Erdoğan, BM Genel Kurulu'nda: Doğu Akdeniz'de bölgesel konferans düzenlensin

Erdoğan, BM Genel Kurulu'nda: Doğu Akdeniz'de bölgesel konferans düzenlensin
BM Genel Kurulu bu yıl Covid-19 salgını nedeniyle sanal olarak düzenleniyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, Coronavirus (Covid-19) salgını nedeniyle bu yıl sanal olarak düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'na gönderdiği video mesaj ile yayınlandı. Erdoğan, "Yunanistan ile Kıbrıs Rum kesiminin maksimalit taleplerle attıkları tek yanlı adımlar atmıştır. Bölgedeki doğal kaynaklar sözkonusu olduğunda ülkemizin yok sayılması ne akıl, ne vicdan ne de uluslararası hukukla izah edilebilir. Anlaşmalarımızın samimi diyalogla, uluslararası hukukla çözümü öncelikli tercimizdir. Ancak saldırıya asla müsamaha göstermeyeceğimizi ifade etmek istiyoruz" dedi. "Erdoğan, "Diyalog ve işbirliğini tesis edecek çağrımızı bu amaçla buradan yinelemek istiyoruz. İçinde Kıbrıs Türklerinin de yer aldığı bölgesel bir konferans düzenlenmesini teklif ediyoruz" diye konuştu.

Erdoğan'ın konuşması özetle şöyle:

Sizleri şahsım ve ülkem adına selamlıyorum. Volkan Bozkır'ı gönülden tebrik ediyorum. Ülkelerin ezici çoğunluyla bu göreve seçilmesi Türkiye'ye duyulan güvenin işaretidir.
BM'deki en üst düzey görevi üstlenen Türk'tür. Görevi şeffaf bir şekilde yürüteceğinden şüphe duymuyorum.

Sizleri şahsım ve ülkem adına selamlıyorum. Volkan Bozkır'ı gönülden tebrik ediyorum. Ülkelerin ezici çoğunluyla bu göreve seçilmesi Türkiye'ye duyulan güvenin işaretidir.
BM'deki en üst düzey görevi üstlenen Türk'tür. Görevi şeffaf bir şekilde yürüteceğinden şüphe duymuyorum.

Salgının başında ülkelerin kendi haline terk edildiğini gördük. Israrla dile getirdiğim "Dünya 5'ten büyüktür" tezinin doğru olduğunu bir kez daha gördük. Öncelikle zihniyetimizi, kurumlarımızı ve kurallarımızı gözden geçirmeliyiz. Güvenlik Konseyi'nin yeniden yapılandırılmasından başlayarak kapsamlı reformları süratle uygulamaya sokmalıyız. Konseyi daha şeffaf ve hesap verebilir bir yapıya kavuşturmalıyız. Genel Kurul'u da güçlendirmeliyiz.

Salgın krizinin üstesinden henüz gelemediğimizi göz önünde bulundurmalıyız. Uzun vadeli çözümler için uluslararası dayanışma şart. Türkiye olarak sağlık krizinin ilk günlerinden itibaren işbirliği çağrısında bulunduk. 

Dost kara günde belli olur anlayışıyla 146 ülkeye ve 7 uluslararası kuruluşa elimizi uzattık. 100 binden fazla vatandaşımızın evine dönüşünü sağladık. 67 ülkeden 5 bin 500'den fazla yabancıyı vatanlarına kavuşturduk. Tüm bunlar için kimseden herhangi bir karşılık beklemedik, beklemiyoruz. Mazlumların ve mağdurların yanında olmak milletimizin mayasında, girişimci ve insani dış politikamızın mayasında var. Aşı çalışmalarının rekabet konusu yapılmaması çağrısı yapıyorum. Nerede üretilirse üretilsin aşılar insanlığın ortak faydasına sunulmalıdır.

BM Genel Sekreteri'nin, bizim de desteklediğimiz küresel ateşkes çağrısının somut sonuçlar doğurmamasından üzüntü duyuyoruz. Türkiye olarak tehditleri her türlü inisiyatifi ele alarak bertaraf etmenin yollarını arıyoruz. Suriye'de 10. yılına giren itilaf bölgemizin güvenliği ve istikrarını tehdit etmeye devam ediyor.

Uluslararası toplum olarak tüm terör örgütlerine karşı aynı ilkeli tutumu takınmadan Suriye meselesine kalıcı çözüm bulamayız. Bu yaklaşım Suriye'ye güvenli ve gönüllü dönüşlerin temin edilmesi için şarttır. Türkiye'de terör örgütlerinden kurtardığımız bölgelere 400 binden fazla kardeşimizin gelmesi bunun göstergesidir. Türkiye yıllardır 4 milyona yakın Suriyeli sığınmacıyı tüm ihtiyaçlarını karşılayarak kendi topraklarında barındırıyor. Bir o kadar Suriyelinin ihtiyaçlarını da kontrol altında tuttuğumuz bölgelerde karşılıyoruz. Bu kardeşlerimiz için İdlib'de on binlerce briket konut inşa ediyoruz. Bütün bu faaliyetleri uluslararası toplumdan kaydadeğer bir destek almadan yürütüyoruz. 

