeki durumunun özeti zaten. Kendisinden olmayan ve buna maruz kalanlar için de bir çift laf etmek muhalefet olmanın gereklerindendir.
‘DEM Parti büyükşehirlerde neden aday çıkardı?’ diyen muhalif yapıların yorumlarını medyada okuyoruz. Bu yetmiyormuş gibi iktidar medyasında yine CHP ile hareket ettiğimize dair haberler görüyoruz.
‘’DEM’’ kısaltmasından ucuz sloganlar üreterek sağ siyaset yanlısı sözde medya antipropagandalar üretiyor. Bu seviye ile toplum üzerinde algı yaratma çabasındalar.
Vaziyet böyleyken siyasi çıkarlar yerine halklar ve sınıflar için siyaset yapma misyonunu inatla savunan DEM Parti yöneticileri ve adayları, alanlarda zor şartlarda kendilerini ifade etmeye çalışıyor.
İnatla bu coğrafyada siyasetin iki kutba sıkıştırılamayacak kadar büyük olduğunu söylemeye çabalıyoruz. Buradan mütevazi köşemde inatla görüşlerimizi ifade ederken bile kocaman hedef göstermelerle karşı karşıya kalıyorum. Bu şartlara rağmen trollerin yaratmaya çalıştığı algılara karşı tepki vermenin kıymetli olduğuna can-ı gönülden inanıyorum.
DEM PARTİLİ OLMAYAN DOSTLARA SORULAR
Öncelikle beni okuyan ve DEM Partili olmayan dostlarıma şu soruyu yöneltmek istiyorum. Eğer isterseniz cevabını kendinize verdikten sonra mailime görüşlerinizi iletebilirsiniz. (Bu tarz e-postalar beni besliyor. Ayrıca eleştiriler ve yorum yapılması değerlidir.)
Birinci soru: Siz oy verdiğiniz partiden mutlu musunuz?
İkinci sorum: Eğer birkaç belediye iktidar tarafından ana muhalefete kaybedilse bile siyaset yeni bir soluk yaratabilecek mi?
Üçüncü sorum: Bizleri ne kadar tanıyorsunuz?
Bu kısa sorular üzerine düşünmenin bir çıkarıma götüreceğini düşünüyorum.
Çağrı
İktidar tarafından ele geçirilmiş ulusal medya dışında kalan kanallarda dahi kendimizi ifade edecek imkân sağlanmıyor. Bu nedenle sizleri DEM Parti İlçe örgütlerine ve seçim çadırlarına davet etmek istiyorum. İnanın o zor imkânlarda mücadele veren DEM Parti gönüllülerini görünce siz de 3. Yol umudunun bizlerle birlikte taşıyıcısı olacaksınız.
XXXX
SİVAS GEMEREK SURP SARKİS KİLİSESİ
Hristiyan Ermeni olduğumu bilen ve bir şekilde temas kurduğum İstanbul dışında yaşayan dostlar veya beni medyadan takip edenler bana sıklıkla ulaşır. Kendi köylerinde ve beldelerindeki kiliselerden, mezarlıklardan söz ederler. Bu kiliselere sahip çıkın veya ne yapabiliriz diyerek benden bilgi isterler. Ben de bazı zamanlar bu bilgi ve talepleri vakıflara iletmişimdir. Fakat vakıflarımız ve Patrikhane özellikle İstanbul dışındaki neredeyse hiçbir kilise ve mezarlık için çaba harcamaz veya çaba harcamaya gerek duymaz.
Patrikhane ve vakıflarımız, bu işlerle uğraşabilecek ne ekonomik güce ne de siyasi erkten talepte bulunacak iradeye sahip. Belli başlı çok bilinen tarihi kiliseler dışında restore edilmiş bir kilisemiz veya korunmuş bir mezarlığımız ne yazık ki bulunmamakta.
Korunan kilise ve mezarlıklar da o yörenin Ermenilerinin çabaları sayesinde ayakta. Sivas Ermeni Mezarlığı, Konya Ereğli Mezarlığı, Malatya Ermeni Mezarlığı ve bir de BDP belediyesinin katkılarıyla yapıldıktan sonra yıkılan ve tekrar restore edilen Diyarbakır SURP GİRAGOS ERMENİ Kilisesi sayabileceğim mezarlık ve kiliselerden.
Bir de müze kıvamında özel izinle senede bir gün ayin yapılmasına izin verilen Van Ahtamar Kilisesi ve Malatya’daki Ermeni Kilisesi’ni unutmamak gerekiyor
Bir süre önce benimle temas kuran bir dosttan, Sivas Gemerek Çepni beldesinde bulunan SURP (AZİZ) SARKİS KİLİSESİ’nin dış cephesinin orada yaşayan dostların çabalarıyla restore edildiği bilgisini aldım. Fakat kilisenin içi restore edilmemiş. Bana ulaşan dostlar bu konuda destek isteklerini ilettiler. Ben de buradan bu isteklerini duyurmuş olayım. Destek veya önerisi olacak kişiler olursa bugüne kadar çaba harcamış kişilerle bağlantıya geçmelerine yardımcı olabilirim.
Geçmişi yok saymak, geleceği de yok saymaktır.
Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist. 1975’te İstanbul'da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017 'de Halkların Demokratik Partisi 2 Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber'de yazarlık yaptı. ''Yeniden İnşa Et '' kitap yazarlarından. Şu anda DEM PARTİ Parti Meclis ve MYK üyesi. Göçmen ve Mülteciler Eş Sözcüsü.