Adnan Özyalçıner Yaşar Kemal’i anlattı
Usta yazar Yaşar Kemal’i "Destansı yazım özelliği olan bir romancımız" olarak betimleyen öykü yazarı Adnan Özyalçıner, "Yaşar Kemal, öncelikle Kürt söylencelerini romanlarına kaynak olarak alır. Onları Dede Korkut ağzı, Karacaoğlan deyişiyle Türkçe anlatmıştır. Böylece iki halkın kültürünü kaynaştırarak kendine özgü bir dil yaratabilmiştir. Bu dil bana göre Anadolu’nun dilidir. Anadolu’yu, Anadolu insanını söyler. O, bu dili, bu söylemi kendine özgü sözcükleriyle de geliştirir. Nitekim Ali Püsküllüoğlu’nun Yaşar Kemal’in öyküleriyle romanlarından derlediği "Yaşar Kemal Sözlüğü" adlı bir kitabı vardır. Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya göre her has yazarın bir sözlüğü olmak gerekir. İşte Yaşar Kemal de bu yazarlardandır" dedi.
Evrensel gazetesinde yer verilen Adnan Özyalçıner’in usta yazarı anlattığı sunumunda şu görüşler dile getirildi:
"ÇOCUK YAŞTA HALK EDEBİYATI DERLEMELERİ YAPTI"
Yaşar Kemal daha çocuk yaşta halk edebiyatı derlemeleri yapmıştır. Adana’dan İstanbul’a iki bavul dolusu derleme malzemesiyle geldiği söylenir.
Yaşar Kemallerin evi, annesinin çağrısıyla Kürt dengbejlerin konuk edildiği bir evdir. Dengbejlerin gelip gittiği çalıp söylediği bir evdir. Yaşar Kemal de çocuk yaşında saz çalmayı denerse de annesi izin vermez. Sazını kırıp atar.
Onların Adana’daki evlerine gelip giden en ünlü dengbej Evdale Zeynike’dir. Yaşar Kemal saz çalamıyorsa da Evdale Zeynike’den dinlediği söylenceleri, meselleri daha çocuk yaşındayken içselleştirir. Bunlar onun Türk halk edebiyatından derledikleriyle birleşip bütünleşir.
Onun "Beyaz Pantolon" öyküsü bir halk öyküsünün masalının uygulamasıdır.
Öyküde on beş, on altı yaşlarında bir delikanlı anlatılır. Delikanlı, beş lira karşılığında kırk gün, kırk gece bir tuğla ocağını bekleyecektir. Uyuklamadan ocağın ateşinin sönmemesine göz kulak olmaktır görevi. Sonunda kazanacağı beş lirayla beğendiği o beyaz pantolonu alacaktır. Otuz dokuzuncu günün sonunda uyuyakalacaktır. Tıpkı masaldaki ölüm uykusundaki padişahı bekleyen yoksul kız gibi.
Öyküde dirilen padişaha kavuşan yoksul kız gibi delikanlı da sonuçta beş lirasını elde edecektir.
Yaşar Kemal, delikanlının sevincini öykünün sonunda şöyle yansılamıştır: "O zamanlar beş liraların üstünde koşan bir kurt resmi vardı."
"ROMANLARI VE ÖYKÜLERİ ÇUKUROVA İLE DOLAR TAŞAR"
Yaşar Kemal’in dünyası Çukurova coğrafyasının uçsuzluğunu taşır. Romanlarıyla öykülerinde Çukurova doğası, insanları, tarihiyle dolup taşar. İnsan, doğa, tarih günlük yaşamla birlikte, şimdiki zamanla da iç içedir onda.
Yaşar Kemal, bir otun toprağı delişini, bir çiçeğin açışını, ağacından bir yaprağın düşüşünü sayfalar boyu anlatmayı sürdürür. İşte bu bir dengbej anlatımının inceliğini, derinliğini taşır. Burada Yaşar Kemal’in yaptığı anlatmaktan çok bir canlandırmadır. Şiirsel örgüsü olan metinsel bir yazış biçimini oluşturur.
Yaşar Kema’in romanlarında kadın kahramanların da ayrıcalıklı bir yeri, bir özelliği vardır.
Bunların en baskını "Orta Direk" romanındaki Meryemce’dir. Orta Direk, bir ailenin çalışmak için Çukurova’ya inişini anlatır. Toroslardan Çukurova’ya iniş, bir sürgün yürüyüşü gibidir. Ola ki Yaşar Kemal ailesinin Erçiş’ten Adana’ya sürgünlerinin acısını, zorbalığını imler. Meryemce de çekilen bütün acılara karşı Yaşar’ın anısını simgeliyordur bence.
Orta Direk’te aile Çukurova’ya vardığında Meryemce, çekilen acıların, zorbalıkların üstesinden geldiklerini belirten bir haykırışla "Geldik ya!" diye seslenecektir. Bu bütün acılara, çekilenlere karşılık bir Anadolu kadının, kadınımızın umutlu seslenişidir. Direngenliğinin belirtisidir. Yaşar Kemal’in Homeros’a kadar dayandırılan anlatımının Anadolu destanıdır Orta Direk. Baş kahramanı Meryemce ana olan bir destan.
Yaşar Kemal Çukurova dünyasını İstanbul’a da taşımıştır.
Menekşe denizi, şimdi yerinde yeller esen, betona kesen Florya ormanı doğasıyla.
"Al Gözüm Seyreyle Salih" ile "Allahın Askerleri"nde doğa insan ilişkisi, gündelik yaşamın birlikteliğinde balıkçılar, sokak çocuklarıyla bütünlenir.
Yaşar Kemal, "Fırat Kan Akıyor Baksana" romanıyla başladığı ada dörtlemesinde Çukurova’yı başka bir yere taşır.
Bu romanlarda insan, doğa ilişkisine, gündelik yaşam çerçevesinde mübadele olayları eklenecektir. Fırat Kan Akıyor Baksana’yla doğa, insan, gündelik yaşam ilişkisi, yakın geçmişin Anadolu tarihini de içerecektir. Zulmün, yıkımın kol gezdiği bir tarihini. İnsan kıyımını. Günceli de yansılayacak bir biçimde. Sonuçta bütün bunlara bakarak edebiyatımıza apayrı bir özellik katan bir destan yazarı olarak niteleyebiliriz Yaşar Kemal’i. (KÜLTÜR SANAT SERVİSİ)