Erdoğan'dan anayasa teklifine HDP ve CHP'den destek gelecek iddiası

Erdoğan'dan anayasa teklifine HDP ve CHP'den destek gelecek iddiası
Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa değişikliği teklifine başta İYİ Parti olmak üzere muhalefetten destek geleceğini öne sürdü. Erdoğan "HDP’den destek gelirse, buna da şaşmayın. Oradan da yeşil ışıklar yanıyor. Dolayısıyla CHP’den de gelecektir" dedi.

Artı Gerçek - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) düzenlemesine ilişkin soru üzerine, hedeflerinin yıl sonuna kadar sorunu çözmek olduğunu söyledi. Samsun mitinginde yaptığı konuşmada cumhurbaşkanlığı için son kez destek istemesine ilişkin soruya, "Bu soruya iki cevap verilir. Bir; şu anda cumhurbaşkanı adayı olarak iki kez seçime girme, aday olma şansınız var. Üçüncü kez böyle bir şans yok. Dolayısıyla tabii AK Parti'nin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde artık işin içinden çekilmesi anlamına gelmez ve Tayyip Erdoğan'ın da siyasetten çekilmesi anlamına gelmez" yanıtını verdi. Erdoğan, başörtüsüne ilişkin anayasa değişikliği teklifinin de HDP dahil destek göreceğini öne sürdü.
Hiranur Vakfı'ndaki cinsel istismar olayıyla ilgili soruya ise CHP'yi suçlayarak yanıt veren Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na da "O vakfın kapatılması gibi şeylerle şov yapıyor" diye tepki gösterdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkmenistan dönüşü gazetecilerin övgü dolu 'soruları'nı yanıtladı! Soru ve cevaplar şöyle:

(Sümeyye Ceylan) Son yıllarda Türk dünyasının birlik ve beraberliğinin yeni bir siyasi ufuk haline geldiğini, yapılan ziyaretler ve atılan somut adımlarla da görüyoruz. Geleceğe yönelik birlik ve beraberliği geliştirecek farklı adımların atılması bekleniyor mu?

Atılan bu adımlarla bu noktada sağladığımız gelişmeler her alanda hamdolsun olumlu sinyaller vermeye devam ediyor. Kaldı ki burada Hazar'a kıyıdaş olan ülkeler -Rusya ve İran hariç- zaten Türk Devletleri Teşkilatı’nda da bir aradalar. Bir arada olan bu ülkeler birbirleriyle olan münasebetlerini gayet sıkı tutuyorlar. Bunların içerisinde Türkmenistan daimî üye değildi, şu anda daimî üyeliği de bundan sonraki süreçte gündemde. Ama gözlemci üye olarak son bir araya gelişimizde, hatta İstanbul zirvesinde başlayan süreçte ve sonrasında Semerkant’ta bu yeni bir noktaya geldi. Artık bundan sonraki süreç, Türkmenistan’ın da burada daimî üye olması sürecidir. Bunların hepsi zaten olumlu adımların, olumlu gelişmelerin bir tezahürüdür.

TANAP BÜTÜN HACMİNİ DOLDURMUŞ DURUMDA

(Hakkı Öcal) Türkmenistan'ın dünyanın dördüncü büyük doğal gaz rezervine sahip olduğu söyleniyor. Bunun önce Türkiye’ye sonra Avrupa’ya akması iş birliği açısından nasıl bir gelecek vadediyor? Nasıl değerlendiriyorsunuz? Sayın Putin’in açtığı davet nasıl bir yere doğru gidiyor şu anda?

