'Barbarları Beklerken Sanat Kolektifi'nden Boğaziçi tutuklamalarına tepki

'Barbarları Beklerken Sanat Kolektifi'nden Boğaziçi tutuklamalarına tepki
'Bir kıvılcımın bütün bir bozkırı tutuşturmasından korkuyorlar.'

'Barbarları Beklerken Sanat Kolektifi' Boğaziçi Üniversitesi'ndekileri tutuklamalara tepki gösterdi.

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanan AKP'li Melih Bulu'ya yönelik tepkiler sürüyor. 11 öğrenci eylemler gerekçesiyle tutuklanırken, onlarca kişi de ev hapsi ve çeşitli adli kontrol tedbirleriyle 'serbest' bırakıldı.

İçlerinde yazar ve şairlerin de bulunduğu 'Barbarları Beklerken Sanat Kolektifi' tutuklama ve polis şiddetine tepki göstererek, "Boğaziçi Direnişçileri şahsında faşizme içerde ve dışarda direnen tüm dostlarımızı selamlıyoruz" denildi.

NEFRET SÖYLEMİNE TEPKİ

Açıklamada şunlar kaydedildi:

"Boğaziçi Direnişi 2 Ocak gününden bu yana devam ediyor. Erdoğan tarafından atanan kayyum rektör Melih Bulu’ya karşı başlayan direnişe ülkenin dört bir yanındaki üniversitelerden yoğun bir destek var. Direniş başından itibaren yoğun bir polis şiddetiyle karşı karşıya.

Fakat özellikle LGBTİ+ bireylere dönük nefret söylemlerinin ardından gerçekleşen eylemlerde direnişçilere azgınca saldıran devlet, 560 arkadaşımızı gözaltına aldı, 11 arkadaşımızı ise tutukladı.

Tutuklamalar ve gözaltılar sonrasında sosyal medyada milyonlarca insan direnişe destek verdi, vermeye de devam ediyor. Burjuva medya ise kendi misyonuna uygun olarak direnişin meşruiyetine gölge düşürmek için çırpınıp direnişçileri nefret söylemiyle ve terör demogojisiyle hedef tahtasına oturtmaya çabalıyor.

Tüm bu yaşanan sürecin ışığında, öncelikle belirtmek istiyoruz ki topyekün bir kriz içinde olan faşist devletin başından itibaren eylemlere azgınca saldırmasının nedeni başka şansının olmamasıdır. Küçük burjuva aydınlarımızın tersine burjuvazi, onun siyasi temsilcileri ve devlet durumun çok net farkındadır.

Faşist AKP-MHP iktidarı açıktan direnişin karşısında yer alır, direnişçileri 'terörist ve sapkın, başı ezilmesi gereken yılanlar' ilan ederken, sözde muhalif CHP'nin lideri öğrencilerin ailelerine seslendiği konuşmasında kısaca çocuklarınıza sahip çıkın, iktidarın değirmenine su taşımasınlar demeye getirdi. Tüsiad tehlikenin hemen farkına varıp uzlaşı çağrısı yaptı. Peki çözüm yöntemlerindeki nüans farklılıkları bir yana bırakılırsa, tüm bu sermaye temsilcilerinin farkında oldukları şey nedir? Aslında bize göre durum çok açık ve nettir.

'BİR KIVILCIMIN BÜTÜN BOZKIRI TUTUŞTURMASINDAN KORKUYORLAR'

Nasıl ki Gezi Parkı’nda başlayan direniş kapitalist sistemin altında ezilen, sömürülen ve baskı altında tutulan kitlelerin AKP şahsında baskı ve sömürüye karşı bir ayaklanmasına evrildiyse, nasıl ki mesele üç beş ağaç meselesinden çıkıp politik bir içerik kazandıysa, aynı potansiyelin Boğaziçi Direnişi üzerinden kendini gerçekleştirme ihtimaliydi farkında oldukları. Bir kıvılcımın bütün bir bozkırı tutuşturmasından korkuyorlar. Erdoğan’ın şu cümlesi sorunu çok net bir şekilde ortaya seriyor: "Cudi'yi, Gabar'ı nasıl teröristlere mezar ettiysek, bundan sonra her yerde aynısını yapacağız". Bu açıkça bir iç savaşın içinde olduğumuzun kanıtıdır. Kürt halkının iradesini hiçe sayan kayyum atamalarından sonra sıra üniversitelere gelmiştir. O gün yeterli tepki verilememesinin bedeli budur. Kürt halkının düşmanıyla Lgbti bireylerin, işçilerin, gençliğin, kadınların ve tüm ezilen-sömürülenlerin düşmanı ortaktır. Bu düşman sermaye devletidir. Ve açıkça devlet hepimize topyekün savaş ilan etmiştir. Tüm bunlara gözlerimizi kapatamayız.

Faşizm koşulları içindeyken hâlâ hukuka uygunluktan, demokrasiden ve insan haklarından dem vurmanın hiçbirimize bir faydası yoktur. Gün faşizme karşı birleşme ve mücadele günüdür. Gün direnişte olan ezilen-sömürülen kitlelere omuz verme günüdür.

Sanat da bizim açımızdan bu mücadelenin bir parçasıdır. Yaşamı sanattan ve sanatı yaşamdan koparan anlayışlarla aramızda kapanmaz bir mesafe vardır, varolacaktır. Boğaziçi Direnişçileri şahsında faşizme içerde ve dışarda direnen tüm dostlarımızı selamlıyoruz."

BARBARLARI BEKLERKEN SANAT KOLEKTİFİ KİMDİR?

Barbarlar Beklerken Sanat Kolektifi, kendisini şöyle anlatıyor:

"Barbarları Beklerken Sanat Kolektifi bir marka değildir. Sanatın kolektif mücadelesini verir. Kolektif avangard bir birlikteliğin güçlenmesi için çalışır. Kolektif üyeleri tüzüksüz ve resmi olmayan, otonom bir düzeneğin içinde sanat çalışmalarını yürütürler. Resmi sanat sistemi ve sistemin kendisiyle uzlaşmaz. Sanatları ve fikirleri devrimcidir. Avangard geleneğin okurlarıdırlar. Geleneğin eleştirini yapmaktan çekinmezler. Eksiklerini tamamlamaya çalışır, büyütür ve aktarırlar. Bilgi konforuna kültürel saldırılar düzenlerler. Ayrıca sanatın kendi içinde de konfor alanlarına müdahalelerde bulunurlar. Yaşamı sanata çevirmek ve sanatı yaşamdan ayırmamak tek ve asıl hedefleridir. Kolektifin yaygınlaşması için gönüllü çalışmalar yürütür, uygun ortaklıklara her zaman destek sunarlar. Kolektif rakip istemez, dayanışmadan yanadır. Kendi iç eleştirini yapmaktan geri durmaz. Güncel politik müdahalelerin destekçisidir. Güncel politik uğrağın içinde aktif teorik ve pratik eylemde bulunur. Bugün, yarın ve gelecek için kurgudan uzak, yeniliğe yakın, sahteliğe inat üretirler. Kolektif yeryüzünün ezilenlerinin koşulsuz ve şartsız dayanışma dostudur. Diyalektiğin rüzgârına bırakılmış Barbarlar sizleri bekliyoruz. Birleşelim." (HABER MERKEZİ)

Öne Çıkanlar