İrfan Aktan
Ali Haydar Fırat: CHP ya solculaşacak ya da eriyecek
Artı Gerçek - 14-28 Mayıs seçim sonuçlarının muhalefette yarattığı sarsıntılar sürüyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nde Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık koltuğunda kalmak istediği ama parti içinde buna itirazların yükseldiği görülüyor.
Önümüzdeki günlerde Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel’in bu itirazın taşıyıcı aktörleri olacağı söyleniyor ama bunu Kılıçdaroğlu’na rağmen mi, onunla mutabakata vararak mı yapacaklar, meçhul...
Açık olan şu ki, yıllardır Kılıçdaroğlu’nun yanında duran, adaylığının hararetli destekçilerinden politikyol.com Genel Yayın Yönetmeni Ali Haydar Fırat gibi isimler genel başkana alenen bayrak açmaya, itiraz seslerini yükseltmeye başladı. Kılıçdaroğlu’nu CHP içindeki sol kanadı ortadan kaldırmakla eleştiren Fırat’la kapsamlı ve bir o kadar da ilginç bir CHP muhasebesine buyrunuz…
Seçim öncesinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını en çok destekleyen kişilerden biriydiniz. Milletvekili aday adayı oldunuz ama aday gösterilmediniz. Seçimden sonra da Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlıktan çekilmesi yönünde keskin bir dönüş yaptınız. Bu dönüşün milletvekili yapılmamanızla bir ilgisi var mı?
Dün nasıl ki Kılıçdaroğlu’nu kararlılıkla savunduysam, bugün de aynı kararlılıkla değişimin şart olduğunu savunuyorum. Seçim sonrası tavrımı kişisel bir mesele olarak görenleri anlıyorum ama birazdan konuşacağımız üzere kazın ayağı öyle değil. 2015 seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu beni Muş’a aday olarak gönderdiğinde, bunu bir parti görevi olarak kabul ettim, gittim ve çalıştım. Sonraki seçimlerde aday adaylığı başvurusu yapmadım. Fakat 14 Mayıs seçimlerinde, elbette öncesinde yaptığım birtakım istişareler sonucunda aday adayı oldum.
Kiminle istişare ettiniz?
Partinin en üst kademesiyle… Sayın Kılıçdaroğlu’nun beni aday listesine koymaması elbette kendi takdiridir. Fakat seçim sonrası tavrımın temel iki nedenden biri Kılıçdaroğlu’nun ittifak sistemi içinde diğer partilere muazzam bir alan açması, diğeri ise CHP tarihinde görülmemiş bir biçimde toplumda karşılığı olmayan ve çoğunluğu sağcı kişilerin merkeze oturtulması. Partiye emek vermiş onlarca il başkanı adaylık için istifa ettiği halde kendilerine yer bulamadı ve parti örgütü küstürüldü. 14 Mayıs öncesinde, milletvekili listesini gördüğüm anda seçimin kaybedileceğini anlamıştım.
CHP’NİN VEKİL LİSTELERİNDE EŞ-DOST-AHBAP İLİŞKİLERİ BELİRLEYİCİ OLDU
Seçim öncesinde Kılıçdaroğlu’nun doğru aday olduğunu savunuyordunuz. Şimdi öyle düşünmüyor musunuz?
Kılıçdaroğlu doğru adaydı. Fakat kampanya süreci iyi yönetilmedi; çok basit hatalar yapıldı. Ayrıca muazzam bir taban baskısına rağmen sandıklara sahip çıkılmadı.
Milletvekili listesi hangi dengeler gözetilerek hazırlandı?
Kemal Bey kendisine yakın olan danışmanlarını, o danışmanlar ve bazı belediye başkanları da farklı şehirlerdeki arkadaşlarını listeye koydu. CHP’nin milletvekili listelerinde eş-dost-ahbap ilişkileri belirleyici oldu. CHP olarak ne diyorduk; iktidara gelirsek kadrolar liyakata göre belirlenecek. Oysa kendi milletvekili listemiz bile bu şekilde belirlenmediği için CHP’nin bazı seçmenleri gidip başka partilere oy verdi.
Fakat Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 48 oy aldı…
Evet ama parti yüzde 24-25 bandını aşamadı. Üstelik de seçime ittifakla girildiği halde! Ayrıca benim tırnak içinde “Kılıçdaroğlu karşıtı” haline gelmemin nedeni sadece seçim yenilgisi de değil.
ÖZELEŞTİRİ VERİLMEMESİ HALKI CİDDİYE ALMAMAKTIR
Ne peki?
28 Mayıs’tan sonra toplumun karşısına çıkılıp cesaretle, özgüvenle ve siyasal bir analizle bu seçimin neden kaybedildiğinin anlatılmaması. Özeleştiri verilmemesi halkı ciddiye almamaktır.
Ama Kılıçdaroğlu bir TV programına çıktı ve kendince açıklamalar yaptı…
Evet, Sözcü TV’ye çıktı ve seçim listelerini kendisinin hazırlamadığını söyledi. Kaldı ki listeler Sayın Kılıçdaroğlu’nun denetimindeki sekiz kişilik komisyon tarafından hazırlandı. Evet, o sekiz kişi listeye eş-dost ve arkadaşlarını, danışmanlarını yazdılar ve CHP tarihinin en kötü listesini hazırladılar ama son tahlilde o listeler Kılıçdaroğlu’nun önüne gitti, “bu insanın bu listede ne işi var” diyebilirdi.
Eğer Kılıçdaroğlu bu listeye rağmen kazansaydı, yine aynı eleştiriyi yapar mıydınız?
Zaten Kılıçdaroğlu’yla görüşüyor ve partiye dönük eleştirilerimi, önerilerimi sunuyor, yapısal sorunları kendisine de aktarıyordum.
CHP GENİŞLEME ADI ALTINDA KİMLİKSİZLEŞME SÜRECİ YAŞIYOR
Ne gibi yapısal sorunları?