Tabii Sayın Putin’in özellikle de Türkmenistan’la olan münasebetleri gayet ileri bir konumdaydı. Türkmenistan gazından o da istifade ediyordu. Tabii şu anda yeni bir süreç başladı. Bu yeni süreçte Rusya gazını Avrupa'ya satmada Putin’in eski rahatlığı yok. Böyle bir durum şu anda söz konusu değil. Şu anda Türkmenistan'ın böyle bir imkânı var. Ama Türkmenistan’ın da bu doğal gazını Avrupa'ya acaba direkt kendisinin satma şansı var mı yok mu diye baktığımız zaman, bu konuda tabii Türkiye, Türkmen gazının Avrupa'ya satılabilmesi noktasında önemli bir hub. Gerek Rus doğal gazının bizim üzerimizden Avrupa'ya satılması noktasındaki son gelişmeler gerekse şu anda Türkmen gazının yine bizim üzerimizden satılabilmesi olayı da tabii önemli bir adım olacak. Ancak burada atılması gereken bir adım var. O da nedir? Şu anda Hazar’a kıyıdaş olarak Türkmenistan’ın Azerbaycan’la bu işi çözmesi konusu var. Şu anda görüşmeler devam ediyor. Bugün bizimle beraber yapılan görüşmelerde olumlu bir noktaya geliniyor. Bu olumlu noktada da tabii bu işin üç boyutu gözüküyor. Bir, Azerbaycan ve Türkmenistan bu adımı atarken bu işin mali boyutunu kim, ne kadar üstlenecek? Azerbaycan ve Türkmenistan’ın bu konuda bu işi paylaşmaları gerekiyor. Hatta bu konunun içinde Türkiye olarak biz de eğer yer alacaksak bizim de bu konuda bir mali külfeti üstlenmemiz lazım. Yok, Avrupa Birliği de bu işin içinde yer alacaksa Avrupa Birliği de ne kadarını üstlenecek? Şimdi bugün biz bir karara vardık. Bu kararda da üç ülke, Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan enerji bakanları süratle bir araya gelmek suretiyle bu konunun etraflıca detaylarını konuşacaklar. Enerji Bakanımıza “Gerek Azerbaycan'daki muhatabınla gerek Türkmenistan’daki muhatabınla görüşmek suretiyle hiç gecikmeden bir ay içerisinde bu işi bir neticeye bağlayacaksınız” diye talimat verdim. Onlar neticeye bağladıktan sonra da biz görüşmelerimizi yapacağız. 2023’ün başında da Türkmenistan Devlet Başkanı Serdar Bey inşallah resmi ziyaretini bize yapacak. Orada da bu işin noktasını inşallah koyacağız. Aynı zamanda İlham Bey’le de bunları görüşeceğiz. Süratle bu adımı atıp inşallah bu süreci kolaylaştıracağız. Avrupa Birliği noktasındaki konuları ondan sonra görüşeceğiz. TANAP bütün hacmini doldurmuş durumda; 32 milyar metreküp. TAP, 6 milyar metreküp; o da böyle bir konumda. Dolayısıyla şimdi arkadaşlarımız yeni bir hattın kurulup kurulmaması konusunda bununla ilgili çalışmaları yapacaklar ki ona göre adımlar atılsın. Bunu biz tabii üç lider aramızda görüştük. Ama şimdi bu işin teknik alt yapısını, maliyet boyutlarını, hepsini görüşmek suretiyle biz geleceğe yönelik adımı da atmış olacağız.

(Belkıs Kılıçkaya) AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyesi ülkeler gibi Rusya'ya karşı yaptırımlara uyması yönünde konuştu. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir de ek soru olarak Avrupa Birliği’ndeki liderler arasında, muhataplarınız arasında Rusya-Ukrayna politikası konusunda kendi politikanıza nispetle en yakın hangi lideri buluyorsunuz?

Borrell’i muhatap olarak almıyorum. O, olsa olsa Mevlüt Bey’in muhatabı olabilir. Yaptığı açıklama hiç şık değil. Yani bir defa bizim Rusya'yla ilişkilerimizi Borrell tayin, tanzim edemez. O bu konularda böyle bir karar verecek ne kalitededir ne kapasitededir. Çok çirkin bir açıklama. Sen nasıl olur da kalkarsın bizim Rusya'yla ilişkilerimizi yaptırımlar içerisinde değerlendirirsin. Yani Avrupa'nın şu anda çektiği tahılın yüzde 44’ü nereden geliyor? Karadeniz'den geliyor. Bunun aracısı kim? Türkiye. Bunun için bir teşekkür etti mi? Yok. Bütün Avrupa liderleri teşekkür ediyor, sen kalkıp böyle bir açıklamayı yapıyorsun. Kaldı ki şimdi Rusya'yla ilgili de aynı zamanda gübre konusu, amonyak konusu gündeme gelecek. Bir de Sayın Putin'in çok ilginç bir jesti var. O da nedir? “Ben göndereceğim tahılı bilabedel göndereceğim” diyor. “Biz de bunu sizden aldıktan sonra bilabedel değirmenlerimizde öğütüp ondan sonra az gelişmiş ülkelere gönderelim.” dedik. Tabii Sayın Putin'e bizim verdiğimiz bu cevap da onu çok mutlu etti. Çünkü yüzde 44-46 Avrupa, yüzde 14 Afrika’ya gidiyor. Biz bu teklifle beraber çıkınca demek ki herhalde Borrell’in burada oyunu, planı bozuldu. O da böyle bir açıklama yapmak zorunda kaldı.

