Koray Düzgören

Koray Düzgören

Afrin: İşgalle gelen yağma ve etnik temizlik suçu

Türkiye’nin egemenleri Afrin’de ve diğer Kürt bölgelerinde etnik temizlik yaparak Kürt meselesinin çözülebileceğini zannediyorsa Afrin yeni bir yanılgının başlangıcı olur.

NATO’nun ikinci güçlü ordusu iki ay süren bir harekattan sonra Kuzey Suriye’de Kürtlerin yaşadığı Afrin bölgesini ve şehir merkezini işgal edebildi.
Bunu da sahip olduğu askeri güç ile değil Rusya ve Suriye’nin izni ile gerçekleştirebildi. 
Rusya’nın Suriye hava sahasını açması sayesinde Türkiye’nin savaş uçakları Afrin’de hedefleri bombalayabildi. Rusya buna izin vermeseydi Türkiye karadan da Afrin’e giremezdi.
Bu gerçeği başta en başta Türkiye’yi yöneten ya da yönettiğini zanneden AKP-MHP-Devlet Koalisyonu’nun sorumluları çok iyi biliyor.

Rusya bu harekata izin vererek, belki Suriye politikasında bazı amaçlarına yönelik adımlar atmış olabilir. Ama Afrin izniyle asıl NATO üyesi Türkiye’yi biraz daha avucunun içine aldığı, Rusya’nın güdümüne soktuğu da bir gerçek.

Türkiye işte bu ve daha başka tavizler, kozlar karşılığında kopardığı bu izne dayanarak ve tabii büyük bir güç gösterisi de yaparak Afrin’e girebildi.
Üstelik de bütün dünya TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri) ve ÖSO’nun (Özgür Suriye Ordusu) Kürt savaşçıların taktiksel bir kararla direnmek yerine geri çekilme kararı almaları üzerine Afrin merkeze rahatça girdiklerini naklen yayınlanan görüntülerden öğrenmiş bulunuyor. 

Türkiye kamuoyundan gerçekler saklansa da savaşın bilançosu oldukça ağır.
Türkiye’nin kayıpları ÖSO militanları dahil olmak üzere 300 civarında.
Türkiye ne kadar inkar etse de savaş süresince 300’e yakın sivil katledildi.
Türkiye’nin zırhlı araç-gereç ve helikopter kayıpları da önemli bir yekun tutuyor.
YPG ve destekçilerinin kaybı iktidar sözcüleri ve TSK’ye bakılırsa 3500’ün üzerinde. Suriye İnsan Hakları Gözlem Evi’nin belirlemeleri ise bu sayının yüzde 10’u ya da civarını gösteriyor.
Bilanço nasılsa sonra ortaya çıkacak.

BU İSTİLAYA KAHRAMANLIK DENEBİLİR Mİ?

Kimileri buna ‘zafer’ diyebilir. Afrin’de hafif silahlı Kürt savaşçılarının belli bir direnişten sonra geri çekilmeleri ile elde edilen kazanım ‘kahramanlık’ olarak nitelendirilebilir mi?
Bu sonuca ‘kahramanlık’ demek zor olsa bile bu gelişme, Erdoğan ve AKP-MHP-Devlet Koalisyonu tarafından önümüzdeki seçimler için tepe tepe kullanılabilir.
Ama tüm dünya kamuoyu ne iç tribünlere yönelik bu ‘kahramanlık’ söylemlerine ne de savaşın ve istilanın gerekçesi olarak ileri sürülen iddialara pek inanmıyor.

1-Kimse bu savaşın terörle mücadele olduğunu düşünmüyor.

2-Kimse Afrin’den Türkiye’ye herhangi bir saldırı ya da düşmanca bir eylem yapıldığını kabul etmiyor.

3-Kimse Afrin’in Kürt teröristlerin elinde olduğunu düşünmüyor. Türkiye’den başka kimse YPG, Suriye Demokratik Güçleri ve onların müttefiklerini terörist olarak adlandırmıyor.

