Ragıp Zarakolu
Ahmet Akif Mücek yalnız değil! (mi?)
Stockholm. Şu Covid-19 günlerinde, insanın gönlünü daha karartan şeyler de oluyor. İsveç’te siyasal olarak correct/doğru olmak önemlidir. İnsanlar inanmasa bile siyaseten doğru olmaya çalışır genellikle. Ama genellikle. Ve bazen de kulaklar sağır, gözler kör olabilir, siyaseten correct olmak adına. Ahmet Akif Mücek, sürgünde bir araştırmacı yazar, yayıncı, fotografçı.
Belediye tarafından evinden çıkarıldı. Şimdi, umut ederim geçici olarak, evini açan sendikacı bir arkadaşında kalıyor. Muhafazakâr bir siyasal partinin elinde olan bir belediye. Modoratların kısacası. Onların siyaseten correct davranma gibi bir kaygıları yok. Muhtemelen önümüzdeki dönem iktidarı da paylaşacaklar. Epey kısıtlamalar gelecek ardından, yetersiz olan şeyler bile iptal olunacak.
Buna karşılık, solun, sosyal demokratların, liberallerin müdahil olması gerekmez mi? Burada siyaseten correct davranmak, hiçbir biçimde müdahil olmamayı getiriyor sonuçta. Ahmet Akif Mücek, yolladığı açık mektupta şöyle diyordu:
"Haziran ayında andrahand kontratın feshi ile ilgili taahhütlü mektup aldım. İki hafta önce yine Bostadsförvaltare Jaana Eerikäinen'den 30 Ekim'de daireyi terk etmem gerektiğini belirten bir mektup daha gönderildi.
Daha önce Social tjänst çalışanlarından Jennie Värn, Social Sekreterare Soma Hama Ghareb ve Arbets Konsult Anna-Lena Walvik ile durumum hakkında konuştum. Son olarak Social Tjänst bölüm şefi Maria Bertilsson’a mektup yazdım ve durumumu anlattım.
Bana verilen cevapta evi terk etmem konusunda alınan kararın arkasında Håbo Kommun yönetiminin, yani politikacıların olduğu dolayısıyla kendilerinin sadece kararı uyguladıklarını açıkladılar.
Bu karara gerekçe olarak Bålsta’da konut sıkıntısı gerekçe gösteriliyor. Yeni gelenler olduğu benim başımın çaresine bakmam gerektiği söyleniyor.
Ben bir kriminal ya da uyuşturucu bağımlısı değilim. Politik bir insanım. Bu nedenle İsveç’te bulunuyorum. Türkiye'de (İstanbul) uzun yıllar (17 yıl) hapis yattım. Bu nedenle son derece ciddi sağlık sorunlarım var ve tedavilerim devam ediyor. İşkenceler nedeniyle burada Uppsala’da İşkence Rehabilitasyon Merkeziyle bağlantım var. Ayrıca fiziksel kronik hastalıklar nedeniyle tedavi görüyorum. Social Tjänste çeşitli defalar gerekli raporları bıraktım. Dolayısıyla Håbo Kommun yönetimi hastalıklarım ve tedavi süreçlerim hakkında bilgi sahibidir.
Evden çıkarılmam konusunda alınan kararın tedavimi sabote ettiğini komündeki yetkililere anlattım. Bunun dışında hastalıklarım nedeniyle sosyal yardım dışında bir gelirim olmadığını dolayısıyla ev bulmamın mümkün olmadığını, bir alternatifimin bulunmadığını anlattım.
Ayrıca ben burada tek bir odada kalıyorum. Håbo Kommun Bålsta´daki konut sorununun benim kaldığım tek odanın geri alınmasıyla çözülmeyeceğini kez anlattım. Ancak yetkililer tüm bunları bilmelerine rağmen, meselenin kendilerini ilgilendirmediğini ve kararı uygulayacaklarını açıkladılar.