(Mustafa Kartoğlu) Almanya’da darbe girişimi şüphesiyle bir grup insan tutuklandı. Terör örgütü nitelemesi yaptılar ve darbe girişimi soruşturması açıldı. Fakat Türkiye’de olanlarla kıyaslanacak bir durum orada gözükmüyor şu anda. Bunu yapan bir ülke aynı zamanda hem terör örgütünü PKK’yı hem de darbeci terör örgütü FETÖ’yü aynı anda ülkesinde barındırıyor. Bu haberi duyduğunuzda ne hissettiniz? Almanya biraz Türkiye ile empati yapar diye düşündünüz mü, beklentiniz var mı?

Alman makamlarının darbe hazırlığındaki kişilere karşı aldıkları önlemleri doğru buluyoruz. Sürecin hukuk devleti ilkeleri ışığında tüm boyutlarıyla aydınlatılması önemlidir. Darbe planlarına karşı Almanya’da oluşan hissiyatı en iyi anlayacak olan benim halkım, benim ülkemdir. Ancak maalesef, dostumuz ve müttefikimiz Almanya’dan aynı duygudaşlığı ve anlayışı gördüğümüzü söylemem mümkün değildir. Biz on yıllardır Almanya'nın Türkiye'yle empati yapması gerektiğini hep savunduk. Ama son dönemlerde nedense gariplikler olmaya başladı. Şu anda terör örgütünün Avrupa'daki en önemli sığınak yeri Almanya’dır. Şu anda PKK/YPG/PYD bunlar nerede? Orada. FETÖ nerede? Orada. Bunları istiyoruz, bunları vermek gibi bir dertleri de yok. Şimdi tabii geldi terör bunların da kapısını çaldı. Yani biz bir Solingen faciasını unutamayız. Bir de o malum NSU cinayetini unutamayız. Biz Merkel’le kaç kere konuşmuşuzdur. “Yaptık yapıyoruz, çözdük çözüyoruz” dedi. Bu hala devam edip gidiyor. Bir de tabii özellikle oradaki bizim vatandaşlarımız ne eğitimde ne öğretimde maalesef o beklenen hak ve özgürlükler noktasında olmadığı gibi, bizim oradaki sivil toplum kuruluşlarına da çok ciddi cezalar yağdırıyorlar. Bunları da hep söyledik kendilerine. Dediler ki “Endişe etmeyin çözeceğiz, merak etmeyin.” Ama hiçbir şeyin çözüldüğü filan yok. Şu anda Almanya'da bizim etraflıca ele aldığımız zaman çifte vatandaş, tek vatandaş olmak üzere 3 milyonun üzerinde vatandaşımız var. Bu insanlar 1960’lı yıllarda oraya gittiler, orada çok ciddi mücadeleler verdiler. Sıkıntılarla başlayan bir süreçten sonra orada artık üçüncü kuşak meydana geldi. Bu üçüncü kuşak orada artık yer yurt sahibi olduğu gibi, esnafa bakıyorsunuz çok ciddi manada iş sahibi olan ve toplamda 100 binlerce Alman’ı kendi iş yerlerinde çalıştıran Türkler var. Bütün bunlar ortadayken, biz Almanya'yla çok daha güzel günleri hazırlayalım derken maalesef bunu başaramadılar. Şu anda Sayın Scholz’la da bunları hep görüştük, görüşüyoruz. Tabii ikili görüşmelerimizde Scholz’dan ben doğrusu memnunum. Yani anlaşılmayacak bir insan değil. Bu konuda da münasebetlerimiz gayet iyi. Fakat daha kararlı bir çıkış ve kararlı adımlar bekliyoruz ki Türkiye'nin Almanya'ya, Almanya'nın Türkiye'ye ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Hele hele savunma sanayiinde bizim Almanya'yla attığımız ve atacağımız birçok adım var. Ama bu adımlarda maalesef ön kesenler var. Bu ön kesme noktasında bu işin önü maalesef açılmıyor. Eğer bunlar açılsa Türkiye-Almanya arasındaki ticaret hacmi inanıyorum ki şu andaki rakamın çok çok fevkinde olacaktır.

