15 Şubat
Öcalan Şubat ayı bitmeden “tarihi” nitelikte bir açıklama yapabilir mi? Geçtiğimiz hafta yapılan bir başka açıklamanın kaynağı PKK’ye göre eğer “Çok ciddi bir karşıtlık ve darbesel bir müdahale olmazsa” evet, bu mümkün….
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın kamuoyuna doğrudan hitap edeceği gün olarak işaret edilen 15 Şubat geldi çattı…
Fakat henüz İmralı’dan bir haber yok…
Günün ilerleyen saatlerinde ya da önümüzdeki bir kaç gün içinde olacağa da benzemiyor…
Zira İmralı heyeti yarın öbür gün Erbil ve Süleymaniye’yi ziyaret edecek ve belli ki bu ziyaretler sonuçlanmadan Öcalan’dan beklenen mesaj kamuoyuyla paylaşılmayacak…
Aslında, er ya da geç bu mesajın yayınlanıp yayınlanmayacağı da meçhul…
En azından, devlet kanadından bu beklentileri destekleyecek ne bir açıklama ne de bir adım var…
Bu beklentiyi yükselten daha çok Kürt kanadı…
Geçtiğimiz ay bazı basın kuruluşlarında bu yönde çıkan haberleri teyit eden ilk aktör SDG Komutanı Mazlum Abdi’ydi. Ocak ayının son günü İtalyan basınında çıkan bir haber, Abdi’nin “PKK lideri Abdullah Öcalan’ın tutuklanmasının 26. yıl dönümü olan 15 Şubat'ta bir mesaj yayınlayacağını” söylediğini duyurdu. Bu habere göre, Abdi aynı zamanda “Öcalan Türkiye’nin yanı sıra Batı Kürdistan’ı (Rojava) da ilgilendiren bir açıklamayı video konferans yoluyla kamuoyuna iletecek” dedi…
Bu haberin yayınlanmasından iki gün önce ise AKP Sözcüsü Ömer Çelik “İmralı ziyaret süreci tamamlandı” diyerek, Öcalan’la henüz ikinci görüşmeyi gerçekleştirmiş olan DEM Parti milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’in bir daha İmralı’ya gidemeyeceğini ima etmişti…
Bu haliyle, Abdi’nin açıklamasının adeta Çelik’in imasını boşa çıkardığını söylemek yanlış olmaz sanırım.
Çelik’i boşa çıkaran bir diğer açıklama da DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’dan geldi. 4 Şubat günü DEM Parti’nin TBMM’deki grup toplantısında Bakırhan "Sayın Öcalan tarihi çağrıya hazırlanıyor. 15 Şubat da olabilir sonrası da olabilir" dedi.
Nihayetinde, iki gün önce KCK Eş Başkanı Cemil Bayık da Öcalan’ın mesajının Şubat ayında duyurulacağını bir kez daha teyit etti…
Yani önümüzdeki bir hafta-on gün içinde Öcalan’ın kamuoyuna hitap edeceği Kürt aktörlere göre neredeyse kesin…
Doğrusu, mevcut siyasi gelişmelere bakınca insan ister istemez şüpheye düşüyor…
Gerçekten mümkün mü?
Öcalan Şubat ayı bitmeden “tarihi” nitelikte bir açıklama yapabilir mi?
Geçtiğimiz hafta yapılan bir başka açıklamanın kaynağı PKK’ye göre eğer “Çok ciddi bir karşıtlık ve darbesel bir müdahale olmazsa” evet, bu mümkün….
Üstelik, bu “Yeni süreç, herkes için bir değişim, dönüşüm ve yeniden yapılanma süreci başlatacak”…
PKK’nin açıklamasında daha fazlası da var…
PKK söz ettiği tehlikelere karşı adeta bir önlem niteliğinde şunları da söylüyor: “Devlet korkmasın; Önder Apo ve Kürtler devleti yıkmayacak, demokrasiye duyarlı ve açık temelde yeniden yapılandıracaktır. Türkiye toplumu korkmasın; Önder Apo ve Kürtler Türkiye’yi bölmeyecek, Kürt özgürlüğü temelinde Türkiye’nin demokratikleşmesi için çalışacaktır. Önder Apo’nun ve Kürtlerin özgürlük ve demokrasi çabaları, Ortadoğu ve dünyada hiç kimseye karşı olmayacak; herkesin demokratik yararını esas alacaktır”.
Bayık da benzer bir tehlikeye işaret ediyor: “Türk devleti de inkar-imha siyasetinde yenilgiye uğramasına rağmen hala bu siyasette ısrar edenler var…Mücadelemiz komplocuların amacına ulaşmasını engelledi ama hala ısrar ediyorlar. Eğer mücadelemizi daha da büyütürsek artık komplocu güçler ısrar da edemezler. Bu aşamadayız”.
Bu arkaplan üzerinden baktığımda, doğrusu, benim anladığım aslında hala ortada kesin olan bir şey yok…
Ama Kürtler bir barış ihtimalinin önüne çıkan ya da çıkma ihtimali olan her türlü engele karşı ön alıcı bir hamle geliştiriyor, barış yapmaktan yana bir inisiyatif ortaya koyuyor…
Aslında, bu daha önce de bir çok kez yapıldı…
Örneğin, Kasım 2015’te tozun dumana katıldığı, hatta dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun daha sonra "Olan bitenler açıklanırsa birileri sokağa çıkamaz" dediği dönemde de PKK ateşkes ilan etmişti…
Ya da Şubat 2023’te yaşanan depremin hemen ardından yine ateşkes ilan edilmişti…
Fakat bu hamleler karşılık bulmadı…
Gerçi şimdi durum farklı…
Dünya farklı bir dünya…
Ortadoğu farklı bir Ortadoğu…
Abdullah Öcalan sürecin içinde…
Ve belli ki yalnız değil…
Devlet yek vücut yanında olmasa da, devlet adına birileri bu inisiyatifi destekliyor…
Öyle olmasa, uzun süredir beklenen Öcalan’dan ‘mektup’ Kandil’e ulaşmazdı…
Şimdi sırada, anlaşılan, aşılacak son bir düzlük kaldı…
O da Öcalan’ın Kandil de dahil herkesle doğrudan temas kurmasının koşullarının sağlanması…
Bakalım, o ‘hala ısrar edenler’in gücü ne kadarına yetecek?
Ya da İmralı ve Kandil arasında sıklıkla kurulan karşıtlığa benzer bir biçimde söyleyecek olursak, “Devlet”in dediğini Erdoğan dinleyecek mi?
Her halükarda, arka arkaya yapılan bu açıklamalar sonrasında Kürtlerin, deyim yerindeyse, ‘Artık günah bizden gitti’ demeye hakkı var…
Günahı boyunu aşanlar ise ne yapar bekleyip göreceğiz…
Hani ne derler?
‘Gazamız mübarek olsun’…