Bir kere CHP’nin net bir politik hatta ihtiyacı var. 1965’te “ortanın solu” kavramı kullanılırken, şu anda “CHP ideolojik yelpazenin neresindedir” sorusuna bir cevap veremezsiniz. CHP cumhuriyetçi bir parti midir, sosyal demokrat bir parti midir, liberal bir parti midir? Bu soruların cevabı yok.
Belki de CHP yönetimi ideolojik hat netliğinin kendisi açısından daraltıcı bir sonuç yaratacağını düşünüyordur…
Hayır, CHP genişleme adı altında kimliksizleşme süreci yaşıyor. Eğer bir genişleme stratejisi benimsiyorsanız, bunun için kimliksizleşmeniz değil, parti örgütünüzle birlikte çalışmanız gerekiyor. Tepeden inme değil demokratik işleyişle, benimsete benimsete, benimseye benimseye ilerlemelisiniz. Sağdan-soldan şahsiyet transferiyle bir yere varamazsınız. CHP’nin sınıf ve kimlik sorunu yaşayan kesimlere dönük politikalar geliştirmesi gerekiyor. Bunu o kesimlerden isimleri transfer ederek yapamayacağınız görüldü. Çok açık işte; İslamcıyı partiye getirerek muhafazakârlardan oy alamıyorsun! Bu hatayı niye tekrarlayıp duruyorsun?
Az önce Kılıçdaroğlu’yla birebir görüşmelerinizde öneri ve eleştirilerinizi aktardığınızı söylediniz. Ne konuşuyordunuz?
Mesela partinin bir medya-iletişim stratejisi olmadığını söylüyordum kendisine. Gazeteciler doğru-dürüst bilgilendirilmiyor, Kılıçdaroğlu’na ulaşmada ciddi sorunlar yaşıyor. Genel Başkan’ın etrafında bir iletişim ekibi var ve bu ekip tamamen kişisel çıkarları etrafında hareket ediyor. Bunların kişisel kaygılarının olduğunu, kendi medyalarını kurduklarını ve oralara ciddi paralar aktardıklarını ama partinin bunun toplumsal karşılığını hiçbir biçimde almadığını bizzat Kılıçdaroğlu’na söylüyordum. Kaldı ki bana göre bir partinin kendi yayın organları olur ama örneğin televizyon kurmamalıdır. CHP’nin AKP’nin yaptığı gibi kendi medyasını kurmak yerine bağımsız medyayı desteklemesi gerekiyordu. Bunu yapmıyorsan, eleştirdiğin iktidardan ne farkın kalıyor?
KEMAL BEY İYİ DİNLEYİCİDİR, SENİ DİNLER, HAK VERİR AMA BİLDİĞİNİ YAPAR
Sağdan isimlerin CHP’ye alınıp önemli kademelere getirilmesi konusunda Kılıçdaroğlu’yla hiç konuştunuz mu?
Tabii. CHP’li olmayan isimler partiye alınmadan önce kamuoyunda veya parti içinde yıpratıcı tartışmalar oluyor. Sonra bu isimler partiye geliyor, parti çizgisinin dışında açıklamalar yapıyor, o da ayrıca yıpratıcı oluyor. Daha sonra bunların bir kısmı partiden ayrılıyor ve giderken de yıkıcı açıklamalar yapıyor. Sonuç itibariyle partiden götürdükleri, katkılarını kat be kat aşıyor. Oysa parti kendi içinden kadro yetiştirmek, parti örgütünü yenilemek ve gençleştirmek, aynı zamanda da parti tabanının İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerden ibaret olmadığını idrak ederek buna göre örgütlenme faaliyeti yürütmek zorunda.
Kılıçdaroğlu’nun bu eleştiri ve önerilerinize yanıtı ne oluyordu?
Kemal Bey iyi bir dinleyicidir. Seni dinler, hak da verir ama bildiğini yapar. Ayrıca Kemal Bey’in yanındaki Tuncay Özkan, Enis Berberoğlu, Okan Konuralp gibi, bana göre liyakati olmayan isimlerin de etkisi var. Mesela bir iddiaya göre Konuralp RTÜK üyesiyken Deva Partisi’yle milletvekilliği pazarlığı yapıyor. Tabii bu sadece bir iddia ama CHP geleneğinde, kültüründe böyle bir şey yok. Bir kere Konuralp CHP’li değil. Geldi, Kemal Bey’le profesyonel bir ilişki kurdu, danışmanlığını yaptı, RTÜK üyesi oldu, şimdi de milletvekili seçildi. Tuncay Özkan’ın nasıl bir siyasi geçmişe sahip olduğu, hakkında nasıl itham ve iddialar olduğu biliniyor zaten. Bu insanlar Kemal Bey’i o kadar yanlış bir biçimde yönlendirdiler ki! Kemal Bey’e her seferinde söyledim; bu insanlar sizi yanlış yönlendiriyor, sizin için, karşılığı olmayan konuşma metinleri hazırlıyorlar, karşıtlıklar yaratıyorlar. Kendilerine yakın olmayan gazetecileri dışlıyorlar. Reklam verme konusunda…
CHP BİR ŞİRKET Mİ KARDEŞİM!
Evet?
Ben bir CHP’li ve Kılıçdaroğlu’nu seçmiş 1250 Kurultay Delegesi’nden biri olarak Tuncay Özkan’ın KRT ve ANKA’yla ilişkisinin açıklanmasını istiyorum. Kimse bir ilişkisi olmadığını söylemesin, ayıptır. Partiye fatura kesenler bugün Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanı olamazlar! Aksi halde haklı olarak şunu sorarım: “CHP bir şirket mi kardeşim!” Ben aileden, atalarından CHP’li olan biri olarak bunu reddediyorum.
Eğer Kılıçdaroğlu sizinki gibi farklı görüleri de dinlediği halde bahsettiğiniz grubun görüşlerini uyguluyorsa, bu yanlış yönlendirme değil, bir tercihtir…
Doğru, bu bir tercihtir. Sayın Kılıçdaroğlu tercihini bu insanlardan yana kullanmıştır.
Peki neden?
Bu nasıl bir ilişki sistematiği içinde böyle oluyor, anlamak mümkün değil. Her seferinde başarısızlık ürettikleri halde nasıl oluyor da bu insanlarla yürüyor; bunun izahını Kılıçdaroğlu’nun yapması gerekiyor. Bunlar zorunluluk değil, birer tercihtir. Erdoğan’ı şoförünü, danışmanını filan milletvekili yapıyor diye eleştiriyorduk. Peki Kemal Bey’in yaptığını niye eleştirmeyelim? Kemal Bey tartışan bir parti istemiyor. Düşünün ki, helalleşme çağrısını yapacağından Parti Meclisi’nin bile haberi yoktu. Peki biz Erdoğan’ın tek adamlığını niye eleştiriyoruz ki! Dolayısıyla “biz neden yenildik” sorusunun cevabını kamuoyu önünde vermek zorundasınız.
Kılıçdaroğlu özellikle köylü seçmen üzerinde TRT etkisi olduğunu söyledi…
Peki sen o köylere gittin mi? Seçime üç-dört ay kala gidip mitingler yaparak bu insanların oyunu alamayacağını bilmiyor musun? Kemal Bey gerçekten çok çalışkan bir siyasetçi. Ama önemli olan yereldeki örgütlerini seçim takvimi dışında da sürekli çalışabilir hale getirmen. Kemal Bey yereldeki “kanaat önderleriyle” görüştü; peki bunlar gerçekten kanaat önderi miydi, yerelde etkileri var mıydı, yoksa birileri kendi aralarında pazarlıklar yaptı ve sizi de bu çerçevede mi o kanaat önderleriyle buluşturdular? Genel başkanın zamanı çok değerlidir ve siz o değerli zamanı karşılığı olmayan etkinliklerle değil, azami sonuç elde etmek üzere kullanmak zorundasınız.
KILIÇDAROĞLU SEÇİM KAYBININ BEDELİNDEN NİYE MUAF TUTULSUN?
Kılıçdaroğlu bunu yapmadı mı?
Yapmadı.
Kılıçdaroğlu’nun koltuk sevdalısı, hırslı bir lider olmadığı, tam da bu nedenle cumhurbaşkanı seçilirse parlamenter sisteme dönüş sürecini iyi yöneteceği söyleniyordu. Gerçekte Kılıçdaroğlu böyle biri değil mi?
Kemal Bey bir siyaset inşa ediyordu ve bunun etkisiyle yerel seçimleri de kazandı. Aynı modeli ülke yönetiminde de uygulamak üzere cumhurbaşkanı adayı olması doğruydu. Eğer seçilseydi gerçekten de herkese eşit mesafede bir cumhurbaşkanı olurdu. Ama nihayetinde seçim kaybedildi ve bunun herkese bir bedeli oldu. Peki neden Kılıçdaroğlu bu bedelden muaf tutulsun? Şu anda Kemal Bey bir şey vaat etmiyor.
“Bu gemiyi limana ulaştıracağım” demek bir hata değil mi?
Bu liman hangi liman? Liman iktidarsa, siz onu yapamadınız. Niye hâlâ ille de kaptan ben olacağım diye diretiyorsunuz? Ben olsam 29 Mayıs sabahı çıkar, bana oy vermiş-vermemiş herkese teşekkür eder ve “hakkınızı helal edin, ülkede bir değişime öncülük etmeye çalıştım, başaramadım, şimdi ise partimde değişim sürecini başlatıyorum, kurultayı toplayacağım ve aday olmayacağım. Mücadele bayrağını başka bir arkadaşım devralacak ve ben de ona elimden gelen her türlü desteği vereceğim” derdim.
Sizce Kılıçdaroğlu bunu partide bölünmelerin yaşanacağı kaygısıyla mı yapmıyor?
Niye bölünsün parti? CHP ilk defa mı genel başkan değiştiriyor? Bu kaygının, “Erdoğan giderse ülke kaosa sürüklenir” söyleminden farkı ne?
KILIÇDAROĞLU CHP’NİN SOLLA İLİŞKİSİNİ ORTADAN KALDIRDI
Peki Kılıçdaroğlu’nun gitmesi halinde CHP yine ulusalcıların, sağcıların belirleyici olduğu bir partiye dönüşmez mi?
CHP zaten yeteri kadar sağda şu an! Kılıçdaroğlu’na yönelik en temel eleştirim, CHP’nin solla ilişkisini ortadan kaldırmış olmasıdır. Kılıçdaroğlu CHP’yi solsuzlaştırdı. Bu toplumun yüzde 80’i yoksulluk sınırının altında yaşıyorken siz “ortanın solu” olmayı bırakın, gövdenizle birlikte tamamen solda durmak zorundasınız. 600 sandalyelik parlamentonun 500’ü sağcı milletvekillerinden oluşuyorsa, ki CHP ve Yeşil Sol Parti içinde de sağcı vekiller var, topluma nefes aldırmak için sol bir siyaset örgütlemeniz lazım. Peki ortada sokağa çıkıp işçi sınıfı için direnen bir sendika var mı? Bunda Kemal Bey’in “sokağa çıkmayın” söyleminin etkisi yok mu? Sokak bir hak talep mekânıdır. Siz o en temel mekândan bile feragat ediyorsanız, iktidarın canına minnet.
Kılıçdaroğlu bu tür eylemlerin iktidar tarafından manipüle edileceğini düşünmekte haksız mı?
E o zaman muhalefet yapmanızın anlamı ne? İsmet Paşa Demokrat Parti’nin tüm baskılarına rağmen her defasında sokağa çıktı. Ecevit suikast ihbarlarına rağmen, ki suikast girişimi de oldu, sokağa çıkmazlık etmedi. Sokağa çıkmayan bir parti sol olabilir mi? CHP kendini sola yerleştirmediği sürece savrulma devam eder. Muhafazakârlardan, Ülkü Ocakları’ndan transferler yaparak, araya birkaç solcu ismi de serpiştirerek iktidara gelemeyeceğiniz gibi, muhalefet de yapamazsınız. Bunu son birkaç seçimdir gördük zaten.
BELEDİYELERİN YÜZDE 60’I CHP’DE AMA PARTİNİN OYU YÜZDE 24!
2019 yerel seçimlerindeki başarı nasıl sağlandı peki?
İktidarın milliyetçi söylemi Kürtleri dışladığı için bu sonuç alındı. Yerel seçim başarısı sadece gösterilen adaylarla olmadı. Kürtler ve başkaca etkenler olmasa bu başarı elde edilemezdi. Bakın Refah Partisi 1994’te yerel seçimleri kazandıktan sonra ciddi bir siyasal- toplumsal dönüşüm başlatarak, muhafazakârlığı yayarak başarısını sürdürdü ve AKP de bu dönüşümün üstünde yükseldi. CHP de 2019’daki başarısını ancak toplumsal dönüşümle sürdürebilirdi. Peki ne oldu? Bugün belediyelerin yüzde 60’ı CHP’de ama partinin oyu yüzde 24! 2019 seçimleri AKP açısından büyük bir kırılmaydı ve eğer CHP bunu iyi kullansaydı, iktidar bir daha toparlanamazdı.
Peki CHP neyi yapmadı?
AKP’nin milliyetçi-muhafazakâr siyasetine karşı “hayır, ben senden daha milliyetçi, daha muhafazakârım” dendi. Hayır kardeşim sen AKP kadar milliyetçi ve muhafazakâr olmak zorunda değilsin! CHP’nin böyle bir tarihsel yükümlülüğü yok. Cumhuriyetin kurucu partisi olarak özgüvenle hareket etmen gerekiyor. Sen ancak bu kesimleri dışlamayacağını söyleyebilirsin. Ama senin esas eksenin ezilen kimliklerle, Kürtlerle, Alevilerle, işçi sınıfıyla birlikte, eşit-özgür bir Türkiye vaadi olmalı.
DEMEK Kİ SENİN SANDIK GÖREVLİN BİLE SANA OY VERMEMİŞ!
Kılıçdaroğlu’nun seçim öncesinde yayınladığı “Kürtler” ve “Aleviler” videoları karşılık bulmadı mı?
O videolar tarihi önemdeydi ama öncesinde bu eksende inşa edilmiş bir siyasi söylem yoktu. CHP’nin Karadeniz’deki il başkanlarıyla Doğu Anadolu’daki il başkanları ülke meseleleri konusunda birbirinden tamamen zıt şeyler düşünüyorsa, senin parti politikanda sorun vardır. CHP eskiden parti içi eğitim veriyor ve bu zıtlıkları kendi içinde gideriyordu. Ama şu anda parti içi eğitim sadece sandık güvenliği konusunda veriliyor ki, sandık güvenliği bile sağlanamıyor. Her seçim günü sandık güvenliği konusunda sorun yaşandığı halde bunun üstesinden gelinememesi, her seçim akşamı teknik altyapı sorunlarının ortaya çıkması anlaşılır gibi değil.
Sizce CHP içinden birileri iktidar lehine kasten mi bunu yapıyor?
Bunlar yetersizlikten, liyakatsizlikten kaynaklanıyor. Bütün sandıklarda CHP görevlileri niye yoktu? Bunu niye açıklamıyorlar? Bakın, yıllardır CHP görevlilerinin olduğu ama bir tane CHP oyu çıkmayan sandıklar var. Bu ne demek; senin sandık görevlin bile sana oy vermemiş! Örgütten sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı vardı; şimdi görevden alındı. Yahu bir çık, konuş! Kardeşim siz seçmene “gönül rahatlığıyla sandığa gidin, tek bir oyu bile heba ettirmeyeceğiz” demediniz mi? Ne oldu seçim akşamı? PM üyesi ve şu anki Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın çıktı ve 14 Mayıs’ta yaklaşık 80 bin, 28 Mayıs’ta da yaklaşık 20 bin sandıktan ıslak imzalı tutanak alamadık dedi.
Yani oylar korunamadı, öyle mi?
Tabii ki! İktidarın değişeceğine inandırılan ve bu nedenle muazzam bir emek harcayan milyonlarca insana CHP’nin büyük bir özür borcu var. On binlerce insan sandıkta görev almak için başvurdu, bu insanlara görevli kartı bile verilemedi! Yurtdışı oylarının sayıldığı Ankara Ticaret Odası binasındaki görevliler arıyor, “ya bize bir bardak su bile getirilmedi” diyordu. Ankara’nın Mamak ilçesinden bile beni arayıp “sandıkta görevli yok” diyenler oluyordu. Bırak Çorum’u, Şırnak’ı, uzak bir köyü, Ankara-Mamak yahu! Çıkıp bunların hesabını vermeyecek misiniz?
ŞU AN CHP’DE SEÇİM SONUÇLARI DEĞİL, KILIÇDAROĞLU’NUN KOLTUKTA KALMASININ FORMÜLLERİ TARTIŞILIYOR
Şu anda CHP Genel Merkezi’nde bütün bunların muhasebesi yapılmıyor mu?
Hayır, şu an CHP’de seçim sonuçları değil, Kemal Bey’in nasıl genel başkanlık koltuğunda kalabileceğine dair formüller tartışılıyor. Önümüzde bayram tatili, ardından yaz tatili var. Bu süreçte tepkilerin soğuyacağını, sonbahara doğru da partideki değişim talebinin marjinalleşeceğini, ardından da belediye başkan adaylarını kendilerinin belirleyeceğini düşünen bir ekip partide egemen.
Büyükşehirlerin kaybedilme riski üzerinde durulmuyor mu?