(Taha Dağlı) Çocuk istismarı bahanesiyle CHP’nin 28 Şubat’ı hatırlatan bir tavır içerisinde olduğunu görüyoruz. Muhafazakâr kesimi rencide eden, hatta tehdit eden bir dil kullanıyorlar. Aynı zamanda 6’lı masada 28 Şubat'ın savunucuları ile mağdurları oturuyorlar. Bu, onlar arasındaki makası da açıyor. Siz CHP’nin bu tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunun için 28 Şubat zihniyetinin bir kalıntısıdır ya da oylarına talip oldukları muhafazakâr kesime karşı yaptıkları takiyenin bir göstergesidir denilebilir mi?

Her şeyden önce bir yavrumuzun 6 yaşındayken yaşadığı iddia edilen olayda bu yavruyu korumak veya bu yavrunun hukukunu savunmak anlamında CHP’nin ciddi manada bir adım attığını mı düşünüyorsunuz? Bu CHP’ye şunu söylemek lazım; sen 10, 11, 12, 13, 14 yaşında kızları dağa kaçırılan Diyarbakır Annelerini bugüne kadar hiç savundun mu? O gözü yaşlı anneleri bugüne kadar hiç gidip ziyaret ettin mi? Bu dağdaki, bu Kandil'deki teröristlerin, bu yavruları silahlandırdığını, onlara taciz tecavüz ettiklerini bildiğin halde, bu yönde attığın bir adım var mı? Şu anda onların arkasında olan, onlarla beraber olan PKK’nın parlamentodaki uzantılarıyla sen şu anda seçim hazırlığı yapıyorsun. Onlar 6’lı masada değil ama 6’lı masanın dışından sana zaten şu anda yön veriyorlar. Sen de onlarla beraber dirsek teması içerisindesin, zihinsel temas içerisindesin. Ve seçime de onlarla beraber hazırlanıyorsun. Onun bir defa bu şekil bir sabiyi savunma noktasındaki olayı istismardan başka bir şey değildir. Bu konuda samimi değildir, bu konuda dürüst değildir. Bunun Adalet Bakanlığının kapısına giderek yaptığı tamamen şovdur. Hayatı şov. Önce sen şu dağa kaçırılmış yüzlerce kızın hesabını ver. Onların arkasında duranlarla beraber dirsek temasında olma, zihinsel temasta olma. Önce bunu çöz, bunu hallet. Onun için CHP’nin bu noktada herhangi bir samimiyeti yoktur. 6’lı masada bu gördüğünüz kişilerin de maalesef ondan farkı yoktur.

