Murad Mıhçı
YSP/ HDP Konferansı: Mücadeledeki yeni dinamikler
‘’Herkes, uzun süre her şeyin karşısında sessiz kalıyor, sanki geçip giden anılarla, onların arasında yaşıyorlar. Hepsinin yüreğinden, sanki göğüs kafesini yırtarcasına ara sıra iç parçalayıcı bir ses yükseliyor: Amannnn!’’
ZabelYesayan (Զապէլ Եսայեան)
Hafta sonunu da kapsayan ve 4 gün süren HDP/ YSP Konferansı’na davet edildim. İki günlük kadın konferansının ardından karma bir konferans planlanmış. Daha önce yapılan halk toplantıları ve atölyelerde elde edilen sonuçların, delegelerin görüşleriyle detaylı bir şekilde tartışılması hedeflenmiş. Nihayetinde buradan çıkan sonuçlarla, önümüzdeki dönemin yol haritasını belirlemek niyetiyle yola çıkılmış.
DOĞAL DELEGE
Konferans alanına ulaştığımda, “Doğal Delege” unvanımı yaka kartımı alınca fark ettim. (Kendi namıma siyasetteki en büyük başarımın partimde ‘’DOĞAL DELEGE’’ olarak görülmem olduğunu biraz da övünerek yazıyorum.) 2018’den beri kongreler dışında Genel Merkez’e veya Meclis’e gitmeme rağmen Merkez’de çalışan arkadaşlar tarafından samimi bir şekilde hatırlanmam ve karşılanmam beni çok mutlu etti. Bu özel durumu yazmasam, sanki eksik bir yazı olurdu.
Neyse en başa döneyim. Ankara Tren Garı’ndan indikten sonra bindiğim taksinin şoförüne Yenimahalle Nazım Hikmet Kültür Merkezi’ne gideceğimi söyledim. Taksici arkadaşın ilk sözü, “Abi, gazeteci misin?” oldu. Ben ise, “Hayır, değilim. Neden sordun?” diye sorunca, “Abi, bugün orada Kürtlerin toplantısı varmış. Biraz evvel birini daha oraya götürdüm. O söyledi,” dedi. “Hayır, ben HDP’liyim ve delegeyim,” deyince gülerek, “Kusura bakma, Kürtlere benzemiyorsun,” sözüyle karşılaştım. Ben de gereken cevabı verdim. Fakat bu sohbeti lütfen aklımızın bir köşesine yazalım. (Acaba Kürt olmayan partili yöneticiler, kimliğini genel seçmene ne kadar anlatabiliyor diye sormak istiyorum.)
Taksici arkadaşın bir sorusu daha vardı: “Abi, bu muhalefet yine ortak aday çıkaracak mı? Eğer çıkarmazsa, iktidar yine kazanır,” dedi. Aslında bu soru, siyasetin seçimler dışında bir alanının kalmadığını gösteriyor. Bu sözler, ülke siyasetinin kısırlığının ve daralmışlığının fotoğrafıydı.
Delege kartımı alıp salona girdiğimde, büyük bir kalabalıkla karşılaştım. Delegeler, bu konferansı önemseyerek katılım göstermişlerdi. Salonda beni tanıyan gözlerle selamlaşıp, arkalarda boş bir koltuğa yerleştim. Bu tarz konferanslarda özellikle arkalarda boş koltukları tercih ederim çünkü parti içi kulisleri ve gelen kitlenin ruh halini daha iyi gözlemleme fırsatı verir.
KONFERANSTA SÖZ ALANLAR
Bu konferansta belki de en mutlu edici durum, yönetici delegelerin özeleştiri kültürüyle hareket etmesiydi. Söz alan delegeler, başarısızlıkla anılan son seçim başta olmak üzere eksiklik yaşanan her konuda, kendilerini de eleştirerek konuştu. Ayrıca kolaya kaçmadılar, partiye yönelik hak kayıplarını bahane olarak kullanmadılar. Bence HDP/YSP’yi diğer siyasi örgütlerden ayıran en belirgin özellik budur.
Parti yetkilileri istese bir açıklama yapıp, eş başkanları suçlu gösterebilir, “Baskı koşulları bizi bu hale getirdi” diyerek seçim başarısızlığına bir kılıf bulabilirlerdi. Fakat bir ilçe yöneticisinin, “Biz halklarımıza ne yazık ki yeterince ulaşamadık” sözü, her şeyin özeti gibiydi.
