16 Nisan öncesi son çıkış

Şüphesiz bu sorulara verilecek cevap, yöntem ve dayanışma arayışı, ‘hayır’ çıkarsa daha güçlü olacak. İktidar partisinin salt OHAL koşullarında dayattığı oylamanın içeriği, kullandığı araçlar ve üsluba bakarak ‘evet’ çıkarsa bu arayışın daha zor olacağı ortada.

Referanduma gün sayıyoruz. Köprüye girmeden önce "son çıkış" tabelası misali, gözlerimizin önünde o soru yanıp sönüyor:

Evet mi çıkacak, hayır mı?

Anket şirketleri her iki eğilimin başa baş olduğunu gösteriyor. Ancak sonuç ne çıkarsa çıksın, rejim değişikliği konusunda toplumdaki derin yarılmanın üzerinde çok konuşmamız, düşünmemiz gerekecek.

Birarada nasıl yaşayacağız? Birbirimizi nasıl anlayacağız? Gündelik siyasi hesaplar uğruna ekilen nefret tohumlarını nasıl umuda, barışa, huzura dönüştüreceğiz? Daha fazla kamplara bölünmeden, demokrasi için ortak bir zemin bulabilecek miyiz?

Şüphesiz bu sorulara verilecek cevap, yöntem ve dayanışma arayışı, ‘hayır’ çıkarsa daha güçlü olacak. İktidar partisinin salt OHAL koşullarında dayattığı oylamanın içeriği, kullandığı araçlar ve üsluba bakarak ‘evet’ çıkarsa bu arayışın daha zor olacağı ortada.

Yenilgi de değil, zafer de

Sonuç tek adam rejimine ‘evet’ olsa dahi bu büyük bir yenilgi olmayacak. Herşeyden evvel hiç adil olmayan, darbe dönemlerine rahmet okutan bir sürecin içinden geçiyoruz. Devletin tüm araçlarını kullanarak, vatandaşın ödediği vergileri harcayarak, hukuk ilkelerini tepe taklak ederek, medyayı tek renk ve sese dönüştürerek, halkı korku, tehdit ve baskıyla sindirerek elde edilmiş bir sonuçla kim övünebilir?

Bir yanda binalar, billboard tahtaları, metrolar, iskeleler cafcaflı ‘Evet’ sloganlarıyla kaplanıyor, Cumhurbaşkanı’nın sureti her köşeden karşımıza çıkıyor. "Cumhurbaşkanlığı-hükümet sistemi" adı verilen, ancak hükümetin de cumhurbaşkanının da olmadığı bir sistemin, tüm sorunların çözümü olacağını iddia ediyorlar.

Öte yanda kendi imkanlarıyla sokak sokak el broşürleri dağıtan, gece gündüz demeden çalışan sivil toplum gönüllüleri var. Kimi ülkücü, kimi mütedeyyin, kimi feminist, kimi Kürt... Başka şartlarda aynı platformda buluşması düşünülmeyen farklı kesimler, vargücüyle halkı bilgilendirmeye çalışıyor.

Bilgilenme hakkı, kadın hakkı, konut hakkı, ekonomik haklar... Anayasa değişikliğiyle ilgili nedense hiç gündeme getirilmeyen meseleleri anlatmak için harcadıkları çaba çok, çok önemli.

Böyle bir ülkeyi mi hayal ettik?

Artı Tv’ye her hafta hazırladığım Artı Kritik’te bu haftaki konuklarım HDP milletvekili Filiz Kerestecioğlu, CHP milletvekili İlhan Cihaner ve Yurttaş Girişimi’nden Prof. Gençay Gürsoy’du.  

Referandum ortamını konuşurken, sık sık ahlak ve vicdan kavramlarını kullandık. Çünkü Cihaner’in tabiriyle, hukuk devredışı kaldığı için ahlak ve vicdanı referans vermek durumundayız.

Muhtarların kaymakamlarca çağırılıp tehdit edildiği, başta HDP eşbaşkanları olmak üzere binlerce siyasetçinin tutuklandığı, 150 gazetecinin hapiste tutulduğu, darbe girişiminin asıl sorumlularının ortaya çıkarılmadığı ve ciddi bir ekonomik darboğazdan geçerken hepimiz kendimize şunu sormalıyız:

Gerçekten böyle bir ülkede mi yaşamak istiyoruz?

Sandığa gidin, neyi seçtiğinizi iyi bilin...

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehveş Evin Arşivi