KALKIYOR BELEDİYE BAŞKANI, VAKFIN KAPATILMASI GİBİ ŞEYLERLE ŞOV YAPIYOR

(Ayşe Böhürler) Sizin yaptıklarınızı çok kısa özetleyerek, bundan sonraki eylem planını sormak istiyorum. Aile mahkemelerinin kuruluşu 2003. Aynı yıl içinde iş kanununda kadın lehine yapılan düzenlemeler de çıkıyor. 2004’te kadın sığınma evlerinin sayısını artırılmasında belediyelere yetki veren yasa çıkıyor. 2005’te yine cinsel suçlara verilen cezaları ağırlaştıran yasaların altında sizin imzanız var. Kadının beden ve ruh sağlığını bir bütün olarak kabul edip, buna yönelik istismarı önleyen yasaların altında sizin imzanız var. Çocuğa yönelik cinsel suçların cezalarını ağırlaştıran yasaların altında sizin imzanız var. Bunların hepsi sizin iktidarınız döneminde oldu. Cinsel saldırı suçlarının kapsamını genişleten, bunun için de çocukların ahlak, güvenlik ve sağlıklarını tehlikeye sokan durumlarda ana, babaya ceza getiren yasa da yine sizin hükümetiniz ve iktidarınızda çıkan yasalar. Aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüklerini yerine getirmeme durumunda ebeveyni cezalandıran yasalar da yine öyle. Reşit olmayan kişiyle cinsel ilişkide bulunmanın suç olarak tanımlanması da öyle. Çocuklara cinsel saldırının kapsamının genişletilmesi de öyle. Yani bütün bunlara baktığımızda 20 yıllık iktidarınız döneminde çocuklara yönelik cinsel suçları engellemek üzere ilk defa çıkan yasalar olduğu gibi, cezaları ağırlaştıran en az 30-40 maddeyle karşılaşıyoruz. Yani 20 yıl sizin bununla mücadele ettiğiniz bir dönem. Şimdi bir çocuğun 6 yaşında yaşadığı iddia edilen olay hepimizin vicdanını sızlattı. Sizin de çocuklara hassasiyetinizi ve bu konuda tavizsiz olduğunuzu biliyoruz. Yeni bir eylem planı ortaya konabilir mi bu suçlara yönelik daha caydırıcı cezalar konusunda? Devlet yasal düzeyde elinden geleni yapmış bu konuda ama bunu bir adım daha ileriye götürmek için bir eylem planı çalışmanız var mı çocukları koruma noktasında?

Tabii bu planların, atılacak adımların hiçbir zaman sınırı yoktur. Bu konuda alınacak tedbirlerle ilgili geldiğimizden bu yana kararlılığımızı hep sürdürürdük, sürdürüyoruz. Hiçbir zaman “Bizden önce bazı müeyyideler konmuş, şu anda biz ne yapıyoruz” demedik. Tam aksine, bu cezaların daha da artırılması gerekiyorsa, çekinmeden artırdık ve üzerine üzerine gittik. Bu konuda sığınma evlerine varıncaya kadar, bütün bunların hepsi bizle başladı ve bunları çok daha geliştirmek suretiyle adımlar attık. Sadece devlete değil, aynı zamanda yerel yönetimlerde de bu tür adımların atılması kararlarını, yasal düzenlemelerini getirdik. Aldığımız çok ciddi tedbirler var. Yeni yasal düzenlemelerle getirdiğimiz cezai müeyyideler var. Şimdi bu konuyla ilgili bile Sayın Kılıçdaroğlu bir şeyler söylüyor. İnanın bilmiyor. Adalet Bakanım açıklama yaptı, Aile Bakanım konuyla ilgili açıklamalarını yaptı, İçişleri Bakanım aynı şekilde birçok açıklamalar yaptı. Kılıçdaroğlu’nun bu konularda biraz insafı olsa, önce kendi partisinin içerisindeki tacizlere, tecavüzlere yolsuzluklara bir bakmasında fayda var. Şu anda kendi partisi kaynıyor, tacizlerle kaynıyor. Yani neredeyse Türkiye'de hiçbir il yok ki oradaki teşkilatında bu tür taciz, tecavüz olmasın. Ama bakıyorsun bazıları şov yapıyorlar. Hatta kalkıyor belediye başkanı, işte bu vakfın uzantısı vakfa giderek, o vakfın kapatılması gibi şeylerle şov yapıyor. Öncelikle bir defa sen kendin ne yaptığının farkında mısın? Buna bir bak. Mesela farklı bir konu ama Beşiktaş Belediyesi'nde şu andaki tutuklama veya gözaltına alma sebepleri çok çok berbat. Yine yolsuzluk, yine bu tür sıkıntılar. Ama diğer tarafta taciz, tecavüz her şey de CHP’de var, HDP’de var. Bundan kaçmaları mümkün değil. Çünkü yalancının mumu yatsıya kadar yanar ve artık bu mızrak çuvala sığmıyor.

(Abdülhalik Çimen) AK Parti, Türk siyasetinde kadın teşkilatları en yaygın parti. 2002’de ortaöğretimde kız çocuklarının okullaşma oranı yüzde 39 iken, bugün yüzde 95’e ulaşmış durumda. Başörtüsü yasağı sizin liderliğinizde kaldırıldı. Kız çocuklarının ve kadınların üniversiteye erişimi yüzde 50’lere ulaştı, hatta erkekleri geçti. Kamuda çalışan kadınların oranı yüzde 40’larda. Hatta bazı alanlarda kadınlar erkekleri geçmiş durumda. Tarihi bir seçime gidiyoruz. Yasaklarla mücadele etmiş bir lider olarak sizce kız çocuklarının eğitim durumu, kadınların toplumdaki, siyasetteki yeri istediğiniz seviyeye ulaştı mı? Bir de kadınlar üzerinden siyaset yapanlara bir mesajınız olacak mı?

Biz geldiğimizde kız öğrencilerimizin durumu neydi, şu anda ne? Üstelik kreş, anaokulu buralardan alarak, ortaöğretim ve üniversiteye kadar kız öğrenciler nereden nereye geldi. Buna baktığımız zaman, zaten bizim dönemimiz tamamıyla bir sıçrama dönemidir. Bu adımları attık, atıyoruz ve atmaya devam edeceğiz. Sadece o değil, mesela akademisyenlere bakalım. Akademisyenlerin içerisinde bayanların sayısının ne noktaya geldiğini görüyoruz. Ciddi manada burada da sıçrama var ve ağırlıklı birçok bölgede bayan akademisyenlerin önde olduğunu görüyoruz. Tıpta da bayanlar lehine ciddi manada gelişmeler, sıçramalar var. Bundan sonraki süreçte de biz bunu aynı şekilde devam ettireceğiz. Bunlardan taviz asla vermemiz mümkün değil.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE DİĞER PARTİLER DE YEŞİL IŞIK YAKIYOR

(Zahid Akman) Anayasa değişikliği Meclis gündemine geldi. İYİ Parti Genel İdare Kurulu, ‘biz bu anayasa değişikliğini ağırlıklı olarak destekleyebiliriz’ şeklinde bir ifade eder oldu. CHP’den de Kılıçdaroğlu, ‘eğer verdiğimiz kanun teklifine aykırı bir şey yoksa, biz de düşünürüz’ dedi. Bu ifadeler çerçevesinde Meclisteki oylamada nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?

Doğrusu ben olumlu gelişmeler bekliyorum. Yani olay 336 imzayla gitti ama Mecliste başta İYİ Parti olmak üzere buraya destekler gelecek diye düşünüyorum. Buna eğer HDP’den destek gelirse, buna da şaşmayın. Oradan da yeşil ışıklar yanıyor. Dolayısıyla CHP’den de gelecektir. Kaldı ki bu Anayasa değişikliğinde sadece başörtüsü olayı yok. Aile olayı var. Aile olayı parlamentodaki bütün siyasi partileri ciddi manada ilgilendiriyor. Çünkü bizim için aile kutsalımızdır. Doğrusu ben parlamentoda, kutsalımız olan aileyi dışlayacak bir parti göremiyorum. Şu ana kadar arkadaşlarımızın yaptıkları görüşmelerde de olumlu istikamette beyanlar var. Temennim odur ki Mecliste bu iş görüşme safhasına geldiğinde inşallah yanılmayız. Ve buradan olumlu neticeyi de alırız.

BEN AK PARTİLİYİM, BEN KURMUŞUM PARTİYİ, ARKADAŞLARIMI YALNIZ BIRAKIR MIYIM?

(Mustafa Yıldız)Samsun Mitinginde “2023'te milletimizden kendi adımıza son defa istediğimiz destekten alacağımız güçle Türkiye Yüzyılı'nın inşasını başlatıp bu kutlu bayrağı gençlere teslim edeceğiz" dediniz. Bu siyaset serüveninizde ne anlam taşıyor?

Bu soruya iki cevap verilir. Bir; şu anda cumhurbaşkanı adayı olarak iki kez seçime girme, aday olma şansınız var. Üçüncü kez böyle bir şans yok. Dolayısıyla tabii AK Parti'nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde artık işin içinden çekilmesi anlamına gelmez ve Tayyip Erdoğan'ın da siyasetten çekilmesi anlamına gelmez. Öncelikle biz bu seçimde Cumhur İttifakı olarak adayız, şu anda çalışıyoruz. Milletimizin teveccühünün olması halinde Cumhurbaşkanı olarak görevimize inşallah devam edeceğiz. Parlamentoda da ciddi bir desteği milletimizden almamız halinde parlamentoda da güçlü bir görüntüyle inşallah bundan sonraki 5 seneyi de başarılı bir şekilde sürdüreceğiz. Gerek altyapı gerek üst yapıda bugüne kadar 20 yılda ne gibi başarılar ortaya koyduysak, bundan sonra da aynı başarıları inşallah devam ettireceğiz.

(Hakkı Öcal) “Bir sonraki dönem için Cumhurbaşkanı adayı olamam ama bu siyaseti bırakacağım anlamına gelmez” dediniz. Siyaseti bırakmadığınız zaman neler yapacaksınız?

AK Partiliyim. Ben bu partimden ayrılır mıyım? Ben kurmuşum bu partiyi. Bu arkadaşlarımı yalnız bırakmam mümkün mü? Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bana her şey AK Parti'yi söylüyor.

EYT'DE HEDEFİMİZ YIL SONUNA KADAR ÇÖZMEK

(Ferhat Ünlü) EYT konusunun 2023’e girmeden gündemden kalkacağını, geniş kapsamlı bir çözüme kavuşacağını söyleyebilir miyiz?

Tabii bizim hedefimiz, arkadaşlarımızla da yaptığımız görüşmelerde, bu yıl sonuna kadar emeklilikte yaşa takılanlar olayını çözmek. Asgari ücret meselesiyle ilgili çalışmalar da aynı şekilde zaten yoğun bir şekilde devam ediyor. 2023’e bu iki önemli konuyu masamızın üzerinden kaldırarak girelim diyoruz. Çalışma bu istikamette devam ediyor. İnşallah güzel bir neticeye varır ve böylece de adımı atarız.

(Ersin Çelik) Sizin Twitter ile ilgili görüşlerinizi, bu platforma karşı tavrınızı biliyoruz. Fakat Amerika’da çok yoğun tartışmalar var. Elon Musk yönetimi devraldıktan sonra eski Twitter yönetiminin politik sansürleri ile ilgili dosyaları ifşa etmeye başladı. Trump, ABD Başkanı iken nasıl kısıtlandığını ya da Twitter yönetiminin Demokratların önünü nasıl açtığını, nasıl manipülasyon yaptığını gösteren dosyalar yayınladı. Trump, ABD Başkanı iken bunu yapan Twitter yönetiminin başka siyasi liderlere de bu tip siyasi operasyonlar çekmiş olabileceği konuşuluyor. Siz dünyada Twitter'da etkileşimi en yüksek üç liderden birisiniz. Daha önce sosyal medyada sizi destekleyen etiketlerin engellendiğini, gündemden düşürüldüğünü gözlemlemiştik. Böyle bir şey olmuş olabilir mi? Türkiye bunu sorgulayabilir mi? Elon Musk’tan bir talep olabilir mi?

Yani böyle bir şey olursa, Elon Musk’la oturur konuşuruz. En azından bir telefon görüşmesi yaparız. Uzayı konuştuğumuz gibi Twitter’ı da konuşuruz. Daha önceki Twitter yönetiminin siyasal alana yönelik müdahalelerine ilişkin gündeme gelen hususları yakından takip ediyoruz. Ama ben zaten sosyal medyaya pek olumlu bakmadığımı daha önce de ifade etmiştim. Biz siyasetteki ya da diplomasideki başarılarımızı sosyal medya sayesinde elde etmedik. Siyasetin er meydanı sosyal medya değildir. Siyaset doğrudan milletle, millet için yapılır. Milletinizle hasbi bir gönül bağınız varsa sizi ne Twitter ne başka bir güç engelleyebilir. (HABER MERKEZİ)

Öne Çıkanlar