Güldem Atabay
‘Allah yardım etsin’ ama tarımda işini yapmayan hükümete etmiyor işte
Taze Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci çiftçilere, "Allah'ın izniyle bu mazottur, gübredir, ilaçtır, tohumdur, emtia fiyatlarıdır, bundan endişe etmemelerini, tarlalarına, bağlarına, bahçelerine, ahırlarına, kümeslerine, ağıllarına sahip çıkmalarını istiyorum. Biz üreterek değerliyiz, tüketerek değil. Önce üreteceğiz, ondan sonra biz de tüketeceğiz" demiş.
Çiftçi çalışkandır, borcuna sadıktır. Ürün elde etmek için kanıyla teriyle çalışır, sonra hava koşullarının yardımı için Allah’a sığınır. Kritik olan, işini yapmanın verdiği rahatlıkla Allah’a sığınmaktır.
Türkiye’de çiftçi AKP iktidarının ikinci yarısındaki darbe üstüne darbe alıp toprağını işleyemez, işlese de birçok üründe elde ettiği gelirle maliyetlerini karşılayamaz hale geldi. Bundandır ki, çiftçinin borcu katlanarak artmakta. 2022 itibarıyla soluğu tamamen kesilenler tarlalarını boş bırakmakta, ekebilen ya gübre-ilaç kullanmadan alabileceği ürünle yetinmeye çalışmakta ya da 2 birim gerekeni 1 birime indirerek "ya nasip ya kısmet" diyerek yaşama savaşında.
Tarımla ilgilenen her kesimin yüksek sesle aktarmaya çalıştığı bu ağır çekim çöküşün sesi ancak uzayan ekmek kuyrukları ve marketlerdeki ayçiçek yağı savaşları ile duyuldu. Görülebilir, elle tutulur hale döndü. Pandemi ve göz göre göre yaratılan TL krizi ile fakirleşen halk yağmur çamur demeden ucuz ekmek kuyruklarına yerleşti önce. Ardından Ukrayna işgali ile ayçiçek yağının fiyatı ve ulaşımında yaşanan sorunlar herkesi Türkiye’nin tarımda nasıl ithalat bağımlısı yapıldığı gerçeğini hızla öğretti.
Türkiye’de fakirleşme de tarım sektöründeki çöküş de dünden bugüne oluşmadı elbette. Bu uzun satırlarla anlatılabilecek durumun nedenleri bu yazının konusu değil. Bu yazının konusu Ukrayna işgali ile sertleşecek gıda fiyatları enflasyonu ve gıda ürünlerinde yoksunluk sorununun kısa vadeli analizle nerelere varabileceği konusunda tahmin yapmaya çalışmak.
YENİ BİR KRİZ DÖNEMİNE GİRİLDİ
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, hemen her ülke vatandaşını tedirgin eden gıda fiyatları enflasyonunun yeni bir krizli döneme girdiğine işaret ediyor. Potansiyel olarak pandemi sürecinde izlenen küresel fiyat artışını da katlayacak boyutta bir tedarik sorunu ile karşı karşıya dünya. Çünkü Rusya ve Ukrayna birlikte ele alındığında, dünya tarımsal arzının önemli büyük bir kısmını oluşturuyor. Söz konusu iki ülkeden gelen başta buğday, mısır, ayçiçek yağı ve diğer gıdaları Bloomberg’ün hesaplarına göre küresel olarak işlem gören tüm kalorilerin onda birinden fazlasını oluşturuyor. Dünyadaki buğday arzının %14'ünü, mısır arzının ise %4'ünü bu iki ülke karşılıyor. Buğday ithal eden ülkelerin başında ise Kuzey Afrika ülkeleri ile Türkiye var.
Ukrayna'da tarlaları ekme faaliyetleri şubat sonu veya mart başında yoğunlaşıyor. Tam da Rusya işgalinin başladığı bugünlerde güvenli bölgelerde çiftçiler ekim yapsa bile tohum ve yakıt elde etmek sıkıntılı. Üstelik elde edilecek ürünlere savaş nedeniyle ihracat yasağı da geldi.
Savaşın başlamasıyla emtia fiyatları hızla yukarı savruldu. Tarımda traktörlerin tarlaya çıkmasını, tarım-gıda ürünlerinin şehirlerarası nakliyesini sağlayan mazot fiyatının bağlı olduğu ham petrolün fiyatı
73-74 dolar civarından 110 dolara fırlamış durumda. Buğdayın fiyatı savaştan bu yana iki hafta içinde yaklaşık %50 arttı, mısırdaysa fiyat son 10 yılın zirvesinde. Savaş ve iklim değişikliği Türkiye gibi gıdanın tüketici fiyat sepetlerinde ve harcanabilir gelir içinde önemli paya sahip olduğu ülkelerde ciddi sıkıntılar yaratacak. Türkiye özelinde ekonomi/para politikası eksikliği TL’deki değer kaybı nedeniyle çiftçinin de vatandaşın cebini çifte darbe vuracak.