Deniz Baykal gibi “küçük olsun, benim olsun” düşüncesine sahip olan bu ekibin büyükşehirlerin kaybedilmemesi için kapsamlı, derinlikli bir analize giriştiğine dair herhangi bir şey gördük mü, okuduk mu?
CHP’DE CİDDİ BİR DÖNÜŞÜM OLMAZSA, YEREL SEÇİMLERDE ERİYECEK
İmamoğlu parti içinde ne tür hamleler yapıyor?
İmamoğlu’nun herhangi bir hamlesi yok henüz. Kendisi Sayın Kılıçdaroğlu’yla görüştü, kendisine değişim çağrısı yaptı. Kılıçdaroğlu ise kendisine “Parti MYK’sıyla ilgili bir önerin var mı” diye sordu. İmamoğlu da “Hayır efendim, ben buna karışmam” yanıtı verdi ve üzerine düşeni yapıp şimdilik geri çekildi.
Siz de İmamoğlucu musunuz artık?
Hayır, ben hiçkimseciyim, CHP’liyim. Ama şunu biliyorum ki, Kemal Bey bir fedakârlık yapıp İmamoğlu, Özgür Özel veya ismi geçen kimler varsa, onlarla bir araya gelmeli ve CHP’deki dönüşümü başlatmalı. Eğer CHP’de ciddi bir dönüşüm yaşanmazsa, önümüzdeki yerel seçimlerde muazzam bir seçim boykotuyla karşı karşıya kalacak. Bizi yerel seçimlerin kaybedilmesi ve iktidarın şimdiye kadar eşi-benzeri görülmemiş bir muhafazakâr yaşam dayatması bekliyor. Ayrıca iktidar şu anda 12 Eylül faşist anayasasını aratacak bir yeni anayasa hazırlığı içinde. Kimliklere, sosyal ve siyasal haklara çok ciddi kısıtlamalar getirecekler. Şu anki Meclis tablosu içinde böylesi bir anayasanın geçmesinin önünde de herhangi bir engel yok.
CHP ROTAYI SOLA DOĞRU KIRMAK ZORUNDA
Peki CHP buna karşı ne yapabilir?
Toplumsal muhalefetin örgütlenmesi ve CHP’nin de buna öncülük etmesi gerekiyor. Ama mevcut CHP kadrolarının solla, toplumsal muhalefetle hiçbir ilgisi yok. Dolayısıyla mesele sadece genel başkanın değişmesi değil, CHP’nin solcu ve genç bir kadroyla toplumun karşısına çıkmasıdır.
Kılıçdaroğlu genel başkanlıkta kalırsa bu hamle yapılamaz mı?
Kılıçdaroğlu’nu seven, ona değer veren biri olarak söylüyorum ki, genel başkanlık koltuğunda kalırsa tabanda ona yönelik öfke daha da artacak ve belki de itibarına yönelik hak etmediği oranda eleştirilecektir. Dolayısıyla çevresinin kendisine yönelik telkinlerine göre değil, bu gerçekliği görerek hareket etmeli. CHP’nin bugün yapması gereken, Milliyetçi Cephe döneminde bile olmadığı kadar sağcı, hatta ırkçı düzene meydan okumaktır. Bu meydan okumayı Kılıçdaroğlu ve mevcut CHP kadroları yapmıyor. Çünkü Kılıçdaroğlu “bunu yaparsak sağdan oy alamayız” diyor. Sen zaten sağdan oy alamıyorsun ki! CHP 21. Yüzyılda solun, sosyal demokrasinin, demokratik sosyalizmin ne anlama geldiğini tartışmak, rotayı sola doğru kırmak ve bunu kitlelere anlatmak zorunda.
CHP’nin rotasını sola doğru kaydıracak olan Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel gibi insanlar mı?
Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu’na alan açılmalıdır. Bu iki ismin toplumda ciddi karşılığı var. Mesele birine el vermek değil, siyasal bir değişime imkan sunacak değişim sorumluluğunu alabilmektir.
ÖZGÜR ÖZEL GENEL BAŞKAN, İMAMOĞLU CUMHURBAŞKANI ADAYI OLUR
Özel ve İmamoğlu birlikte hareket ederse, kim genel başkan olur?
Özgür Özel genel başkan olur, İmamoğlu da şimdiden cumhurbaşkanı adayı olarak topluma anlatılır. Ama öncelikli olarak İmamoğlu’nun tekrar İstanbul’u kazanması gerekiyor. Ama bütün bunları olabilmesi Kılıçdaroğlu’nun buna öncülük yapmasına bağlı. Aksi halde partide inanılmaz bir yarılma yaşanır.
Nasıl bir yarılma?
Türkiye Lübnanlaşmaya doğru gidiyor. Yani Kürtlerin, Türklerin, Alevilerin ve Sünnilerin dört parti etrafında bölündüğü ve kimsenin kapsayıcı olmadığı bir siyaset düzeni tehlikesi söz konusu. O yüzden eşit yurttaşlık kavramını sindirmiş bir partinin bu süreci engellemesi lazım.
O da CHP mi?
Bunu yapabilecek tek parti CHP’dir.
Kürtlerin partisini HDP, Türklerinkini MHP, Sünnilerinkini AKP ve Alevilerinkini CHP olarak mı tarif ediyorsunuz?
Şu an böyledir demiyorum ama siyasi gidişat böyle bir bölünmeye doğru gidiyor ve birileri de bunu istiyor.
BAYKAL ZAMANINDA BİLE CHP’NİN SOL KANADI VARDI, ŞU AN HERHANGİ BİR KANAT YOK!
Kim o birileri?
Dış güçler söylemini kullanmak istemiyorum ama Türkiye’ye böyle bir siyasi yapı biçilmek isteniyor. Buna engel olmak üzere CHP’nin yeni bir Kürt, Alevi, sınıf siyasetine ihtiyacı var. Aynı şekilde milliyetçi ve muhafazakâr kitlelere dönük de dönüştürücü bir siyasetin üretilmesi gerekiyor. Ama bu kitleleri cezbetmek için daha milliyetçi, daha muhafazakâr bir hattan ilerlemenize değil, onları da kapsayacak genişlikte bir sol programa ihtiyaç var. Şemsiye ve kadrolar sol olacak ama muhafazakârlaştırılmış, milliyetçileştirilmiş kitlelere gidilecek, onların hayatlarına dokunulacak ve bu kitleler dönüştürülerek kazanılacak. CHP’nin böyle bir potansiyeli var ama şu anda genel merkezdeki yönetim bunu domine ediyor. CHP “ben yaptım, oldu” partisi değil. Deniz Baykal’a kadar, kurulduğu günden beri CHP’nin Parti Meclisi toplantıları günlerce sürerdi. Baykal zamanında bile partinin sol kanadı vardı.
Şu anda yok mu?
Partide herhangi bir kanat yok. CHP’de sol tartışılmıyor bile. Solculuk yapmak partiye zarar verirmiş gibi bir algı hakim kılınmış durumda. Konuşmayan, tartışmayan bir sol parti olur mu?
CHP’NİN EN TEMEL SORUNU SOLSUZLAŞMA
Ama zaten CHP sol bir parti değil…
Bu haklı bir eleştiri. CHP’nin temel sorunu solsuzlaşma. CHP ya solculaşacak ya da eriyecek. Böyle giderse CHP tabanını kaybedecek.
Bölünme ihtimali var mı?
Hayır, CHP’den koparak oluşturulacak bir partinin şansı olmaz.
İmamoğlu ayrı bir parti kurarsa şansı olmaz mı?
Böyle bir ihtimal var. Eğer CHP’nin mevcut politbürosu, yani Kılıçdaroğlu’nun etrafını sarmış ekip onu düşmanlaştırmaya devam eder ve kendisine karşı daha ciddi pozisyon alırsa, İmamoğlu’nun “istenmediğim yerde durmam” deme hakkı var. Ama ben buna ihtimal vermiyorum.
ERDOĞAN İKİNCİ TURDA KAZANACAĞINDAN EMİN OLMASA OYLARI YÜZ KERE TEKRAR SAYDIRIRDI
Seçim akşamı sandıklarda hile yapıldığını düşünüyor musunuz?
Erdoğan birinci turu 264 bin oyla kaybetti, 264 bin! Bir milyon geçersiz oy var, Erdoğan 264 bin oyla birinci turu kaybediyor ve buna itiraz etmiyor! CHP bunu niye sorgulamıyor? İstanbul seçimlerini iptal ettirmiş bir Erdoğan’ın bu küçük farka rağmen itiraz etmemesi hiç mi sorgulanmaz?
Sizce Erdoğan niye itiraz etmedi?
Çünkü birinci turda toplumun gazını alıp ikinci turda kazanmayı zaten planlamışlar. Eğer ikinci turda kazanacağından adı gibi emin olmasaydı Erdoğan, oyları on kere, yüz kere tekrar saydırırdı! Yahu 2017 anayasa değişikliği referandumunda 2,5 milyon mühürsüz oy pusulası geçerli sayıldı, CHP buna karşı bir direniş sergilemedi. O saatten sonra CHP’nin siyaseti bitmişti zaten. Çünkü rejim o anayasayla değiştirildi ve sonraki her seçimde 2,5 milyon oy farkı oldu.
PARAMİLİTER GÜÇLERİN SOKAĞA ÇIKMASI SENİN DEĞİL, İKTİDARIN KAYGISI OLMALI
CHP içinden bir kliğin aslında Erdoğan lehine çalıştığına dair komplo teorilerine inanıyor musunuz?
Bana hiç de ihtimal dışı gelmeyen böylesi iddialar var. İşaret edilen insanların hiçbirine güvenmediğim için, kişisel çıkarları söz konusu olduğunda herkes için çalışma potansiyelleri olduğunu düşünüyorum. 2017’de 2,5 milyon mühürsüz pusulaya itiraz etmeyen CHP kadroları, bugünkü listeleri yapanlardı. 2017’de bunu engellemedin, 2023’te anayasaya aykırı olduğu halde Erdoğan’ın üçüncü kez aday olmasına itiraz etmedin. Bu ne demek? Muhalefet eleştirmek değil, hukuksuzluğu engellemektir. Engellemiyorsan, o koltukta oturmayacaksın.
CHP nasıl engelleyecekti ki?
2017’de bütün il-ilçe örgütleri sokağa çıkarılıp bu hukuksuzluğa itiraz edebilirdi. “Efendim bunu yaparsak paramiliter gruplar da sokağa çıkar, çatışma olur” demeyeceksin. Bu senin değil, ülkeyi yöneten iktidarın kaygısı olmalı. İktidar seçim yasasını değiştirdi, barajı yüzde 7’ye indirdi ve kendine göre bir sistem kurdu. Bunu da engellemedin. E o zaman senin yaptığın muhalefet, iktidarın sevdiği türden bir muhalefettir. Parti sözcüsü çıkıp “bunları doğru bulmuyoruz ama zaten bu iktidar şöyle, bu iktidar böyle” diyor. Kardeşim ben bunların böyle olduğunu biliyorum zaten, bana neyi anlatıyorsun! Engellesene! Engellemeye çalışsana! Kitlelerin önüne düşsene! Muhalefet ancak sonuç alıcı hamleler yaparsa toplumda güven yaratır ve iktidara gelir. “Biz seyredelim, arada itiraz edelim, bunlar zaten kendi kendilerini bitirir” kolaycılığıyla muhalefet mi yapılır? Böyle iktidara mı gelinir?
İKTİDARA GELEBİLMEK İÇİN AKP’NİN DEVLET OLANAKLARINI KULLANMAKTAN FERAGAT ETMESİNİ Mİ BEKLEYECEĞİZ?
