chp bir suriye politikası oluşturabilir mi?

hala mı chp’den ümidin var diye soranlar olacağını tahmin ediyorum, sesimizi duyurabileceğimiz herkesten ümidim var.

başlıktaki soruyu bana sorduran şey, tabii ki chp’nin bir suriye konferansı düzenleyeceğini açıklamış olması. konuyla ilgili haberlerin tamamını okumaya çalıştım ama açıkçası tam olarak nasıl bir şey planladıklarını anlayamadım, muhakkak ki bizim aklımızın ermediği şeyler vardır; ya da şöyle diyeyim, öyle olmasını ümit ediyorum.

genel başkan yardımcısı veli ağababa, konferansa çeşitli üniversitelerde göç ve suriyeliler konusunda çalışan akademisyenlerin, türkiye’de yaşayan suriyelilerin kurduğu derneklerin, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin, birleşmiş milletler, avrupa birliği ve komşu ülkelerden temsilcilerin davet edileceğini açıklamış.

şimdi, dikkat ederseniz, birleşmiş milletler’e kadar, uluslararası siyasetten ziyade, suriyeli göçmenlere odaklanan, biraz da akademik bir konferans olduğu intibaını ediniyoruz. savaşın sekizinci, suriyelilerin kitlesel biçimde türkiye’ye göçmek zorunda kalışının nereden baksanız altıncı yılında düzenlenen bu konferans için, "geç olsun, güç olmasın" diyebilir ve konunun son zamanlarda gündeme gelmesiyle bağlantılı olduğunu düşünürüz.

ama gerek ağababa’nın gerekse kılıçdaroğlu’nun açıklamaları, daha farklı, geniş siyasi bir boyutu da düşündürüyor. çünkü esad yönetimini, muhaliflerini falan çağırmaktan bahsediliyor. bu siyasal güçlerin temsilcilerinin böyle bir davete icabet edip etmeyeceklerini bilemeyiz, başta da belirttiğim gibi chp’lilerin bir bildiğinin olduğunu varsayıyorum. ama masaların kurulmuş, çeşitli görüşmelerin yürütülür olduğu bu dönemde böyle bir "buluşma" ne kadar anlamlı, çözücü olur, tartışılmaya değer. ama bir yandan da, suriye’deki siyasal güçler sır değil, esad, cihatcılar ve kürtler var! ve chp, pyd/ypg’yi terör listesinde olması sebebiyle davet edemeyeceklerini söylüyor.

pyd 2016’dan beri türkiye’nin terör listesinde ama 2014 yılında o zamanki eş başkanı salih müslim’in türkiye’ye resmi bir ziyaret yaptığını unutmamalı. chp salih müslim’in ziyaretini birçok kez akp’ye karşı bir koz olarak kullanmıştır. ama aslında bu konferansta tabii ki yer alması gereken pyd’yi davet etmek için de kullanabilir, değil mi? ayrıca, pyd 2015’ten beri, chp’nin de üyesi olduğu sosyalist enternasyonal’in -yine chp’nin itirazlarına rağmen- danışma üyesi. keşke chp buna itiraz etmeseydi, bunu bir bağlantı imkânı olarak değerlendirseydi. ilkesel, ahlaki bir şeyden söz etmiyorum.

chp, bu noktada seçmeninin milliyetçi hassasiyetlerini kollarken ya da pohpohlarken seçmeninin laiklik konusundaki hassasiyetlerini dikkate almıyor olabilir. şunu da hatırlatmak gerek: pyd birleşmiş milletler’in terör listesinde yer almıyor ama buna karşılık mesela el nusra cephesi gibi birçok selefi grup bu listede yer alıyor. acaba onları çağırabilecek mi chp, seçmeni buna nasıl tepki verecek?

yani sürekli olarak akp’nin oluşturduğu ideolojik-politik zeminde mi hareket edecek yoksa kendi yolunu çizecek mi? şunu söyleyeyim, bu yolun benim bütünüyle benimseyeceğim bir alternatif olmasına gerek yok, alternatif olsun yeter. diğer yandan üzerinden çok zaman geçmemiş olan istanbul seçimlerini unutmamak gerek. imamoğlu’yu başkanlığa taşıyan seçmenin içinde, chp’nin hep dikkate aldığı, mhp’den kayan ve iyipartili milliyetçi oylar vardı. ama ekrem imamoğlu’nun başarısında büyük rolü olan kürt oylarını elde bir deste gül saymak chp açısından ne kadar gerçekçi?

diğer yandan bir sol partinin dış politikasının nasıl oluşturulabileceğiyle ilgili biraz düşünmekte yarar var. chp’nin en azından merkezi, bir kavram olarak emperyalizme başvuran milliyetçi akımlardan birini temsil ediyor. ancak şunu hatırlatmak gerek; emperyalizm farklı ülkelerin farklı biçimlerde parçası olduğu ve güçlü ülkelerin çıkarlarının belirlediği bir sistem. nato üyesi olan, ordusunu nato’nun eğittiği bir ülkede emperyalizm "dış güçler" değil içsel bir olgudur. bağımsızlık, öncelikle bir ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla ilgili kararları, kendisinin ve halkının yararına verebilmesiyle ilgili bir şey, sağa sola kabadayılanmakla olacak iş değil. aynı şekilde, anti-emperyalizm başka ülkelerin toprak bütünlüğüne de saygı duymayı gerektirir, kendi devletinin yayılmacılığını desteklemez. her şey bir yana, yayılmacı dış politika sürekli bir savaş hali demek!

son olarak, ezidi kadınlara yönelik cinsel şiddete karşı mücadelesi sebebiyle nobel barış ödülü’ne layık görülen nadia murad’ı, yerinden kalkamaya bile gerek görmeden karşılayan, kibirli, küstah ve kaba trump’ın suriye’nin geleceğinde söz sahibi olmasını dert etmeyenlerin, suriyeli kürtlere mesafeli olmalarına ne denir, onu da size bırakıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
ayşe düzkan Arşivi