İnci Hekimoğlu

İnci Hekimoğlu

Ya absürt komediden Rus ruletine uzanırsa

Rusya’yla bu işbirliği görüşmeleri, ancak iktidardan sandıkla gitmeye hiç niyeti olmayan bir iktidarın yapacağı hazırlıklar.

Son yıllardaki bütün seçim dönemlerinde, iktidarıyla muhalefetiyle akıl ve mantık dışı bir dizi saçmalığa tanık olduk. Hiçbiri bugün izlediğimiz absürt komedi mertebesine varamamıştı.

Daha 31 Mart akşamı, saat 23.00 sıralarında AKP adayı Binali Yıldırım’ın 3 bin oy farkıyla kazandığını açıklamasıyla başlayan süreç "geçersiz oy" itirazı "kısıtlı seçmen" itirazı, "taşıma seçmen" itirazı, hiçbiri tutmayınca sandık kurulu üyelerini ve son olarak başkanlarını suçlamaya kadar uzandı. Ve YSK İstanbul seçimlerini, kamuoyunun gözüne baka baka, cüretkâr bir açıklıkla üstündeki siyasi iradenin isteğiyle iptal etti.

YSK’nin günlerdir açıklayamadığı gerekçeye rağmen Binali Yıldırım "çünkü çaldılar" ile "31 Mart’ta biraz eksik oy aldık, 23 Haziran’da tamamlayacağız" itirafı arasında, gerçek ile yalan arasında gidip gelirken absürt komedinin şahikasını sergiledi.

"Seçim günü olan en büyük şey hile veya yolsuzluk; üç pusuladan ikisini veriyor, birini vermiyor. Hepsini değil! Bakıyor seçmene; diyelim ki AK Parti adayına verecek gibi anladığı seçmene büyükşehir pusulasını vermiyor."

Sanki Binali Yıldırım’a kamuoyunu eğlendirme ve içi boş konularla meşgul etme görevi verilmişken, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da, kaybetme ihtimali güçlenirse olacaklar konusunda kamuoyunu hazırlama görevini üstlenmiş.

İktidarın başı her sıkıştığında, özellikle de seçim mağlubiyeti gündeme geldiğinde birden patlamaya başlayan IŞİD bombalarının yeniden Süleyman Soylu’nun diline dolanması akla ünlü Rus yazar Anton Çehov’u getiriyor:

"Duvarda asılı silah oyunun sonunda mutlaka patlar."

Acaba "oyunun sonu" ne zaman gelir?

23 Haziran’a yaklaşırken yapılacak kamuoyu anketleri yazar mı oyunun sonunu?

31 Mart’a kadar "beka" söylemi ile ikna edemedikleri seçmen için yeniden 7 Haziran-1 Kasım arasındaki senaryoyu sahneleyebilirler mi?

İstanbul seçimlerini kaybetmeyi, iktidarı çökertecek, kurmaya çalıştıkları rejimi yıkacak en önemli vuruş olarak gören güç sahiplerinin akla hayale gelmeyecek planlar yapması hiç şaşırtıcı olmaz.

Örneğin kamuoyu seçimlerle meşgulken iftar masaları arasına sıkışıp gözden hızla kaybolanlar belki de asıl peşine düşülmesi gereken gerçek gündemimizdir.

Mayıs ayında iki önemli ziyaret oldu Türkiye’ye. İlki 2 Mayıs’ta Venezuela’nın Yüksek Seçim Kurulu olan Ulusal Seçim Konseyi’nin Başkanı Tibisay Lucena’nın gelişi, diğeri 13 Mayıs’ta Orgeneral Viktor Zolotov başkanlığındaki Rusya Ulusal Muhafızları heyetinin ziyareti.

Ziyaretlerin iki seçim arasına ‘denk’ gelmesi dikkat çekici olduğu kadar, CHP İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz’ün Tibisay Lucena’nın gelişiyle ilgili Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevaplaması için verdiği önergedeki sorular nedeniyle de üzerinde durulmayı hak ediyor.

Çeviköz soru önergesinde, 2 Mayıs 2019 tarihinde, dokuz bavulla İstanbul’a gelen ve dönüş tarihi 14 Mayıs olarak görünen Venezuela Cumhuriyeti’nde Ulusal Seçim Konseyi’nin (CNE) başkanı Lucena’nın Venezuela’da Temmuz 2017’de yapılan ve bir milyon hileli oy nedeniyle şaibeli olduğu düşünülen seçimlerde oynadığı role değindikten sonra şunları söylüyor:

"Söz konusu seçimlerde ‘katılım oranı’na ilişkin verilerin de sahte olduğu ileri sürülen ciddi iddialar arasındadır… ABD, Kanada, AB, Meksika, Panama, İsviçre Lucena’ya yaptırım uygulamaktadır… Avrupa Birliği’nin 18 Ocak 2018’de ilan ettiği yedi kişilik yaptırım listesinde de yer alması, onun ‘çok önemli’ bir şahsiyet olduğunu göstermektedir. Kendisine uygulanan yaptırımların temel gerekçesi Venezuela seçimlerindeki rolüdür… Tibisay Lucena’nın İstanbul ziyareti en hafif ifadeyle şüphelidir."

