Pelin Cengiz
Zenginleri iklim krizi yangınlarının alevi, yükselen denizlerin endişesi sardı
Her yıl geleneksel olarak İsviçre’nin Davos kasabasında gerçekleştirilen Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) bu yılki toplantısı 21-24 Ocak tarihleri arasında yapılacak.
Geçen yılki Dünya Ekonomik Forumu’na Greta Thunberg damgasını vurmuş, "Sizden eviniz yanıyormuş gibi harekete geçmenizi bekliyorum çünkü şu anda olan bu" ifadesini kullamış, "Yetişkinler hep gençlere umut vermekten söz ediyor ama ben sizin umudunuzu istemiyorum, ben sizin paniklemenizi ve benim her gün hissettiğim korkuyu hissetmenizi istiyorum" sözleri hafızalara yer etmişti.
Küresel anlamda iklim eylemciliği, çocuklar ve gençler üzerindeki etkisi yadsınamaz bir büyüklüğe erişen Greta Thunberg, bu yıl zirveye ikinci kez katılacak.
Cuma günü İsviçre'nin Lozan kentinde 10 bin kişi ile beraber eyleme katılan Greta, Davos zirvesi öncesi sarf ettiği, "Henüz hiçbir şey görmediniz" sözleriyle bu yıl da zirveye damgasını vuracak gibi görünüyor.
Greta, konuşmasına şöyle devam etti:
"Henüz bir şey görmediğinizi söylemek istiyorum. Nereye varacağımızı görmediniz, sizi temin ederim. Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'na götüreceğimiz mesaj bu."
Greta Thunberg’in, iklim krizine ve iklim kriziyle mücadele için siyasilerin yeterince mücadele içinde olmadığına dikkat çekmek amacıyla 2018’in sonlarında başlattığı okul grevi, dünya çağında Fridays for Future (Gelecek için Cumalar) adlı kampanyaya dönüştü, tarihin en büyük iklim protestoları 2019 yılında gerçekleşti.
Diğer yandan, Davos elitleri sanki hala iklim krizini düzeltmek ya da "yanan evi" eski haline geri döndürmek için vakit varmış gibi yapmaya devam ediyor.
Avrupa'daki bazı sivil toplum kuruluşlarının Dünya Ekonomik Forumu’na yönelik getirdiği en büyük eleştiri Forum’un katılımcı şirketlere finansal açıdan tamamen bağımlı olduğunu yönünde. Zirveye katılabilmek için ödenen binlerce dolar, organizasyonun maliyeti, iklim krizinden şikayet edip katılımcıların özel jetleriyle zirveye gelmesi geçmiş yıllarda gündeme gelen eleştirilerinden birkaçı.
Zirveyi eleştirenler, aynı zamanda toplantıların, büyük şirketlerin para yatırarak gözden uzak bir şekilde hükümetlere yönelik lobi yapabilmesi için güvenli bir alan oluşturduğunu da iddia ediyor.
Zirve bu yıl, "Stakeholders for a Cohesive and Sustainable World" (Dayanışmacı ve Sürdürülebilir bir Dünya İçin Paydaşlar" temasıyla gerçekleştirilecek.
Dünya Ekonomik Forumu, her yıl zirve öncesinde bir rapor açıklıyor. Yıllık toplantı öncesi yayınlanan "2020 Küresel Riskler Raporu"nda gelecek 10 yıl için gerçekleşmesi en muhtemel en büyük 10 riskin beşinin iklim krizi ve çevresel risklerden oluşması önemli. Rapor, kapsamında 750’den fazla küresel uzman ve karar vericiye kısa ve uzun vadeli endişeleri sorularak hazırlandı.
Özellikle son yıllarda Dünya Ekonomik Forumu raporlarında iklim ve çevresel risklerin giderek daha fazla yer alması ve bu risklerin giderek daha üst sıralara tırmanıyor olması da önemli bir gelişme. Tespit önemli elbette ancak artık dünyanın geleceği için tespit aşamasının hızla geçilerek, iklim kriziyle mücadelede uygulanacak politik araçlarla, uyum politikalarıyla ve karbonsuz bir dünya hedefiyle harekete geçilmesi gerekiyor.
Raporda, hükümetler ve iş dünyasının iklim kriziyle mücadelede başarısız olması da en önemli riskler arasında sayıldı. Kısa vadede ise "ekonomik ihtilaflar" ve "yurt içi siyasi kutuplaşma" 2020’nin öne çıkan en önemli riskleri arasında sayılıyor. Bunlar da esas olarak müdahale edilmesi gereken çevresel risklerle ilgili mücadelenin önünde engel teşkil ediyor.
Gelecek 10 yılda gerçekleşme olasılığı en yüksek olan beş risk:
1. Aşırı hava olayları
2. İklim değişikliğiyle mücadele ve uyumdaki başarısızlık
3. Doğal afetler
4. Biyolojik çeşitlilik kaybı ve ekosistem tahribatı
5. İnsan kaynaklı çevresel zarar ve afetler
Rapor kapsamında sorulan kısa vadeli riskler hakkında katılımcıların 2020 yılındaki endişeleri değerlendirildiğinde uzman ve karar vericilerin yüzde 78'inin, 2020 yılında "ekonomik çatışma" ve "ülke içindeki siyasi kutuplaşma" risklerinin artmasını beklediği ortaya çıkıyor. Üçüncü sırada ise yine iklim değişikliği aşırı sıcaklık dalgaları ile öne çıkıyor.
2020'de bir riskin artacağını düşünen katılımcıların yüzdesi:
1. Ekonomik çatışma: %78,5
2. Ülke içi siyasi kutuplaşma: %78,4
3. Aşırı sıcaklık dalgaları: %77,1
4. Doğal kaynakların ve ekosistemlerinin tahribatı: %76,2
5. Altyapı ve siber saldırılar: %76,1
Marsh & McLennan ve Zürih Sigorta Grubu işbirliğinde hazırlanan rapor, karar vericilerin gezegeni koruma hedeflerini, ekonomik büyüme hedefleriyle birlikte ele almaları gerektiğini belirtiyor.
Bunun yanı sıra şirketlere, bilime dayalı hedefler uyarınca harekete geçerek, oluşabilecek yıkıcı risklerden kaçınmalarını öneriyor.
Anketin 10 yıllık geçmişinde ilk kez, oluşabilecek küresel risklerin en önemli beş tanesi çevre başlığı altında.
Rapor aşağıda belirtilen konulara dikkat çekiyor:
1. Mülk, altyapı ve insan hayatına zarar veren aşırı hava olayları
2. Hükümetler ve iş dünyası tarafından iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum konusunda başarısız olunması
3. Petrol sızıntıları ve radyoaktif kirlilik gibi çevresel suçları da içeren insan kaynaklı çevresel zarar ve afetler
4. Biyolojik çeşitlilik kaybı ile kara ve deniz ekosistemlerinin geri dönüşü olmayacak şekilde zarar görmesi. Bu kayıp, insanlığın doğal kaynak kullanımının yanı sıra sanayi için de önemli risk unsuru oluşturuyor.
5. Deprem, tsunami, volkanik patlama ve jeomanyetik fırtına gibi doğal afetler
Paydaşların, günümüzdeki siyasi dengeleri temelinden değiştiren bu jeopolitik türbülansa uyum sağlamaması durumunda, iş dünyası ve karar vericilerin harekete geçmesine ihtiyaç duyulan ekonomik, çevresel ve teknolojik sorunlarını ele almaları için zaman kalmıyor.
Öne çıkan jeopolitik ve çevresel risklerle mücadele etmek için sistemsel düzeyde bir mücadele yaklaşımının benimsenmesi gerekiyor. Dünyanın artık bencil, hırslarının peşinde, sadece kendi siyasi kariyerini düşünen liderlere tahammülü yok. Özverili, tüm dünyanın geleceği adına kucaklayıcı ve kapsayıcı politikalar üretebilen politikacılara her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğu açık. Zira, iklim eylemsizliğin sonuçlarının insanlığı, doğayı, diğer canlıları getirdiği durum ortada.
Kısa ve uzun vadeli gerçekleşme ihtimali yüksek tehditler içinde iklim ve çevreye dair risklerin sayısının giderek artması, iklim krizinin olumsuz etkilerinin zenginleri giderek daha fazla endişelendirdiğini gösteriyor. Çünkü, iklim krizinin bir noktada çözümsüzlüğe kurban gitmesi halinde, ne kadar ideal liderler gelirse gelsin tehditlerin boyutları içinden çıkılamaz bir hale bürünecek. Küresel Riskler Raporu, dünyanın jeopolitik bozulmaları içeren sisin kalkmasını bekleyemeyeceği bir zamanda mevcut riskleri azaltmak için çok paydaşlı bir yaklaşıma açıkça ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor.
O halde siyasilere ve iklim krizinden endişeli küresel iş dünyasına hodri meydan diyelim…