Küresel gıda tedariki uzmanlarına göre savaş yarın sona erecek olsa bile söz konusu ülkelerden tarım ürünleri ihracat akışı aylarca kesintiye uğramaya devam edecek.
Rusya’nın aynı zamanda gübre üretiminde önemli hammadde olan potas ve azot gibi girdilerin en önemli tedarikçisi olduğunu da ekleyelim.
Özetle Rusya’nın Ukrayna işgali, bozulan tedarik zinciri ve üretik, Rus mallarına gelen yaptırımlar küresel gıda sektöründe fırtına yaratmakta. Tarım ve gıda sektörü açısından bu iki ülkenin savaşması kadar yıkıcı darbe yaratabilecek az sayıda ikili olabilir gerçekten de.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre küresel gıda fiyatları endeksinde son iki yıldaki %40’tan fazla fiyat artışı yaşandı. Ukrayna'daki savaş yem/gıda fiyatlarının %8-20 daha artmasına neden olacak. Bu durum özellikle gelişmekte olan Türkiye gibi fakir ülkelerde yetersiz beslenme ile karşı karşıya kalan insanların sayısını da artıracak elbette.
Tahıllar temel gıda. İnsanoğlu tarafından tüketilen toplam kalorilerin %40'ından fazlası buğday, mısır ve pirinç. Bloomberg Endeksi’ne göre tahıl stokları zaten son beş yıldır iklim değişikliği etkisiyle düşüşte. Şimdi Ukrayna şoku ile daha yüksek nakliye maliyetleri ve enerji fiyatları olumsuz etkiyi daha sertleştirecek.
KÜRESEL TAHIL STOKLARI
Kaynak: Uluslararası Tahıl Konseyi
Buğday, Fransız Devrimi’nden Arap Baharı’na ekmek fiyatlarındaki artışı tetikleyen kritik bir mal.
Ukrayna buğdayının küresel piyasalara giremeyeceğine kesin gözüyle bakılsa da Rusya kaynaklı tahılın aynı petrol gibi ticaretine yasak gelmiş değil. Fakat Rusya’da ödemeler sistemine gelen yasaklar ve Karadeniz’den mal yüklü gemilerin savaş nedeniyle karşılaştığı zorluklar Rusya kaynaklı tahılı da zor bulunur hale getirmekte.
Tahıl üreten ülkelerin de kendi ürünlerine getirebilecekleri ihracat yasağı bu durumu daha da zorlaştırabilir. Macaristan, Sırbistan, Moldova, Arjantin ve Türkiye şimdiden çeşitli seviyelerde tarım ürünleri ihracatına sınırlama getiren ülkeler.
Türkiye’ye dönelim. Tahıl ekim sezonu geleneksel olarak Ekim-Kasım aylarında, mısır kısmen tahıldan sonra Haziran’da yapılıyor.
Türkiye tahıl üretimini son 20 yılda 20 milyon tondan bir milim yukarı çıkaramadı. Geçen yıl ise üretim müthiş kuraklık sonucu 16 milyon tona geriledi.
Bu bile tarımsal üretimi desteklemesi gereken hükümeti harekete geçirmemişti, şimdi Ukrayna şoku karşısında etkisiz kalmakta. Hükümet, bütçenin %1’ine karşılık gelmesi gereken tarımsal destekleri son 10 yıldır %0,03 civarında tuttu. Bu arada mazot ve gübre maliyeti sırasıyla %200 ve %150 arttı ve son bir yılda tarımsal ödemeler bir yıl geriden yapılıyor.
Başa dönersek, gözleri kapatarak, işi Allah’a havale ederek yaşanmakta olan gıda krizinin geçmesini bekleyerek zaman yok.
2023’te seçime giden hükümete gerçekleri hatırlatmakta fayda var: Mevcut küresel resim ve Türkiye özelinde tarım sektöründeki çöküş gıda fiyatları enflasyonunu mevcut %64 seviyesinden üç haneye çoktan çıkarmış durumda. Daha özelinde ekmek birim fiyatı da 3TL’den bir nefes alış süresi kadar kısa zamanda 5-6TL’ye yükselme potansiyeline sahip.
İklim değişikliği, savaşlar, göç, kentleşme, erozyon... Tarım sektörünü aklını kullanan hükümetler açısından çoktan stratejik sektörler arasına taşımış durumda. Tarımsal üretimde planlama, çiftçiye yönlendirilen zamanlı ve odaklı destekler, tarım sektörüne aktarılan araştırma-geliştirme kaynakları, yapay zekânın tarım sektörüyle birleştirilmesi çoktan hükümetlerin yapılacaklar listesinde ilk sıralarda. Türkiye’de gidişat özellikle son 10 yıldır tam tersine.
Savaşın Türkiye’de ayna tuttuğu gıda fiyatları enflasyonu ve ürün yoklukları tükeniş sürecinin sonuçları.