Türkiye başından bu yana uluslararası kamuoyuna bu savaşın bir terör operasyonu olduğunu anlatmaya çalıştı ama bir yandan da girdiği her köye, ele geçirdiği her tepeye ya da yükseltiye Türkiye bayrağı çekerek bunun aslında bir işgal harekatı olduğunu göstermeye de adeta özel çaba harcadı.

Ülkeyi yönetenler de onlara bağlı propaganda organları da başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere yaptıkları açıklamalarla bu savaşın aslında bir işgal operasyonu olduğu gerçeğini fütursuzca dile getirdiler.

Doğru, Afrin şimdilik işgal edildi. Ama henüz ele geçirilemedi.

Bunlar farklı kavramlar.

ABD, Batılı ülkeler, Avrupa Birliği, İran, Rusya ve onun baskısıyla Suriye çeşitli gerekçelerle Türkiye’nin Afrin’e girmesine izin verdiler.

Kimi sessiz kalarak kimi de sahtekarca karşı çıkıyormuş gibi yaparak Türkiye’nin yolunu açtılar.

Bu nedenle de Türkiye’nin Afrin’i şimdilik işgal etmesi bir ‘kahramanlık’ değil. Zafer hiç değil.

TSK VE ÖSO IŞİD’İ YENEN KÜRT GÜÇLERİNE KARŞI

Tam tersine Batı kamuoyu ve hatta devletlerinin çoğu bu savaşa karşı endişelerini ve kuşkularını dile getiriyorlar.

1-Türkiye’nin Kuzey Suriye’deki bir bölgeye girmesinin hiçbir hukuki gerekçesi bulunmuyor. Bu harekat tam olarak uluslararası hukukun ve ilkelerin ihlali. Türkiye egemen bir devlet tarafından resmen çağrılmadığı halde o ülkenin topraklarına girmiş durumda.

2-Türkiye bu harekatı ÖSO adı verilen ama gerçekte çoğu eski IŞİD ve El Nusra cihatçılarından oluşan paralı militanlarla birlikte yapıyor. 

3-Türkiye ve ÖSO bu harekatı Suriye’nin önemli bir bölümünü IŞİD’in elinden kurtaran ve IŞİD’in neredeyse yok olmasını sağlayan Kürt güçlerine karşı yapıyor. Böylece IŞİD’in yeniden güçlenmesinin yolunu açıyor.

4-Türkiye açıklamalarıyla girdiği Suriye topraklarında kalıcı olacağının işaretlerini veriyor. Daha önce Fırat Kalkanı harekatı ile girdiği Şehba Bölgesi’ne kaymakamlar ve devlet görevlileri atanması gibi uygulamalara hazırlanıyor.

5- Türkiye Afrin bölgesinde bir etnik temizlik uygulayacak. Daha önce Türkiye’ye sığınan pek Afrinli olmadığı halde Türkiye’deki Afrinlilerin Afrin’e dönecekleri açıklanıyor. Oysa amaç, Afrin’de yaşayan Kürtleri yaşadıkları yerlerden sürerek yerlerine cihatçı aileleri ve Türkiye’nin uygun göreceği Sünni grupları yerleştirmek. 

Başta Erdoğan olmak üzere birçok yetkilinin konuşmasında bu konu açıkça dile getiriliyor. 
Oysa bu çok tehlikeli bir karar.

Bu uygulama Afrin’de ve bütün Kuzey Suriye’de tehlikeli kışkırtmalara ve yeni çatışmalara yol açacak bir süreci başlatabilir. Hatta Türkiye’de, Kürtlere yönelik bu etnik temizlik harekatına doğal olarak tepki gösterecek olan Kürtlerle Türkler arasında ciddi çatışmalara yol açabilir. 
İngiltere’de yayınlanan The Independent Gazetesi’nin deneyimli Ortadoğu muhabiri Patrick Cockburn da Kuzey Suriye’den yazdığı yazıların 18 Mart tarihli sonuncusunda bu tehlikeye işaret ediyor: 
"Afrin kentinin Türk ordusu ile Suriyeli isyancı güçlerin (ÖSO demek istiyor) eline geçmesi kaçınılmazdı ama durum hâlâ tehlikelerle dolu. Ana sorulardan biri, bu Kürt bölgesinin alınmasının, orada çoğunluğu oluşturan Kürtlere yönelik bir etnik temizliğe yol açıp açmayacağı."