Çeviköz’ün Fuat Oktay’a yönelttiği sorular arasında şunlar yer aldı:

"Venezuela’dan Türkiye’ye getirildiği ileri sürülen altınların İstanbul seçimleri kapsamında kullanılacağı iddiası hakkında hangi araştırmalar yapılmış ve hangi tedbirler alınmıştır? İktidar yetkilileri ile ismi geçen şahıs arasında görüşmeler olmuş mudur? Toplam kaç görüşme yapılmıştır? Her şeyin ithal edildiği ülkemizde, şimdi de seçim yolsuzluğu mu ithal edilmektedir?"

Çeviköz’ün diplomat kökenli bir milletvekili oluşu ve soruların içeriği bu ziyaretin seçimlere yönelik hazırlığın bir parçası olduğuna dair başka duyumlarının da olabileceği ihtimalini düşündürüyor doğal olarak.

Ancak bundan daha önemli olan Orgeneral Viktor Zolotov başkanlığındaki heyetin ziyareti.

Aydınlık gazetesinin geniş yer verdiği ziyaretin amacı, "Türk Jandarma Komutanlığı ile görüşmelerde bulunmak, yapısı ve görevleri hakkında bilgi almak ve Türk Jandarması’yla ortak faaliyetler planlamak" olarak açıklandı.

Ama haberin devamında bu işbirliğinin jandarmayla sınırlı olmadığı, "polis görevlerinin yerine getirilmesi amacıyla kurulan özel birliklerin hazırlanması ve sahadaki faaliyetleri konusunda" da bilgilerini aktaracakları yer aldı.

Habere göre, devlete ait tesislerin korunmasından terörizmle mücadeleye, ortak tatbikatlardan kadro eğitimine kadar iç güvenliği ilgilendiren stratejik birçok alanda iki ülkenin ortak hareket etmesinin temeli atılacağı belirtiliyor.

Rusya Ulusal Muhafızları'nın sorumluluk alanındakilere bakınca, Saray’a özel muhafız ordusu kurulma niyeti açıkça görülüyor.

Örneğin, Kamu düzeninin korunması ve kamu güvenliğinin sağlanması, Devlete ait önemli tesislerin, iletişim merkezlerinin özel önem ve hassasiyet taşıyan tesislerin korunması, terörizm ve aşırılıkçılıkla mücadele, olağanüstü hâl rejiminin, sıkıyönetimin, terörle mücadele operasyonlarının yasal rejiminin sağlanması gibi.

Çok önemli başka görevleri daha var, bu muhafızların: silah dolaşımı ve özel güvenlik faaliyetlerine ilişkin mevzuatın gözetilmesi, özel yasal görevlere ve özel güvenlik departmanlarına sahip tüzel kişilerin faaliyetlerinin kontrolü.

En ilginç kısmı da Ulusal Muhafızların kuruluş yöntemi. Rusya vatandaşları 2016 yılında bir sabah uyanınca, Başkan Putin’in imzaladığı bir kararnameyle yeni bir güvenlik ordusuyla karşılaşıyor.

Hiçbir tartışma olmadan, kamuoyuna hiç bilgi verilmeden oluşturulan 400 bin kişilik özel bir ordu Putin’in emrinde.

Bu özel orduda "erden generalliğe yükselmek" mümkün mü, ona ilişkin bilgi bulamadım.

Ancak Ulusal Muhafızlar, İran’da 1979 devriminden hemen sonra oluşturulan askerî birim IRGC ile hemen hemen aynı. IRGC İran'ın silahlı kuvvetlerinin bir parçası olmakla birlikte doğrudan Ayetullah Ali Hamaney'e bağlı.

IRGC, bünyesindeki askerlerin ideolojik eğitimi ve ideolojisinin ülkeye yayılmasında önemli rol oynadığı gibi, bu amaçla kullandığı yaygın bir medya ağına da sahip.

Başka ‘Başkan’ların böyle sadık bir ordusu varken bizimkinin niye olmasın?!

Rusya’yla bu işbirliği görüşmeleri, ancak iktidardan sandıkla gitmeye hiç niyeti olmayan bir iktidarın yapacağı hazırlıklar. Ülke için de iktidardakiler için de ağır maliyeti olacak böyle bir karar olsa olsa "Rus ruleti" olur.

Şunu da eklemek gerekli, CNE Başkanı Luceno’nun gelişine ilişkin soru önergesi veren CHP’den konuya ilişkin ses çıkmaması, gündeme getirmemesi de bu ziyaretler kadar dikkat çekici.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İnci Hekimoğlu Arşivi