BM himayesinde başlatılan, Suriyeliler tarafından sahiplenilen siyasi sürecin sonuçlandırılması gerekiyor. Suriye'nin kalıcı bir barışa sahip olması ancak bu şekilde mümkündür. Bu hedef gerçekleşene kadar Suriye'nin toprak bütünlüğü ve terör örgütlerini engellemekte kararlıyız. Türkiye gibi ülkeler yaptıkları fedakarlıkla insanlığın onurunu kurtarıyor.

'TEK DESTEĞİ TÜRKİYE VERDİ'

Cenevre Sözleşmesi'ni aşındıran ihlaller karşısında BM'nin güçlü bir tavır almasının vakti gelmiştir. Libya'da darbecilerin geçen yıl meşru hükümeti devirmek için başlattığı saldırılar sadece acı ve yıkım getirdi. Uluslararası toplum katliamların, insan hakları ihlallerinin, toplu mezarların hesabını ne darbecilerden  ne de destekçilerinden sorabilmiştir. Libya'da meşru hükümetin yardım çağrısına somut cevap veren tek ülke Türkiye olmuştur. Kalıcı siyasi çözüm Libyalılar tarafından tesis edebilecektir.

Yemen'de akan kanın durdurulması da uluslararası toplumun sorumluluğundadır. Bölgede nüfuz kazanma amacıyla ülkenin toprak bütünlüğüne göz dikenleri tarih affetmeyecektir. Irak'ın istikrar ve refah üreten bir konuma gelmesi samimi arzumuzdur. Özellikle terörle mücadelede daha yakın işbirliği yapmak istiyoruz.  İran'ın nükleer programıyla ilgili uluslarararası hukukun dikkate alınmasından yanayız.

'ASRIN ANLAŞMASI TESLİMİYET BELGESİ'

Filistin'deki işgal ve zulüm düzeni vicdanları sızlatmaya devam ediyor. Filistin halkı İsrail'in tüm baskı, şiddet ve yıldırma politikalarına yarım asırdan uzun süredir göğüs geriyor. Asrın anlaşması adı altında Filistin tarafına dayatılmaya çalışalan teslim belgesi reddedilince İsrail işbirlikçilerin yardımıyla kaleyi içeriden fethetme girişimine hız vermiştir. Türkiye olarak izin vermeyeceğiz.

BM kararları ve uluslararası hukukun hilafına Kudüs'te büyükelçilik açma niyetini beyan eden ülkeler ihtilafın daha da çetrefil hale gelmesine hizmet ediyor. 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kurulmasıyla çözülebilir. Bunun dışındaki çözüm beyhudedir.

Yukarı Karabağ sorunu başta olmak üzere bölgedeki itilafların Azerbaycan'ın ve Gürcistan'ın toprak bütünlüğünü AGİT kararlarıyla bir an önce çözülmesinden yanayız. Keşmir sorunu halen çözüm bekliyor. Keşmir'in özel statüsünün ilgasının ardından atılan adımlar sorunu daha da karışık hale getirmiştir.

DOĞU AKDENİZ'DEKİ GELİŞMELER

Doğu Akdeniz'de bir süredir yaşanan gerilimin gerisinde kazanan hepsini alır anlayışıyla hareket eden ülkeler bulunuyor. Ülkemizi dışlama amaçlı nafile adımların kesinlikle başarı şansı yoktur. Bizim kimsenin hakkında, hukukunda, meşru çıkarlarında gözümüz bulunmuyor.

Yunanistan ile Kıbrıs Rum kesiminin maksimalit taleplerle attıkları tek yanlı adımlar atmıştır. Bölgedeki doğal kaynaklar sözkonusu olduğunda ülkemizin yok sayılması ne akıl, ne vicdan ne de uluslararası hukukla izah edilebilir. Anlaşmalarımızın samimi diyalogla, uluslararası hukukla çözümü öncelikli tercimizdir. Ancak saldırıya asla müsamaha göstermeyeceğimizi ifade etmek istiyoruz.

Diyalog ve işbirliğini tesis edecek çağrımızı bu amaçla buradan yinelemek istiyoruz. İçinde Kıbrıs Türklerinin de yer aldığı bölgesel bir konferans düzenlenmesini teklif ediyoruz.(HABER MERKEZİ) 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar