Ah ah o Ermeni, Rum komşularımız…

Ermenistan ve Türkiye’nin karşılıklı gösterdikleri olumsuz diplomatik yaklaşımlar ve tarihi geçmiş nedeniyle her iki toplum birbirini öcü görüyor.

"…Ne büyük mutluluktur ki dünyamız hâlâ on binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir. Her kültürün bir rengi, bir kokusu vardır…"

Yaşar Kemal

Geçen gün sosyal medyada gezinirken, ya da sörf mü desem bilemedim, önüme bir paylaşım geldi. Türkiye’de yapılan bir  araştırmaya göre nüfusun yüzde 8’i Ermenilerle olası komşuluğa olumlu bakıyormuş. Yüzde 36 fark etmez, kalanı da asla istemediğini beyan etmiş.

Araştırmalarda nefret söylemlerinde zaten başı çeken bizler bu sonuca şaşırmadık. Anket sonucunu değerlendiren dostlarımın umutsuzluk ve kızgınlık duygularıyla toplumun bizlere bakışını eleştirdiklerini gördüm. "Keşke komşum olsanız" diyen de oldu. Bu anket sonucunu sosyal medyamda paylaştıktan sonra evlerine yemeğe davet eden beni hiç tanımayan güzel insanlar da oldu. Araştırmada size komşum olsun diyenlerin oranları düşük gelse de bence bu ortamda hiç de düşük sayılmaz. Bizler için %8 ve hatta bana fark etmez diyen yüzde 36’lık kesim gelecek için umut verici kabul edilmelidir.

Bir gerçek de şu ki yüzde 8’lik kesime yetecek kadar ne Ermeni ne de Rum komşu olacak nüfus artık bu coğrafyada yok. Ne acıdır ki sayımız yok denecek kadar az. Hele ki Rum nüfus onların durumu çok daha vahim… 

Bu anket paylaşımı sonrası tabii karşı görüşler de hiç az değildi. Gelen eleştirilerde özellikle "Peki Ermenistan’da Türk komşu isterler mi?’’ sorusu çoğunluktaydı.

Bu soruda bile Türkiye’nin yerli halkı olma gerçeğini içselleştirememe halini okuyoruz. Bu esasen "YA SEV YA TERK ET" sloganın devamı.

Gelelim Ermenistan’da Türk komşu isterler mi sorusuna. Ben bu sorunun üstünün kapanmasını doğru bulmuyorum. Son zamanlarda çokça konuşulan bir durum var. Ermenistan’da ciddi sayıda Türkolog var. Ermenistan’a gittiğinizde Türkçe konuşan Ermenistan doğumlu insanlarla karşılaşabilirsiniz. Bu, bir anlamda iyi bir şey olarak görülebilir fakat esasen derinine indiğinizde bu konunun çok üzücü nedenleri olduğu görebilirsiniz. Türkiye’nin söylediklerini Soykırım inkârı üzerinden anlamaya çalışmak için bu bölümü okuyan insanlar çoğunluğu oluşturuyor. Yani esas Türkolog olma motivasyonunu "Türkler ne diyor?" olarak okumak en doğru yorumdur. 

Ermenistan – Türkiye ilişkilerinin normalleşme (bana göre uzlaşma) sürecinde Ermenistanlıların Türkiye’den gelen insanlara ne kadar olumlu bakacağını tahmin etmek zor değil. Bu sürecin altı doldurulmadan, doğru temaslar kurulmadan atılacak adımların kalıcı hasar vereceğini düşünüyorum. Ermenistan’da topluma "Komşunuzun Türk olmasını ister misiniz?" sorusu sorulsa, Ermenistan nüfusunun %8’i bile sorun olmaz demeyecektir. Türkiye ile teması olmayan ya da olmamış Ermeniler yüksek yüzdelerle Türk komşu istemeyecektir. Fakat Türkiye’den, Lübnan’dan ya da Suriye gibi ülkelerden Ermenistan’a göç eden Ermenilerde bu oran çok farklı olacaktır. Onlar, yaşadıkları tarihsel temaslar nedeniyle Türkleri ya da Türkiye halklarını sadece katliam ve savaşlarla tanımıyor. Toplum içindeki farklı kesimlerle de temas kurabilme imkanları oldu. Bu bazen ticari, bazen kültürel ya da sadece bir seyahat. 

Ermenistan ve Türkiye’nin karşılıklı gösterdikleri olumsuz diplomatik yaklaşımlar ve tarihi geçmiş nedeniyle her iki toplum birbirini öcü görüyor ve bu da gayet normal.

Geçen günlerde Sn Doktor Sinan Oğan, Ukrayna – Rusya savaşı sırasında Ukrayna’da yakalanan Ermenistanlı bir gencin videosunu paylaşarak "Ermenistan vatandaşı yağma suçu işlerken yakalanmış. Yaşadığı ülke değişse de fıtratı değişmemiş maalesef!’’ yorumunu yaptı. Bu cümleyi kuran kişi yıllarca mecliste vekillik yapmış, tanınırlığı olan bir akademisyen ve siyasetçi. (Bu arada Rusça bilenlerin çevirisine göre, yakalanan Ermeni genci Ukrayna’ya sevgilisi için gelmiş.  Konunun yağma ile ilgisi olmadığı söylendi.)

Sinan Bey’in sözlerine karşılık olarak "Ermenilerden market yağmacısı çıkmaz" asla demiyorum. İnsan fıtratı dinden, ırktan çok daha öte bir şey. İnsanı ve ruhunu bunlara indirgemek en büyük hatadır. Eğer yağmacı Ermeni yaklaşımı önde gelen bir siyasetçide bile varsa, nefret söylemlerine rağmen %8’in "Ermeni komşu isterim." cevabı çok anlamlı. Yağmacıları bizler 6-7 Eylül olaylarından çok iyi hatırlarız. Her halkın yağmacısı var olduğu gibi topluma güzellikler sunan fertleri de vardır gibi basit bir yaklaşımı benimseyememiş ya da benimsemek istemeyen bir siyasetçi profilini yine görmüş olduk…

Geçen hafta sonu Halkların Demokratik Kongresi’nin düzenlediği bir etkinliğe katıldım. GAZİ Katliamını anma etkinliğine katılmak üzere GAZİ CEMEVİ’ne gittim. Ben de konuşmacıydım. Başka halklardan da konuşmacılar davetliydi.

Daha öncesinde bir dizi DÜNYA ANA DİL GÜNÜ etkinliklerinde her kesimin davetlisi oldum. Hepsinde ortak izlenim şudur ki yakın çevremizdeki Halkları ve İnançları bile tanımıyoruz. Yani birbirimizi tanımıyoruz. Sadece tanıdığımızı sanıyoruz.  Gerçekle yüzleşmeye, belki de demokrasi köprüsü olmaya çaba verenlerin katkılarıyla uzunca sohbetlere ihtiyacımız var. "YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ" demekle pek bitmiyor bu durum.  

Gazi Cemevinde, Gazi’de katledilen canları andığım konuşmam sonrasında yanıma gelen ve sohbet etmek isteyen dostlar vardı. Birçoğu bizleri merak ediyordu ve kendi hikayelerindeki Ermeni’yi anlatma arzusundaydı. Canların mekânında farklı inanç ve kimliğe sahip insanların merkeze insan olma halini koyarak, birbirlerinin acılarına ortak olması ve tanıması o günün bence en kutsal anıydı… O etkinlik çıkışında yeni bir anketle gelen Canlara "Ermeni komşu ister misiniz?’’ diye sorsalardı, eminim yüksek bir yüzdeyle "Çok isteriz.’’ cevabı çıkardı. Meselenin özü, doğru zamanda doğru kişilerle teması kurarak dostluk köprülerini genişletmekten ibaret. Elbette bu dostluk köprüsü Halklar ve İnançlar üzerinden kurulacak. Bizler de Barışın Eşekleri olmaya, elçileri ve hamalları olmaya, ta ki bu köprüler kurulana kadar yılmadan devam edeceğiz.

Yazımın sonunda 28 Şubat 2015’te kaybettiğimiz büyük usta YAŞAR KEMAL’i selamlıyorum. Sadece bir yazar değildi. Büyük usta, tarihi silmek isteyenlere karşı da hep mücadele verdi. Van AHTAMAR MANASTIRI ayakta kaldıysa, ustanın verdiği emek unutulamaz. Gittiğin yerde rahat uyu usta, bizlere bıraktığın miraslar için saygımı sunarım…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi