Ahmet Nesin
Abdullah Gül suikastında neden sessiz kaldın Erdoğan?..
"Abdullah Bey arabadan her indiğinde sarhoş gibi oluyor. Araba hareket ettiğinde içeriye sanki zehirli gaz veriliyor. Eşimi öldürmek isteyenler olabilir! Abdullah Bey böyle şeyleri pek umursamaz. Bu yüzden beyefendiye söylemeden arabaya iyice baktırın! Nedir bu koku?" Bunu söyleyen kişi bir dönem önceki cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül. Bu ifade hiç mi hiç Bülent Arınç'a yapılacak denilen suikasta benzemiyor. Benzemiyor çünkü Hayrünnisa Gül'ün elinde fatura var. Suikast girişiminin faturası olur mu diye sormayın, bal gibi olur.
Hayrünnisa Gül arabayı tamire gönderir ama burada bir zekâ örneği gösterir ve cumhurbaşkanlığı tamircisi yerine başka bir güvenilir tamirci bulunur ve araba ona gönderilir. Arabanın kliması gaz kaçırmaktadır ve yapılır.
Ben motorcu olduğumdan arabadan fazla anlamam, o yüzden klimanın gaz çıkarması olağan bir arıza mıdır bilmiyorum ama bu gibi durumlarda cumhurbaşkanının eşinin yaşadıklarına ve kuşkularına inanmak zorundayız. İnanmamın bir nedeni var, o da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Abdullah Gül'ün millet ittifakı adına adı çıktığında dünyada olmadık bişey yaşandı ve dönemin genelkurmay başkanı Hulusi Akar'la cumhurbaşkanı Recep Tamam Erdoğan'ın sözcüsü İbrahim Kalın helikopterle önceki cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bahçesine inerler ve o saatten itibaren artık Gül aday değildir.
Tarih ileride bu günleri yazacak ama bu görüşme açık bir tehdit görüşmesidir. Kimse 21. yüzyılda bir önceki cumhurbaşkanına, hem de beraber parti kurduğu, kendisi adına bisürü şeyden feragat eden arkadaşına "Eğer bana karşı cumhurbaşkanlığına adaylığını koyarsan seni bitiririm" diye haber göndermez. Çok az bir olasılık olsa da, gönderse bile Abdullah Gül'ün eski arkadaşı ve hemi de genelkurmay başkanıyla hiç göndermez.
Göndermez ama açıklanmayan bu görüşmede bir bit yeniği olmasa Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül bu olaydan nem kapmaz. Ayrıca bu tip olaylar ilk kez de olmuyor, dönemin dışişleri bakanı ve başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun Pensilvanya'ya yaptığı ziyaret tartışmasından sonra Hayrünnisa Gül sonunda dayanamayıp açıklama yapmış ve "Neler yazılıyor, söyleniyor, insan inanamıyor. Ben her şeyi biliyorum. Şimdi ben de susuyorum, ama fazla susmayacağım; asıl intifadayı ben başlatacağım" demişti. İşin ilginç yanı, bu tartışmada Recep Tamam Erdoğan sessiz kaldı.
Gelelim geçen günlerde Milliyet gazetesinden Talat Atilla'nın köşesinde yazdığı, yazının başında belirttiğim Abdullah Gül'e yapıldığı söylenen suikast girişimine ve Recep Tamam Erdoğan'ın böyle bir konuda hiç ses etmemesine. Ses edilmediği gibi yazı gazeteden, daha doğrusu internet sitesinden hemen çıkartılıyor ve Talat Atilla işten kovuluyor. Yazının siteden çıkartılması ve Talat Atilla'nın işten kovulması, bu işin öyle sıradan bişey olmadığını gösteriyor.
Cumhurbaşkanı olmamasına karşın neden hâlâ Abdullah Gül'ün üstüne gidildiği soru olarak akla gelebilir. Benim de kulağıma gelen Abdullah Gül ve Ali Babacan'ın adlarının geçtiği parti kurma çalışmalarının olduğu dedikodusunu duymayan kalmadı. Bunlar esasında gizli – saklı değil, aleni yapılıyor ve yazılıyor, yani iş dedikodu olmaktan çıkmış durumda.
Ben gazeteci olarak 3 konuyu merak ediyorum. Birincisi suikast girişimi ve helikopterle gelerek yapılan tehdit dışında Abdullah Gül'e yapılmış bir tehdit, sözlü uyarı var mı, varsa kim tarafından ve ne zaman yapılmış? İkincisiyse Recep Tamam Erdoğan eski yol arkadaşına yapıldığı söylenen suikast girişimi konusunda neden sessiz, bir açıklama yapması gerekmiyor mu? Üçüncüsü de sadece eski yeni cumhurbaşkanlarının, siyasilerin ve hatta 82 milyonun can güvenliğinden sorumlu içişleri bakanı Süleyman Soylu ne gibi ek önlemler aldı Abdullah Gül için ve kendisi de neden sessiz?