Oysaki ben gelirim olmadığı halde uzun süredir çeşitli ev şirketlerinde kayıtlıyım: Uppsalahem, Stockholmbostad, Sigtunahem, Håbohus. Hâlâ sıradayım. Ama şimdiye kadar bir daire bulamadım. Başka seçeneğim yok ve silah tehdidi altında gibi hissediyorum. 30 Ekim'de beni daireden ayrılmaya zorlamak, sokağa çıkmak anlamına geliyor. Hasta bir evsiz olacağım.
Bu evde yaklaşık dört yıldır oturuyorum ve aslında hukuken kontrat yapma hakkım var. Bunu dahi gizliyorlar. Ben kendilerine söylediğimde sessiz kalıyorlar.
Bu nedenle şu an için tek çözüm, bir daire bulana kadar burada kalmama izin verilmesidir.
Kommün tarafından alınan kararın tekrar gözden geçirilmesi, kaldırılması burada yaşamama izin verilmesini istiyorum. Ahmet Akif Mücek / Rosgården 9 lgh 1103 / 746 32 Bålsta"
Yukardaki adres geçerli değil artık. Ahmet Akif Mücek, ünlü Yargıtay 9. Dairenin hayatını alt üst ettiklerinden biri. Yıllarca hapis yatarsınız, yeni bir hayat kurarsınız ve on yıl önceki tozlanmış bir dosyadan, kendinizi müebbet hapse mahkum bulursunuz, bir gün ansızın. 17 yıl hapislik yetmez denerek…
Ahmet Akif Mücek’in kamerası ile Sarkis Usta ve Ercüment Gürçay, Rengahenk’in bir odasında, 90. yaşgünü kutlandığında.
Ahmet Akif Mücek, Beyoğlu’nda Kıymet Yıldırımer ile birlikte Rengahenk Kültür Merkezini kurmuş, kültürek farklılıklara ve farklı renklere yer veren çalışmalar yürütüyorlardı, sanat/kültür dergisi çıkarıyorlardı, değerli kitaplar yayınlıyorlardı.
Yargıtay 9. Daire bir gün ansızın iplerini çekiverdi.
Kılpayı kurtuldu müebbetten. Tam o sırada Rengahenk’te İsveçli yazar ve sanatçılarla düzenlenecek bir toplantı için İsveç’e gitmişti. İltica etme durumunda kaldı. Her şey sonlandı. Kültür merkezi, yayınevi, dergi... Şimdi nasıl kütüphane depoya kondu ise İstanbul’da da yayımlanan kitaplar, dergiler, her şey depoya kondu.
Ahmet Akif üniversite tahsilini çıkarıverdi aradan İsveç’te. Araştırmalarına devam etti. İsveç’e ilk geldiğimde Stockholm kütüphaneleriyle o buluşturdu beni, David Gaunt beni Uppsala Üniversitesi kütüphanesi ile buluştururken.
Umarım, Ahmet Akif Mücek yalnız değil! belirlemesi doğrulanır. Bir depoya koyduğu, birçoğu hapishaneden kalma kitaplarına kavuşur!
Ahmet Akif Mücek, hapiste iken Edgar Hilsenrath’ın, Ermeni soykırımını meddah anlatımı ile konu eden "Son Düşüncenin Masalı"nı tercüme etmişti, başka çalışmalar yanında. Yayımlanan kitapları ise şunlar: Türkiye’de Askeri Darbeler (2009), 12 Eylül Askeri Darbesinin Ekonomi Politiği (2009), Asimetrik Savaş ve Provokasyon (2010), Orta Doğu’nun Globalleşmesi (2014), Sri Lanka Barış Süreci (2017), Türkiye’nin Tarihi ve Ekonomik Politik Yapısı (2019). Filipinler Barış Süreci (bir gün çıkacak).
2019 yılında çıkan Türkiye’nin Tarihi ve Ekonomik Politik Yapısı adlı kitabı nedeniyle kendisiyle yaptığım söyleşide Ahmet Akif, "AKP sonrası bir rehabilitasyon süreci çok daha zorlu olacak" demiş ve şöyle devam etmişti: "Bugün AKP rejiminin yol açtığı tahribat, başkanlık rejimi veya başka biçimlerde kuşaklar boyu devam edecek bir derinlik ve yaygınlığa sahip."