Sergen’e mi virüse mi?

“Futbolcular genç, Covid 19’u kolay atlatıyorlar” varsayımı kimi zamanda savunması iktidarın, yurttaşın sağlığına verdiği önemi özetlemeye yetiyor…

Bir yandan karşılaşmanın başlamasını bekliyorum televizyon karşısında diğer yandan da bitişik sorulara yanıtlar bulmaya çabalıyorum!..

Pandemi nedeniyle yaşamlarını geceleri çalışarak kazanan emekçilerin ve çok daha zor günler geçirecek milyonlarca aile bireyinin gözlerinin yaşına bakmadan her işletmeyi saat 20.00 itibariyle kapama kararı alan (kısmen doğru karar) otorite, futbola neden dokunmaz, dokunamaz? Tribünlerde izleyici yok diye sahadaki futbolcu güvende mi? Ya da hakem, teknik kadro, malzemeci, top toplayıcı?

Çok sayıda takımda pozitif vaka sayısı artış gösterirken futbola inatla devam edilmesi niye? Yasak kapsamında izleyici stata giremeyince tribün gelirden yoksun kalan kulüplerin tek geliri doğal olarak yayıncı kuruluştan yalvar-yakar aldıkları para oluyor. Yüzlerce soru art arda ‘film şeridi’ tanımıyla geçiyor belleğimden ancak hepsinin yanıtı tek: Para, para, para… Ve tabii bir de Türkiye’de sahadaki oyunu futbol federasyonun değil yayıncı kuruluşun yönettiği gerçeği!  

Maç başlıyor ancak çok sevdiğim arkadaşım Cem Akgün’ün babasıyla aynı ismi taşıyan oğlundan şu mesaj geliyor: "Asena abi selam, babam  yoğun bakımda 13 gündür ve durumu çok ağır. Hastanelerde dram yaşanıyor, can pazarı resmen. Yoğun bakımdaki her hasta için yeteri kadar ilaç gönderilmiyor. Neler yaşadım ve yaşıyorum bilemezsin. Entübe durumunda, % 30 yaşam şansı var dediler. Virüs ciğerinde doku kaybı yaratmış. Ben ilaç sıkıntısını çözdüm, yoğun bakımda babamı gördüm, çok üzgünüm…" Buyrun buradan yakın! Futbol oyununun değişmez elemanlarının sağlığını gözetirken 40 yıllık dostum yaşam savaşı veriyor. "Futbolcular genç, Covid 19’u kolay atlatıyorlar" varsayımı kimi zamanda savunması iktidarın, yurttaşın sağlığına verdiği önemi özetlemeye yetiyor…

Maç kısmına sondan başlayayım. Karşılaşmanını bitiminde can dostum, yoldaşım Zafer Arapkirli ile mutat maç kritiği yapmaya yeni başlamıştık ki Zafer, genç Erdoğan Kaya’nın görev yaptığı alandan Beşiktaş’ın 2 gol yediğini dile getirdi. ‘Orada dur’ dedim. 3-0 öndeyken 19 yaşındaki Erdoğan Kaya mı Sergen Yalçın’a gidip ‘Hocam ne olur beni oyuna al’ mı dedi ki? Teknik direktör Sergen Yalçın dün gece az daha Beşiktaş’ın Başakşehir’e yenilmesine neden oluyordu ama şansı yaver gitti. Tıkır-tıkır işleyen takımda öylesine gereksiz ve yersiz değişimler yaptı ki Başakşehir’in yediği 3 gole karşın 2 tane atmasına olanak tanıdı. ‘Gökhan Töre niye transfer edildi?’ sorusu düpedüz ‘eblehlik’ olur zira artık olan olmuş! Farklı şekilde sormamız gerekli; Sahada kaldığı kısıtlı dakikalar içinde pres yapmayı bıraktım, geriye dönemeyen Gökhan Töre’den Sergen Yalçın ne bekliyor?

Şubat ayında 38’inci yaşına girecek Kanadalı Atiba Hutchinson gol atacak, gol attıracak, sahada basmadık yer bırakmayacak ondan 15 yaş küçükler koşuyormuş gibi yapacak. Oldu canım öptüm! Beşiktaş, Başakşehir karşısında puan yitirmediyse bunun katma değeri Sergen Yalçın’ın değil en az ücretin ödendiği Atibi Hutchinson’a yazılır işte o kadar…

Sergen Yalçın’a gelince… Beşiktaş’ı değil ama küme düşmemeyi hedefleyen bir Anadolu ekibini çalıştırabilir o da nereye kadar, açıkçası kestirmesi güç! Abdullah Avcı’yı gönderip 30 milyon lira tazminat ödemeyi göze alan Beşiktaş yönetiminin Sergen Yalçın’ın alternatifini araması için zamanı sınırlı, benden uyarması… En çok kime söylendiniz, Sergen’e mi virüse mi?   

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi