Diyanet, Kur korumalı TL mevduatı ve 1915 Çanakkale köprüsü

Adını zikrettiğim üç kurum/kanun da büyük kamu kaynakları kullanan kurum/kanunlar.

Başlıkta kullandığım 1915 Köprüsü örneğini sadece güncel bir örnek olduğu için kullandım, esas muradım 1994 tarihli (çok değişiklik oldu üzerinde) Yap-İşlet-Devret (YİD) kanunu, 1915 Köprüsü de, başka uçuş, yolcu, geçiş garantili kamu-özel işbirliği örnekleri hep bu YİD kanunu temelli.

Geçerken şu konuyu da hatırlatalım, basında yanlış kullanılabiliyor, Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) isimli bir kanun yok, KÖİ çok geniş bir mevzuat, en önemli ayağı da Yap-işlet Devret Kanunu.

Başlıkta değindiğim üç konu, Diyanet, Kur Korumalı TL Mevduatı ve YİD Kanunu ilk bakışta birbirleriyle hiç alakaları olmayan üç konu gibi duruyorlar ama kanımca (bu satırların yazarı bir kamu maliyesi öğretim üyesi idi) birbirleriyle çok yakından ilgililer.

Ve, bu ilişki Türkiye’yi, Türkiye’de yaşanan yasal (!) kılıflı yolsuzlukları, vergi mükellefinin vergi gayretinin israfı gibi konuları anlamak için çok iyi görülmesi gerekli biri ilişki.

Yukarıda adını zikrettiğim üç kurum/kanun da büyük kamu kaynakları kullanan kurum/kanunlar.

1-Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) merkezi bütçeden ödenek kullanan, sadece Sünni İslam inancına büyük kaynak aktarılmasına neden, nüfusun önemli bir bölümünü dışlayan bir kurum.

2-Kur Korumalı TL Mevduatı 21 Ocak 2022’de Resmî Gazetede yayınlanan bir torba yasanın 12. Maddesinde düzenleniyor, çok kısa bir vadede ilk üç ay dolacağı için bu yasa nedeniyle küçük bir mudi grubuna kamu gelirlerinden nasıl ve ne kadar kaynak aktarılacağını göreceğiz (daha bu parayı kamunun nasıl ödeyeceği bile belli değil).

3-YİD Kanunu ile senelerdir bazı yatırımcılara, işletmecilere yolcu, uçuş, geçiş garantileri adı altında büyük kamu kaynakları aktarılıyor; herkesin en iyi bildiği galiba Kütahya Zafer Havaalanı, sözleşmede öngörülen uçuşların, yolcu sayısının yüzde biri ancak yakalanıyor, üstü vergi mükellefi tarafından havaalanını yapan firmaya bütçeden aktarılıyor, büyük bir yanlış, çok haksız bir aktarım.    

Başlıkta kullandığım üç kurum/yasanın İLK BAKIŞTA birbirleriyle bir ilişkisi yok gibi duruyor ama işin özünde çok önemli, yasa dışı, meşruiyet dışı bir ortak paydaları var.

Her üç kurum/yasa da kamu hizmeti üretmiyorlar, ürettikleri hizmetin kamu hizmeti olarak tanımlanması olanaksız ama buna mukabil bu giderleri vergi mükellefleri tarafından karşılanıyor.

Anayasanın 73. Maddesinde vergilerin kamu giderleri için ödeneceği yazar ama bu kamu gideri tabiri kamunun kamu hizmeti temeli olmayan bir alana yapacağı (yapmaması gereken) bir harcama anlamına anlaşılamaz.

Kamu hizmetinin net özellikleri vardır, bunlardan biri de bir kamu hizmetinin ihtimal olarak her vatandaşa gitmesidir.

1-A: Diyanet’in giderlerinin toplumun bir bölümüne bir biçimde fayda olarak hiç yansımayacağı aşikardır, bu nedenden DİB giderleri kamu hizmeti değildir, genel vergilerle karşılanamaz; bu durum DİB’in tamamen kapatılmasına yönelik bir öneri içermez ancak DİB’in vergilerle değil gönüllü fon uygulamaları ile finanse edilmesi gerekir.

2-A: Kur Korumalı TL Mevduatı yasası da kamu gideri öngörmektedir ama bu giderin kamu hizmeti ile bir ilişkisi yoktur, küçük bir azınlık yararlanacaktır, vergilerle finansmanı Anayasaya aykırıdır (CHP ısrarla bu konuyu Anayasa Mahkemesine taşımıyor!!!).

3-A: YİD Kanunu da aynı mantık üzerine kuruludur.

Zafer Havaalanına gerçekleşmeyen uçuşlar, inmeyen yolcuların parasını yine bütçeden vergi mükellefleri ödemektedirler.

Bu garanti sistemi 1994 tarihli YİD Kanunun on birinci maddesinde düzenlenmiştir, bu konunun da o tarihte AYM’ye taşınmamış oluşu hayret vericidir.

1915 Çanakkale Köprüsü görkemli, çok güzel bir yatırımdır ama içinde barındırdığı garanti sistemi büyük bir hatadır, idare mutlaka başka bir yatırım yöntemi bulmalıdır.

Çanakkale Köprüsü için günde 45 bin araç geçiş garantisi verilmiştir, günde 24x60x60 saniye varsa (86400 saniye), Köprüden iki saniyeden az bir sürede bir araç geçmez ise (çok zordur) bütçeye büyük bir yük daha gelmektedir.

Canakkale-Eceabat feribot hattından günde yaklaşık on bin araba geçmektedir, bu 10 bin sayısının 45 bine çıkması için de şimdilik bir neden görülmemektedir.

Acaba Kaz dağlarında, Asos’da planlanan yatırımlar bu iş için midir?   

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi