Ayşe Yıldırım
Adalet Bakanı adalete ‘vakıf’ değil!
Baro başkanlarının Ankara’ya yürüyüş başlattığı gün CNN Türk ekranlarına çıkarılmıştı Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu. Yürüyüş yapan baro başkanlarını açıkça hedef göstermiş ve "Sorun, gerçekten bu yürüyüş avukatların yargının sorunlarını çözmek için midir? Yoksa başka bir şey için midir?" diyecek kadar ileri gitmişti o yayında.
Saray’ın bahçesini çok seven, her fırsatta Erdoğan ya da Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ile fotoğraf veren Feyzioğlu’nun o gün söylediği başka bir şey daha vardı. Çoklu barolarla ilgili bir teklifin olmadığını kendinden oldukça emin bir şekilde iddia etti:
"Sayısı 5 bin avukatı aşan barolarda çoklu baro kurulsun sadece fikir olarak öne atıldı. Teklif yok bakın…"
Kendince baroları kriminalize edip, yürüyüşlerinin altının boş olduğunu söylüyordu.
Feyzioğlu’ndan iki gün sonra 22 Haziran’da bu kez Adalet Bakanı Abdülhamit Gül Kanal 24 ekranlarındaydı. O da Feyzioğlu’ndan farklı konuşmuyordu:
"Savunma mesleğini geriye götürecek bir çalışmaya asla destek vermeyiz. Arkadaşlarımız, savunmayı güçlendiren, avukatların haklarını daha koruyan ve mesleki örgütlenmeyi daha da güçlendiren bir yapı üzerine çalışma yapıyorlar."
Ve o da herhangi bir taslağın olmadığını, tüm görüşleri dinlediklerini, AKP grubunun tüm bu önerilere bakarak bir taslak ortaya çıkaracağını söylüyordu. Ardından Ankara’ya yürüyen baro başkanlarına şöyle sesleniyordu:
"Ortaya çıkan hangi şeye karşısınız? Teklif yok, hangi maddesine karşı çıkıyorsunuz? Ortada henüz bizim bile daha vakıf olduğumuz bir teklif yok."
Aradan bir hafta geçti ve dün Bakan Gül’ün de TBB Başkanı Feyzioğlu’nun da "yok" dediği o teklif Meclis başkanlığına sunuldu.
Şimdi soru şu?
Saray’a yakınlığıyla övünen Feyzioğlu’nun bu tekliften gerçekten haberi yok muydu?
Hadi diyelim onun yoktu, peki Adalet Bakanı Gül’ün?
Dün teklif meclise sunulurken başta İstanbul Barosu olmak üzere pek çok ilde barolar savunma için eylemdeydi. Adana’da avukatlar polis tarafından tartaklanıp, biber gazı sıkıldı.
Tüm bunlar olurken Adalet Bakanı Gül, tek bir kelime bile etmedi. Demek ki dediği gibi kendisi söz konusu teklife hâlâ ‘vakıf’ değil.
Dün İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Duraoğlu, Çağlayan’daki adliye binasının önünde binlerce avukatla birlikte kamuoyuna çoklu baronun sakıncalarını somut örnekler üzerinden anlatıyordu:
"Baroların toplumla yüzleştiği sorunlar da vardır. Mesela kadına karşı şiddet konusunda çok net bir tavır takınan baronun yerine ‘bunun yaşamın fıtratında var olduğunu’ söyleyen bir baro tarafından ifade edilmesinin ortaya çıkarabileceği sorun ya da bir cemaat yurdunda çocuğa karşı bir istismar olmuşsa doğal karşılayabilecek bir sarı baronun ortaya çıkmış olmasının ifade edebileceği anlam, işkenceye koşarak giden müdahale eden bir baronun yanında koşmayan, yetmeyen bir baronun ortaya çıkmış olması, bunun gibi çok alanda farklı baroların ortaya çıkmış olmasının ifade edebileceği anlam yargı dünyasının çok değişmesine sebep olur. Bundan direkt olarak adalet etkilenecek."
Evet, adaletin doğrudan etkileneceği bir değişiklik tartışılıyor ama Adalet Bakanı ortada yok…
İşte Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ucube sistemin sonuçlarından biri de bu.
Yargı bağımsızlığının son ayağı olan savunma yok edilirken Adalet Bakanı, konudan bihaber olur. Pandemi nedeniyle sokağa çıkma yasağı ilan edilirken Sağlık Bakanının haberi olmaz. Okullar kapanıp, sınavların tarihleri değişirken Milli Eğitim Bakanının haberi olmaz.
Tek adam aklına estiği gibi karar alır, atanmış bakanlar da uzaktan bakar.