Muhalefetin seçim sonrası en temel söylemi, iktidarın bütün devlet olanaklarını kullandığı yönündeydi. AKP’nin propaganda araçları gibi çalışan TV kanalları günlerce Kılıçdaroğlu aleyhine bir montaj video yayınladı ve muhalefet bu dezenformasyonu boşa çıkaracak medya gücüne sahip değildi. Bu ve buna benzer zorluklar, kısıtlamalar muhalefetin kaybetmesini açıklamaya yetmiyor mu?
E eğer öyle olacaksa AKP sonsuza kadar iktidarda kalacak demektir. Ne yani, iktidara gelebilmek için AKP’nin seçimlerde devlet olanaklarını kullanmaktan feragat etmesini mi bekleyeceğiz? Ayrıca şunu sorayım; ekonomik ve sosyal olarak belediyeler mi güçlü, valilikler mi? İnsanların oy tercihlerini hangisi daha fazla etkileyebiliyor?
CHP’li belediyeler Kılıçdaroğlu için çalışmadılar mı?
Valla hangi belediyenin ne yaptığını, nasıl bir çalışma yürüttüğünü açıklamaları gerekiyor. Valilik Erdoğan lehine en fazla bir mitingi yasaklayabilir. Ama belediyeler sosyal yardımlarla, yereldeki faaliyetleriyle insanları örgütleyebilir, partinin güven verici yüzü haline gelebilir. Belediyesi CHP’de olan bütün büyükşehirlerde sadece Erdoğan ve Bahçeli billboardları vardı. Bakın, AKP veya ondan önceki Refah Partisi valiliklerin desteğiyle mi, belediyelerin faaliyetleriyle mi toplumu kendi lehine dönüştürdü ve seçimleri kazandı? AKP’ye ideolojik olarak benzeyerek değil, onun belediyeler üzerinden yürüttüğü örgütlenme yöntemini örnek alarak iktidar olabilirsin. AKP de zaten bu örgütlenme yöntemini soldan devşirdi. Diyorlar ki, AKP muazzam bir para harcadı. Peki CHP kampanya parasını nasıl harcadı?
Nasıl harcadı?
Kendilerine yakın olmayan medya kurumlarına hiç reklam vermediler.
CHP SOLCULAŞMADAN BU İKTİDAR DEĞİŞMEZ
Kılıçdaroğlu, “iktidara yakın medyaya reklam verdik, yayınlamadılar” dedi.
Bu ambargoyu aşmanın binlerce yöntemi var. Bağımsız medyaya harcasaydın! Ama dert bu değildi ki! Kılıçdaroğlu’nun yanındaki beyefendi kendi kanalına nasıl para aktaracağına bakıyordu! Kime ne kadar para aktarıldığının hesabını CHP’li olarak sorgulamak zorundayız ve bunu bilmek en temel hakkımızdır. Bugün milyonlarca insanın umudu kırılmışsa, bahse konu şahıslar CHP Genel Merkezi’nin koridorlarında dolaşamamalıdır. Sayın Kılıçdaroğlu bu konuda adım atmalı, bununla da yetinmeyip “yeni bir başarısızlığa imza atmayacağım” diyerek kurultayda aday olmayacağını açıklamalıdır. CHP solculaşmadığı sürece bu iktidar değişmez. CHP değişmeden Türkiye değişmez.
CHP’nin transfer ettiği bazı sağcı isimler partiden ayrıldı. Bu ayrılıklar CHP’de nasıl bir etki yarattı?
Bir kısmı pespaye bir biçimde CHP’yi aşağılayarak gittiler. Bunlar elbette parti içinde, tabanda ciddi rahatsızlık yaratıyor. Kemal Bey bu sağcıları partiye davet etmekle kalmadı, bazılarını MYK’ya bile aldı. Bakın, geçen dönem CHP’nin seçim güvenliğinden sorumlu olan adam, bugün AKP’de milletvekili! Bu adam CHP’nin seçim güvenliğinden sorumluydu yahu!
Abdülatif Şener seçimde Kılıçdaroğlu’na oy bile vermediğini açıkladı…
Tabii, daha neler neler! Bunlarla ilgili bir özeleştiri verilmeyecek mi yani?
KEMAL BEY’İN YAKIN ÇEVRESİNDE ALEVİLER YOK
Siz Alevi, Kürt bir ailedensiniz ama şu anda CHP’yi Alevi partisi haline getirmekle itham edilen Kılıçdaroğlu’na bayrak açıyorsunuz. Neden?
CHP’de olmamın Aleviliğimle değil, solcu ve demokrat olmamla ilgisi var. Ayrıca bu partinin sosyolojisine, örgütüne inandığım için CHP’liyim. Bir kere CHP’nin Alevi partisi olmasının önüne geçmesi gerekenler yine Alevilerdir.
Neden?
Çünkü aksisi Lübnanlaşma sürecini başlatır. Elbette Alevilerin CHP’de olması tarihsel koşulların bir sonucu. Devlet Alevilere ve Kürtlere bütün alanları kapattığı için, bu insanlar mecburen siyasileşmişlerdir. Aleviler zamanında Demokrat Parti’ye gittiler ama DP’nin tamamen sağcılaşması üzerine CHP’ye yüzlerini döndüler. Gidebilecekleri başka bir yer de yoktu. Bugün bir Alevinin CHP’nin başında olması, cumhurbaşkanı adayı olması, yüzde 48 oy alması tarihidir. Ama esas tarihi olan, AKP’nin böylesi bir ekonomik, sosyal, siyasal krize, depremdeki tutumuna rağmen tekrar iktidara gelebilmiş olmasıdır.
Bu arada CHP gerçekten de bir Alevi partisi mi?
Değil. Kemal Bey’in yakın çevresinde Aleviler yok. Olsun diye söylemiyorum ama insanlar şunu bilsin; Kemal Bey hiçbir zaman Alevilik üzerine siyaset de yapmadı, Alevilere aman aman bir alan da açmadı. CHP’nin sadece bir kimliğe hapsedilmesi, onu geleceksiz bırakır. Ama buna mukabil CHP’nin bütünlüklü bir Alevi ve Kürt politikası olmalı. Bugün Türkiye’de Kürt sorununu çözme konusunda bütünlüklü bir söylemi, programı olan hiçbir parti yok.
