Ayşe Yıldırım
Ne çok duyduk şu ‘ihanet’i!
Kime kızsa "ihanet"le suçluyor ve "bedelini ağır öder" diye tehdit ediyor.
Mesela Türk lirası değer kaybediyor. Çıkıyor ve "Dövizi tırmandırmaya çalışıyorlar. Ey finans sektörünün içinde olanlar, döviz yükselecek şöyle olacak böyle olacak bu tür provokatif eylemlerin içerisine giriyorsanız bunun bedelini çok ağır ödeyeceksiniz" diyor.
Suriye’deki gelişmelerden rahatsız oluyor "Şu Ortadoğu’da Türkiye’siz bir karar verilmesi düşünülemez. Eğer Türkiye’nin fikrine müracaat etmeden birileri karar alıyorsa, bunun bedelini aslında ağır ödüyorlar" diyor.
AKP’ye eleştiri getiren eski partililere kızdığında da değişmiyor:
"Yola beraber çıktığımız bazı arkadaşlarımız, maalesef yola çıkarken onlara makam mevki verirken, her şey iyi güzeldi ama öyle anlar geldi ki 'Sen dinlen, buraya bir başkasını koyalım' dediğimizde bir de bakıyorsunuz ki bizim trenden inip başka bir trene biniyorlar. İşte bu kader birliği değildir, bu dava birliği değildir. Bugün bize ihanet edenler yarın da gittikleri yere ihanet edeceklerdir"
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e kısa bir süre önce söylediği sözleri anımsayın:
"Birileri şuan cezaevinde süre dolduruyor aynı yola sen de düşebilirsin. Neden? Cumhurbaşkanı'na iftira atamazsın. Hanımefendinin kaçacak deliği de yok. Çünkü o milletvekili de değil. Onunla hemen hesaplaşacağız. Onun hesabı ağır olacak."
Daha önce Cumhuriyet’in eski genel yayın yönetmeni Can Dündar’a de aynısını söylemişti:
"Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu."
CHP’lilere ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na da benzer şeyleri söylemişti:
"Nerede ülkemizin aleyhine bir iş varsa, CHP orada. Bir saldırı varsa CHP orada. Nerede Türkiye'yi karalamaya yönelik bir kampanya varsa CHP orada. Fransa'da Sarı Yelekliler var, CHP orada. Gezi olaylarında Bay Kemal nerede, o da orada. Bu yollara tevessül ettiğiniz zaman bunun bedelini sizlere çok ağır ödetiriz."
Dün de yeni parti kurması beklenen Ali Babacan ve Abdullah Gül ile Ahmet Davutoğlu’nu isim vermeden aynı sözlerle hedef alıyor:
"Sağda solda birçok dedikodular var. Ak Parti'nin mensupları dedikodularla amel eden değildir. Hiç bunlara kafanızı takmayın. Biz işimize bakalım.
Birileri parti kuruyormuş hiç bunları kafanıza takmayın. Çok içimizden ayrılıp da parti kuranları gördük. Şu anda sorsam adını sanını bilmezsiniz. Bu iş böyledir çünkü bu tür ihanetlerin içerisinde olanlar bu işin bedelini de ağır öderler."
Aslında bu sözler Babacan-Gül ya da Davutoğlu ile birlikte hareket etmeyi düşünen AKP’lilere de bir gözdağı. Çünkü devamında şöyle diyor Erdoğan:
"Siz değerli kardeşlerimiz de zaten özellikle beldelerinizde, ilçelerinizde, illerinizde en sağlam şekilde dimdik durmak suretiyle bu tür adımlara zaten yer vermeyeceksiniz. Bunlara imkân da tanımayacaksınız."
İl başkanlarına "kafanıza takmayın" diyor Erdoğan ama anlaşılan kendisi kafayı bayağı takmış şu yeni parti meselelerine. Parti kurmanın neresi ihanet o konuya girmeye bile gerek yok. Ucu Erdoğan’a dokunuyorsa ona göre her şey "ihanet". Ceza Kanunu’nda yeri varmış yokmuş önemli değil. O kadar rahat ve kolay kullanıyor ki bu kelimeyi… Anayasal bir hak olan parti kurmak bile ona göre ‘ihanet’.
Gerçi kendisi de bir ‘ihanetinden’ söz etmişti:
"Biz İstanbul’un kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hâlâ da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum" demişti. Ama arkasından "bunun bedelini ağır öderim" cümlesini duymamıştık.