BARIŞ VE MÜCADELE
Başta Kürt halkının temsiliyetini taşıyan delegeler, olumsuz tüm algılara inat edercesine kararlı bir şekilde barış çağrısı yaptı. Ama gözlerimi dolduran şey, bir Barış Annesinin kendi anadili Kürtçe söylediği sözleriydi: “Biz sadece kendi çocuklarımız için değil, polis ve asker anneleri için de barış istiyoruz. Anneler ağlamasın!” “Murad, Kürtçe mi öğrendin?” diye soracaksınız belki. Salonda çevriler yapıldı elbette ama acının aslında tek bir dili olduğunu o kadar iyi biliyorum ki. O annenin hangi dili kullandığının ötesinde, kalp diliyle konuştuğunu o kadar derinden hissettim ki. Annenin konuşmasından sonra, her duyarlı insanın ilk görevinin barışı sağlamak olduğunu net bir şekilde hissediyorsunuz.
ANADİL VURGUSU
Konferansta en büyük özlemin anadillere duyulduğunu ve anadillere vurulan prangaların ciddi bir sorun olduğunu bir kez daha gözlemledim. Tüm bölgelerden gelen delegeler, özellikle Kürt halkından olan arkadaşlar, kendi anadilinde hitap etmek istediler. Bu aynı zamanda büyük bir kırgınlığın göstergesiydi. Hatta İslami kesimden bir delege arkadaşın duygusal bir şekilde ifade ettiği gibi, anadiller Yaradanın bir hediyesidir ve buna sahip çıkmak gerekir. İster manevi ister evrensel hukuk açısından bakalım, anadili engellemek kabul edilebilir bir şey değil.
SİYASİ TUTSAKLAR
HDP’nin temel değerlerini oluşturan ve bugüne kadar mücadele veren herkese saygı sunuldu. Özellikle siyasi tutsaklar için mücadele verilmesi için ağız birliği edildi. Rehin alınan politikacıların görüşleri de dikkate alındı.
KONFERANSTA BEN DE SÖZ ALDIM
Aslında konferansta söz almayı düşünmüyordum. Parti içinde epeyce bir süre çok aktif bir görevde bulunmamıştım. Benim de ciddi eleştirilerim vardı. Bu eleştirilerin neler olabileceğini tahmin etmeniz hiç de zor değil. Sonuçta, bir toplumdan geliyorsanız ve siyaset yaptığınız partide aktif görev almasanız bile eleştiriler dönüp dolaşıp sizi de bulur. Bende kendi mahallemden epeyce nasibini alan kişiyim.
Düşündüm, taşındım ve Ankara’ya geldiğimde taksicinin söylediği söz aklıma geldi: “Kürtlerin partisi.” Söz alacağımı duyan bir arkadaş, “Ne söyleyeceksin?” diye sorduğunda, sadece Ermenice selam vereceğimi dedim. HDP/YSP’nin siyah ve beyaz için değil, inatla gökkuşağının tüm renkleri için mücadele ettiğini hissettirme amacının altını çizmek için bu selamı vermek istedim. Evet, biz Ermeniler için son süreç iyi gitmemişti. Kürsüde söz aldım ve Ermenice iki cümlemden sonra salonda büyük bir alkış oldu. İnanın eleştirilerim fazlaydı fakat eleştiremedim. Eleştiri yerine, gelecek dönem için önerilerimi dile getirmeyi doğru buldum. “Ah taksici arkadaş keşke bu ana şahit olsa,” diyerek iç geçirdim. Belki o zaman partinin sahibinin halkların tümü olduğunu anlardı. Bu arada Ermenice konuşmamı çeviren Divan’daki Kürt arkadaşım Mahfuz’a çok teşekkür ederim. Evrensel bir bakışınız varsa, bazı sözler o dili bilmeseniz bile anlaşılır. Acının ve özlemin dili hep evrenseldir.
Bu arada konuşmamdan sonra salonda sözlerimi kelimesi kelimesine anlayan hiç kimse olmadığını düşünmüştüm. Fakat özellikle Hopa’dan gelen ve diğer Hemşinli delegelerle çıkışta kendi anadillerimizde çok keyifli sohbet ettik. Hepsi sözlerime gülerek yorum yaptı.
ÖRGÜTLEMENİN ÖZELEŞTİRİSİ
Seçimlerdeki başarısızlıklarda hesap örgüte çıkarılır. HDP/YSP’deki örgütlenmeden sorumlu yetkililerden biri olan Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, eleştiri alanların başında yer aldı. Ancak özellikle dikkate alınması gereken bir nokta var: Sayın Temel’e seçim sonrası özellikle sosyal medyada algı yaratmak için büyük bir saldırı kampanyası yapılmıştı. Biraz siyasetle uğraşan kişiler bu tür kampanyaları hemen fark eder. Medyada haklı eleştiriler tabii ki olabilir fakat öyle şeyler okudum ki bunlar kişisel algı üzerinden esasen partiye zarar vermeyi amaçlıyordu. Yani birilerinin algı operasyonu yaptığı çok netti.
Sayın Temel’in öz eleştiriye dayalı sözleri çok değerliydi. Konferansta, halk toplantıları ve atölyelerde yapılan tüm eleştirilerin haklılık payı taşıdığını kabul etti. Gayet alçak gönüllü bir şekilde yeni mücadele hattında bu eleştirilerin aydınlatıcı olacağını ve örgütlenme yapısı ile stratejiyi şekillendireceğini içtenlikle ifade etti. Konuşmasındaki mütevazilik ve içtenlik sözlerinin en güzel yanıydı. Ülkenin mütevazi siyasetçilere hasret kaldığı bu dönemde ne iyi geldi hepimize.
KONFERANS SONUNDAKİ HİSSİYATIM
En başta şunu söylemeliyim ki bu dönem, Ermeni temsiliyeti başta olmak üzere tüm halklar ve inançlar temsiliyetlerinin azlığı ciddi eleştiri konusu olmuştu. Bunun özeleştirisi her kademede yapılıyor. Bu şahsıma da ifade edildi. Önümüzdeki dönemde inançlar ve halklar temsiliyetini desteklemeye yönelik bir karar da alındı. Bunun genişleme perspektifine önemli bir katkı sağlayacağına inanıyorum.
Ayrıca, partinin kuruluşundaki bileşenlerin durumu ciddi bir şekilde tartışıldı. Bu eksikliklerin özeleştirisinin yapılması değerli bir adımdı. Geleceğe dair daha kapsayıcı bir mücadele hattı ve yol haritası belirlenmesi açısından önemliydi bu özeleştiri.
Parti içi eğitim vurgusu, parti içi siyasi söylemin ötesindeki alanlara odaklanmanın ve evrensel politik hattını güçlendirmenin önemini belirtiyordu.
Doğal afetler ve ekoloji konularının, parti için gelecekte güçlü bir siyasi yol haritası oluşturmanın en önemli parçaları olarak kabul edildiği çok netti.
Diğer muhalif yapılarla ve birliktelik beklenilen, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın karşılık yaratmadığı gibi bazı açıklamaların seçmende kırılganlık yarattığı da görülmüş. Önümüzdeki süreçte bu durumun alınan kararlarlar da etkisi olacağı çok bariz.
Emekçilere yönelik baskı ve ekonomi konularında daha ısrarcı olunacağını ve yapılan atölyelerde eksikliklerin çözümüne dair yol belirleneceğini de eklemek isterim.
Türkiye Halkları ve sınıflarının HDP/YSP ‘ye çok ihtiyacı var.
Kongre sonrası bir siyasi konferanstan değil de sanki bir dost evinden ayrılmışçasına vedalaşarak İstanbul’a umutla döndüm. Önümüzdeki dönemin çok daha zor ama sol kalbimizin bu süreçlerde güçlü attığı bilinciyle hadi bakalım.
Հաջողություն! “Serkeftin!”
***
12 EYLÜL 1980 DARBESİYLE YÜZLEŞMEK
1980 darbesinin acıları ve enkazı hala ülkenin ruhunda ve yaşamında varlığını sürdürüyor. Bilenlerin ve konuşulanların susturulması sonucunda ülke çoraklaştı. O günlerde yaşanan acıların gerçek failleri adil bir yargılama sürecinden geçmediği için bu acılar hala taze. Acının gölgesi günümüzde de hissediliyor. 12 Eylül faşist cunta darbesi sonucu katledilen ve işkence gören tüm canları saygıyla anıyorum.
Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist. 1975’te İstanbul'da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017 'de Halkların Demokratik Partisi 2 Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber'de yazarlık yaptı. ''Yeniden İnşa Et '' kitap yazarlarından.