14 MAYIS’TAN SONRA 6’LI MASADAKİ BEŞ AKTÖR ÇEKİLDİ, KEMAL BEY YALNIZ KALDI
HDP var ama…
Bence HDP de tıpkı CHP gibi artık sözünü ciddi bir biçimde sakınıyor ve tam da bu nedenle giderek sistem partisine dönüşüyor. Bu iktidara karşı sözünüzü, eyleminizi sakınırsanız giderek tabanın talebine karşı da bariyerler oluşturur ve statükoculaşırsınız. CHP’de de, HDP’de de, sol-sosyalist olduğunu söyleyen partilerde de ciddi bir solsuzlaşma var. O nedenle yörüngesini yitirmiş, boşlukta dolaşan ve kara deliğe yaklaşan bir muhalefet görüyoruz. Bu partiler bir araya gelip güçlü bir muhalefet oluşturabilir, ortak bir direnç noktası yaratabilirler. Toplumun yüzde 80’inin yoksulluk sınırı altında olduğu bir ülkede kimlikleri önceleyen sınıfsal bir pozisyon muhalefeti ayağa kaldırır. Böylece hem kimliklerin özgürleşmesi hem de alt sınıfların talepleri karşılanabilir. Bu da ancak ve ancak sol siyasetle mümkün.
Kılıçdaroğlu’nun 6’lı Masa savunusu yaparken “Gerekirse 16’lı masa kuracağım” sözü ne anlama geliyor?
6’lı Masa’daki ilişki CHP tabanında çok tepki çekiyor artık. Hepsi belli oranda milletvekili aldılar ve 14 Mayıs sonrasında beş parti tamamen çekildi, Kemal Bey yalnız kaldı. Kılıçdaroğlu’nun 16’lı masa çıkışı partide inanılmaz bir tepki çekmiş durumda. Bakın, Bolu Belediye Başkanı gibi bir ismin CHP’de olması aklın kabul edebileceği bir şey değil. Sen sürekli bu tür dengelerle hareket edersen kaybın büyük olur. Neymiş, Bolu Belediyesi’ni kaybedermişiz. Kardeşim sen parti yönetimini kişileri idare etmeye indirgersen, partiyi nasıl yöneteceksin? O kişiyi çağıracaksın, “partimizin ilkeleri ve politikaları var ve buna göre hareket edeceksin. Partimizin göçmen politikası budur, Alevi, Kürt, sol politikası budur” demen lazım. Buna uymayan bir belediye başkanını ihraç ederek bir şehri kaybedebilirsiniz ama onun karşılığında çok daha fazla kazanırsınız. Çünkü topluma kendi politikanıza inandığınızı ve onun arkasında durduğunuzu göstererek güven vermiş olursunuz. Ne yani, Ümit Özdağ’la mı hareket edeceksin?
İNSANLAR KAHROLARAK GİDİP OY VERDİ, BUNU BİR DAHA YAPMAZLAR
Öyle görünmüyor mu?
Ümit Özdağ’la hareket edeceksen solla, Alevilerle, Kürtlerle mesafen dramatik bir biçimde açılır. Ümit Özdağ’la hareket edecek bir CHP yerel seçimlerde net bir biçimde kaybedecek. İkinci tur öncesinde Ümit Özdağ’a gidilmesi vahim bir hataydı zaten. Sen aylarca birleştirici bir söylemle kampanya örüyorsun, tökezlediğin anda da tam tersi hareket ediyorsun! Kılıçdaroğlu’nun o hamlesi Kürtlerde, Alevilerde, solcularda inanılmaz bir kırılma yarattı. Fakat insanlar kahrolarak da olsa gidip yine oy verdi. Bunu bir daha yapmazlar.
Yerel seçimler için mi söylüyorsunuz?
Tabii, şu tabloda bile CHP’ye yerel seçimleri kazandıracak bir kadro, bir strateji yok. O yüzden de Kemal Bey’in değişimin önünü açması tarihsel bir zorunluluk. Kemal Bey gider ve genç bir ekip gelirse, bu büyük bir coşkuya neden olur. Emekçilerin, solcuların, Alevilerin, Kürtlerin kendilerini bulduğu bir parti örgütü Türkiye’de bambaşka bir rüzgâr estirir. Dahası, iktidarın baskılarına karşı yeni bir direnç noktası oluşturur. Kemal Bey farkında olarak veya olmayarak iktidar lehine inanılmaz bir pasifizasyon yarattı.
İDARE-İ MASLAHATÇILAR DEVRİM YAPAMAZLAR
Nasıl yaptı bunu?
“Sokağa çıkmayın, ben buradayım” diyerek. Şu anda hiçbir sendika sokağa çıkamıyorsa, bu faşizmdir ve CHP’nin tüm örgütleriyle birlikte sokakta olması lazım. Sadece mitinglerden bahsetmiyorum; grevler yasaklanıyor ve iktidar bununla övünüyor. Senin sosyal demokrat bir parti olarak grevleri örgütlemen gerekiyor. Mustafay Kemal’in dediği gibi, idare-i maslahatçılar devrim yapamazlar. Bunu CHP’de isteyen üstüne alınabilir. Türkiye radikal bir kırılmaya gidiyor ve durumu idare edenler bu kırılmada bir direnç mekanizması olamazlar. Önümüzdeki yerel seçimlerde muhalefetin kaybetmesi, toplumsal hayattaki direnç mekanizmalarının da ortadan kaldırılması anlamına gelir. Hemen ardından yeni bir anayasa gelecektir ve o da Türkiye’deki siyasal hayat açısından geri dönüşü olmayan bir başka karanlığı beraberinde getirir. Buna karşı direnebilecek tek güç soldur ve CHP’nin bir an önce bu tartışmayı kendi içinde, ardından geniş kesimlere taşıması gerekiyor.