İnci Hekimoğlu
‘Yeşil ulusalcılar’dan savaş ilanı
Muhalefeti de iktidarı da olup bitenleri ‘kutuplaşma-kutuplaştırma’ üzerinden okumaya devam ediyor.
16 yıldır, her iki kesimin kanaat önderleri, uzmanları, siyasetçileri aynı ezber üzerinden analiz yapıyor.
Çok uzun bir süre değil mi?
Hele siyaset için…
Yandaşlar işgal ettikleri görünür-görünmez köşelerden ısrarla "kutuplaşmanın iktidara yaradığı" fikrini empoze etmekten, hatta muhalefete tavsiyelerde bulunmaktan geri durmuyorlar. Üstelik.
CHP yönetimi, destekçileri ya da uzmanlarından biri de çıkıp, "Yahu, bunca yıldır kutuplaşmayı aşmaya çalıştık, bir işimize yaramadı. Bir durup düşünelim bu konuda" demedi.
Demediğini, seçilen belediye başkan adaylarından, adayların vaat ettiklerinden ve CHP yönetiminin mesajlarından anlıyoruz.
Her seçim öncesi bolca pompalanan "kutuplaştırarak seçmeni konsolide etme" iddiasının hâlâ popülaritesini koruması anlaşılır gibi değil.
Neredeyse iki yılda bir seçime gidilen ülkede ‘seçim öncesi gerginlik yaratma’ diye bir argüman olamayacağı, iktidarın her bir adımının kalıcı ve yönetimsel bir stratejinin hamleleri olduğunu görmek için daha ne gerekir ki…
Sanki, son derece demokratik koşullarda seçimler yapılıyor, seçmenlerin iradesi sandıktan çıkıyor ve sonra huzurla, demokratik ve özgür bir toplum olarak, hayatın olağan akışına geri dönüyoruz. Seçimler bunun en küçük parçası olabilir ancak.
Hayır, olanlar ve olacaklar iktidar güçlerinin rejimin inşasını tamamlamak için gerek duydukları hamlelerden ibaret.
Kürt siyasetçiler, sivil toplum önderleri, aktivistler, bilim insanları sıram sıram götürüldü, artık hedefte daha güçlü kesimlerin tasfiyesi, yeni hesaplaşmalar var.
Aydınlık ile Akit’in, Doğu Perinçek ile Abdurrahman Dilipak’ın aynı safta birleşmeleri, öncelikle CHP’yi ve CHP çevresini hedef almaları boşuna değil herhalde.
Paralel olarak iktidar da aynı kesimin destekçisi olarak gördüğü haber kanallarını, habercileri, sanatçıları ve yazarları…
Uğur Dündar, Müjdat Gezen, Metin Akpınar, Fatih Portakal, Emin Çölaşan, Necati Doğru, Sözcü gazetesi, Fox TV, Halk TV…
Yani ulusalcı kesimin farklı renkleri.
Örneğin Doğu Perinçek , "BOP çöktü, ama CHP'nin BOP içindeki görev aşkı devam ediyor. Dahası CHP'yi HDP'leştiriyorlar" sözleriyle CHP’ye veryansın ederken, İYİ Parti ve ulusalcı kanadın haber sitesi Oda TV’yi de es geçmeyerek dikkat çekici mesajlar veriyor:
"Evet, Vatan Partisi, Tayyip Erdoğan ve her partiden bütün vatanseverler aynı gemideler. ABD projelerinde samimiyetle veya samimiyetsiz olarak görev üstlenenler ise, işte ABD gemisindeler. Şimdi gemileri batıyor. Bu tartışma, vatana bağlılık ile Tayyip Erdoğan düşmanlığına bağlılık arasındaki tartışmaydı. Tarihî önemdeydi ve hâlâ tarihî önemdedir."
Perinçek’e, Erdoğan’ın kendi kaderini Türkiye’nin kaderine bağlamasıyla tıpa tıp aynı sözleri etmesini sağlayan siyasi buluşmayı en iyi tanımlayan Dilipak olmuş, söyleyeyim: "Yeşil ulusalcı".
Anlaşılıyor ki "Yeşil ulusalcı"lar için yalnız sol, sosyalist, demokrat kesimler değil diğer renkteki ulusalcılar da birer tehdit sayılmaya, etkisizleştirilmeleri için kollar sıvanmaya başlanmış.
Bir zamanların popüler deyimiyle devlet içindeki ‘şahinler’ ve ‘güvercinler’in çatışması gibi de okuyabilirsiniz.
CHP’liler hakkında fezleke yağarken, bir yandan da Akit yazarları Dilipak ve Ali Karahasanoğlu, peş peşe yazdıklarıyla Ergenekon ve Balyoz davalarından yargılanan askerlere açıktan savaş açmış durumda.
Ya da çoktan başlamış bir savaşı haber veriyor, Karahasanoğlu.
"Balyoz’cular, (Hatırlayın, Atatürkçü subaylar, ‘15 Temmuz darbesini biz önledik’ diye ne nutuklar atmışlardı) iyi polisliğe geçtiler...
Şimdi tekrar...
Balyoz’cular, Erdoğan’ı devirmek için kolları sıvadılar."
İşi ‘darbe’ye kadar götüren Karahasanoğlu’nun bu yazıyı bir ay önce yazdığını da not edeyim.
Sözü onun bıraktığı yerden alan Abdurrahman Dilipak da "Evet, Ergenekoncular ile FETÖ’cüler birlikte yargılansın! Onlar da Ergenekoncularla birlikte. Balyozcularla birlikte yargılanmalı. Adalet, bunu gerektirir...
FETÖ ya da BÇG farklı görünseler de aynı kaynaktan besleniyorlar ve aynı merkez hesabına çalışıyorlar. Dün sağ ve sol kahvehaneleri tarayan silahların aynı olması bundan. Bu geleneğin arkasında gladyatör geleneği var. Yani Gladio var" diye sürdürüyor.
Görüldüğü gibi 15 Temmuz sonrası başlayan balayı bitmiş, yeni cepheler belirlenmiş.
Birileri hâlâ olup bitenleri "kutuplaşma" gözlüğüyle okuduğu için, Suriye’ye girmeye destek, HDP’den uzak durmak, dini literatüre sığınmak gibi yanlış sularda kulaç atıyor.
Oysa yakında, şimdiye kadar ki bütün politikalarını gözden geçirmek, bugüne dek yalnız bıraktıkları, uzak durdukları kesimlerin desteğine ihtiyaç duymak zorunda kalabilirler.
Aslında bunun için geç bile kaldılar.
'Kutuplaştırma'yı perdeleme amacıyla kullanan iktidar güçleri için son ve belki de en büyük hamlenin yapılması arifesindeyiz.
Karşılarındaki en büyük örgüt olan CHP, onun devlet içindeki uzantıları ve etkin olabilecek bütün sivil unsurları öncelikli hedef artık.
Şimdi CHP için, Atatürkçüler için, laikler için direncin ve cesaretin sınanma zamanı.
Ya da samimiyetin!
Bakalım ‘kuvayi milliye’ ruhu "yeşil ulusalcılar"ı durdurmayı başarabilecek mi?