24 Haziran'da görünen köy ve ayakları bağlı atlet HDP

HDP ayakları birbirine bağlanmış halde kulvarın başına konuldu. Bu koşullarda koştu ve Türkiye'nin üçüncü büyük partisi unvanını aldı!

Ülkemizin yaşadığı birleşik iki seçim, Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli dönüşüm noktasını oluşturduğu konusunda hemen herkes hemfikir.

Çok önemli. Çünkü, 29 Ekim 1923'te ilan edilen ve kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter demokratik sistem bu seçimle resmen sona erdi.

1923'te uygulamaya konulan rejimin doğrudan demokrasiyle pek bir ilgisi yoktu. Ama demokrasiye dönüşebilme ihtimali vardı. Nitekim 1946'da Tek Parti dönemi sona erdi. Utanılacak bir seçim zaferiyle CHP iktidarını ancak bir dönem daha sürdürüp, ülkeyi 1950'de Demokrat Parti'ye devretti.

Şimdi 24 Haziran 2018 sonrasında iktidarını bir başka partiye devredebilme ihtimali var mı? Bunu şimdiden bilemiyoruz.

Ustalarımız karamsar birer değerlendirme yaptılar. Cumhuriyet'te Ali Sirmen seçim sonrası ilk yazısında kendine özgü ince mizahıyla durum tespiti yaptı:

"Seçimle gelmiş bir kralımız oldu!"

En kötü koşullarda bile gelecek umudunu her şeyin önüne koyan, hayatının tamamını demokrasi mücadelesine adamış Aydın Engin de aynı pencereden bakarak "meraklısı istediği kadar sayılarla rakamlarla uğraşsın" dedi:

"Türkiye'de 24 Haziran 2018 günü rejim değişti!"

Yeni rejimin adını bir yana koyarak, yeryüzünde böylesi bir rejimin bulunmadığını da yorumuna ekledi.

*** 

Bizim gibi yaşayacak başka ülkesi olmayanlar, Türkiye'nin benzersiz siyasi atmosferine bakarak umutlu bir gelecek için pozitif direnç noktaları bulmaktan asla geri durmayacaklardır.

Ne her şey ustalarımızın işaret ettiği kadar kötü, ne de CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun dediği kadar iyi!..

Kılıçdaroğlu 24 Haziran Seçimlerini değerlendirirken "tek kaybeden var AKP" dedi:

"Kazanan ise demokrasi!"

Tabii bu bakış açısıyla, ülkenin içine yuvarlandığı durumu, ciddiyet bakımından irtibatlandırmak mümkün değildir.

***

CHP'nin tepe noktalarının artık iyice görmesi gereken bir gerçek orta yerde duruyor. AKP'nin oy oranlarıyla ilgilenmek yerine onun karşısına nasıl bir ittifakla çıkmak gerektiğini düşünseler ne kadar güzel olacak.

CHP 1950 ile 2018 yılları arasında üç kez seçimlerden birinci parti olarak çıktı. 1973, 1977 genel seçimleri ve 1989 yerel seçimleri... Bu üç seçimde de Kürtler CHP çatısı altında sandığa gittiler.

24 Haziran'da Kürtlere sıcak mesajlar veren, bundan da bir kompleks duymayan Muharrem İnce'nin yüzde 30'luk oyu ile HDP'nin yüzde 11.5'lik oy oranlarını toplarsanız yüzde 40 sınırının aşıldığını göreceksiniz.

Her seçim öncesinde sağ partiler, sağ siyasetçiler arasında "ikinci el adaylar" arayan CHP, o partilerin küflü ambarlarına bakmak yerine kendi tarihiyle biraz meşgul olsa, hem sol bir parti olmanın gereklerine yaklaşacak hem de önünde duran başarı anahtarını eline alacak. İnanmayanlar baksınlar:

-24 Haziran'da görünen köy kılavuz istemiyor! 

***

24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Genel Seçimleri'nin başarı çıtaları ve ödüllendirilmesi gereken yıldızlara puan dağıtımı yapılırken, seçim sürecinin adaletsiz ölçüleri kullanılıyor.

Bütün madalyalar Tayyip Erdoğan'a takılıyor.

Öncelikle şu tespiti yapalım: Bu seçimlerde birincilik TC Devleti'nindir.

Seçimlerin birincisi devlettir. Devlet de AKP'nin elinde olduğundan zafer doğrudan onun hanesine yazılabilir.

Esas olarak bu seçimde bir "kazanan" aranıyorsa Halkların Demokratik Partisi'ne bakılmalıdır.

Kazandığı bütün belediyeler elinden alınmış. Belediye Başkanları hapse atılmış. Genel başkanları hapiste. İl, ilçe, belde yöneticileri, aktif üyeleri biner biner toplanıp cezaevlerine konulmuş. Hatta seçime bir gün kala sandık görevlileri gözaltına alınıp içeri tıkılmış...

O kadar ki, Cumhurbaşkanı adayı da cezaevinde seçim çalışmalarını yürütüyor!!!

Akıl hastanesinde geçen bir tiyatro oyununda dahi bu kadar traji-komik sahneler olamazdı.

Hepsi oldu. HDP seçimlere sokuldu. Bunu da bir üstünlük, demokratlık, bir hoşgörü nişanesi olarak kendi göğüslerine taktılar.

Ama işin aslı şöyleydi. Siyasi partiler birer atlet ise, devlet adına koşan parkurun ortasından, diğerleri çıkış çizgisinden yarışa başladılar. HDP ise ayakları birbirine bağlanmış halde kulvarın başına konuldu.

Bu koşullarda koştu ve Türkiye'nin üçüncü büyük partisi unvanını aldı! 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nazım Alpman Arşivi