Daha şimdiden Cockburn’un da yazısında belirttiği gibi 200 bin kadar Afrinli her şeylerini bırakıp güvenli bölgelere göç etmiş durumda.

AFRİN’DE KÜRTLERİN MALLARI YAĞMALANIYOR

Bunun ötesinde Afrin merkeze ve işgal edilen diğer yerleşim yerlerine giren cihatçı ÖSO militanlarının yağmacılığa başladığına ilişkin haberler dünya medyasında yer almaya başladı. Militanların Kürtlere ait işyerlerini yağmalarken çekilen görüntüler büyük tepkilere neden oldu.
Uluslararası haber ajanslarının verdiği bu görüntülü haberleri Türkiye yalanlayamadı. Hem TSK hem de Cumhurbaşkanlığı Sarayı olayla ilgili soruşturma başlatılacağını açıklamak zorunda kaldı.

Açıklama yapılsa da hatta soruşturma başlatılsa da etnik temizlik ve yağmacılık insanlık suçu ve bu suçun uluslararası ceza hukukunda karşılığı bulunuyor. 

Sadece yağmacılık ya da etnik temizlik de değil Afrin’de Kürtlerin kültürüne, tarihine ve kimliğine yönelik olarak da suçlar işleniyor. ÖSO militanları Afrin’de ilk iş olarak Kawa’nın heykelini yıkarak işe başladılar.
Independent yazarı Cockburn yazısında bu duruma da değiniyor:
"Çoğunluğu Araplardan oluşan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) savaşçılarının ilk yaptığı şey, Afrin kent merkezinde Kürtlerin mitolojik bir kahramanının heykelini yıkmak oldu. ÖSO savaşçılarının çektiği videolar, bu kişilerin birçoğunun, Kürtleri ve Müslüman olmayan azınlıkları, uzaklaştırılması ya da yok edilmesi gereken düşmanlar olarak gören eski IŞİD veya El Kaide’ciler olduğunun işareti."

TSK ve cihatçı militanların Afrin’e girmesiyle birlikte işlenen suçlar ve dünya medyasına yansıyan insanlık dışı görüntüler başta Birleşmiş Milletler olmak üzere birçok uluslararası kurumun ve insan hakları kuruluşlarının tepkisine neden oldu.
Bu tepkilerin artması kaçınılmaz.

Peki Afrin’in işgali (Ele geçirilmesi değil) Türkiye’ye ne kazandıracak?
Bu sayede sınırların ötesindeki Kürtlerden kurtulabileceklerini mi zannediyorlar?
Ya da Afrin’den sonra Minbiç, Sincar diyerek Kürt meselesini halledebileceklerine mi inanıyorlar?
Daha önce bir yazımda da belirttiğim gibi Türkiye’nin egemenleri Afrin’e ve diğer Kürt bölgelerine girerek, oradaki Kürtlere etnik temizlik yaparak, Kürtlerin mallarını yağmalayarak Kürt meselesinin çözülebileceğini ya da Kürt meselesinden kurtulabileceğini zannediyorsa yanılıyor.
Geçmiş 100 yıl içinde bunu yapmak isteyenler hep oldu.  
Hepsi yanıldı. O eylemlerin karar vericileri şimdi artık sadece bu katliamlarla anılıyorlar. Devam etmek isteyenler için söylemek gerekir.
Afrin, bir zafer falan değil, bu yeni yanılgının başlangıcı olur.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi