Galatasaray Başkanı’nın bırakmadığı koltuğu Erdoğan bırakır mı?

'Yeni Türkiye'nin küçük bir modeli şu anda Galatasaray. Bir kulüp düzleminde yaşananlar, başkanlık seçiminde ülkede neler olabileceğinin göstergesi.

Türkiye’nin en köklü kulüplerinden biri olan Galatasaray’da enteresan gelişmeler yaşanıyor. Kulüp tüzüğünün garip bir maddesi var, genel kurul sevmediği başkanı idari yönden ibra etmeyerek düşürebiliyor. Burak Elmas’ın da başına bu geldi ve yeniden seçim yolu açıldı…

Ancak bir türlü seçim yapılamıyor. İddialara göre bunun nedeni Burak Elmas’a yakın isimlerin mahkemeye başvurarak seçimi sürekli iptal ettirmeleri.

Şu anda seçim Haziran ortası veya sonunda yapılacak gibi görünüyor. Ancak liglerin başlama tarihi, yeni başkana teknik ekipten transfere kadar kritik bir çok konuda zaman bırakmayacak gibi görünüyor.

Kimi yorumcular, Kongre üyelerinin sürekli itirazlarla seçimi Kasım’a kadar öteletebileceğini iddia ediyor. Başkanlık kavgasının arkasında başta Florya olmak üzere Galatasaray’ın sahip olduğu araziler üzerine yapılacak inşaatların yattığı söylentileri havada uçuşuyor.

Galatasaray’ın alışık olmadığı bu tablo genel olarak Türkiye’deki çöküşün bir başka göstergesi olarak ortaya çıkıyor. Tarihi bir liseye dayanan kulüp kişisel çıkar ve hırsların oyuncağı olmuş durumda ve nereye savrulacağı belirsiz. Borç yükü, önümüzdeki sezonun planlaması, taraftar memnuniyeti kimsenin umurunda değil. Koltuğun ve gücün her türlü değerden üstün kabul edildiği

"Yeni Türkiye"nin küçük bir modeli şu anda Galatasaray.

Sarı-Kırmızılı ekibin yaşadıkları aslında Türkiye siyaseti için önemli bir ders niteliğinde. Bir kulüp düzleminde yaşananlar, başkanlık seçiminde ülkede neler olabileceğinin göstergesi. Üstelik Galatasaray’ın elinde Yüksek Seçim Kurulu, yargı, polis, medya gibi güçler yok.

İstanbul yerel seçimleri Erdoğan ve AKP’nin gücü bırakmamak için neler yapabileceğini, Yüksek Seçim Kurulu ve yargıyı nasıl yönetip yönlendirebileceğini gösterdi. Şu anda bile seçim mühendisliği başlamış durumda. AKP’ye yakın illerin nüfuslar yükseltilirken diğerleri azaltılıyor. Sandık güvenliği, seçime katılım sağlamak elbette önemli ancak Erdoğan seçim sonuçlarını tanımaz veya kabul etmezse ne yapılacağını bugünden planlamak daha önemli. Herkes çok iyi biliyor ki, Erdoğan bir beş yıl olmasa bile en azından 29 Ekim 2023’e kadar koltukta kalarak Cumhuriyetin 100’üncü yılına başkan olarak girmek istiyor.

İstanbul Belediye seçiminde akıl almaz maraza çıkaran Erdoğan’ın aradaki fark ne olursa olsun bir seçim yenilgisini kolayca hazmedip koltuğu teslim edeceğini düşünmek saflık olur. Erdoğan seçimi yeniletmekten kendi zaferini ilan etmek gibi türlü yollara başvuracaktır.

Burada önemli olan muhalefetin tavrı olacaktır. Türkiye sonuçta ne Azerbaycan ne de Beyaz Rusya. NATO üyesi, Avrupa Birliği de kör-topal bir ilişkisi var. CHP geçen seçimde olduğu gibi "Adam kazandı" diyerek teslim mi olacak yoksa sivil bir itaatsizliği organize ederek Batı dünyasını ayağa kaldıracak mıdır?

CHP’nin devletçi tavrı, Türkiye’yi dışarıya şikayet ediyor görünmekten özenle kaçınıyor olması birinci ihtimalin ağır basmasına neden oluyor. Oysa halkın iradesini kabul etmeyen ve elinde devletin şiddet gücünü tutan, üstelik bunu acımasızca kullanmaktan çekinmeyen Erdoğan’ı seçim sonuçlarını kabule razı edecek tek yol, Batı’nın baskısı olacaktır.

Türkiye muhalefeti ise içine kapanmış durumda… Ne Avrupa Birliği ne de Washington’la sağlıklı bir temas kuruyor mu bilemiyoruz. Halbuki yapılması gereken şey çok basit: Altılı masa Batılı muhataplarına böyle bir riski sürekli hatırlatmalı, halkın iradesine ipotek konulması durumunda Türkiye’nin üyesi bulunduğu Batılı kurumları harekete geçirmelidir. Putin ve oligarklarının başına gelenin kendisi için de geçerli olabileceğini gören Erdoğan, daha ölçülü ve dikkatli davranabilir.

Bir futbol kulübü çerçevesinde yaşanan güç mücadelesinin Türkiye’yi çiftliğe çevirmiş bu grup tarafından denenmeyeceğini düşünmek hayalcilik. Muhalefetin kazanma ihtimali her geçen gün artan seçime Erdoğan’ın el koyması durumunda yapılacaklar bugünden planlamalıdır. Muhalefet gerçekten vatanseverse böyle bir ihtimalin ülkeyi felakete sürükleyeceği gerçeğini görmeli ve böyle bir duruma karşı direniş ve mücadele yolları geliştirmelidir. Aksi halde ülkeyi bekleyen korkunç bir yıkım olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi