Ragıp Duran
Amatör Bir Anchorman’in notları…
Göğsünde mikrofon, kulağında kulaklık, apaydınlık stüdyoda kameraların karşısındasın: ‘Hocam, kamera ikideyiz, şimdi telefon konuğunu alıyoruz…’. 6 günlük haber sunuculuğu macerasından kareler…
Ragıp DURAN
27 Mart- 1 Nisan haftasında, Artı Gerçek internet sitesinin kardeş kuruluşu Artı TV’de, 6 gün boyunca akşam ana haber bülteninde Nöbetçi Sunuculuk yaptım.
Meslek hayatımın çok büyük bir bölümü yazılı basında geçti, yaklaşık dört yıl Londra’da BBC’de radyoculuk yapmıştım. Istanbul’da IMC TV’nin kuruluş çalışmalarına katılmıştım. Televizyon haberciliği konusunda teorik bilgim biraz vardı ama televizyon haber sunuculuğu konusunda hiçbir pratiğim, tecrübem yoktu.
Büyük fedakarlık ve olağanüstü emekle çok kısa süre içinde kurulmuş olan Artı TV ile dayanışma kampanyası çerçevesinde girdim stüdyoya geçtim kameraların karşısına!
Bir kere gördüm ve anladım ki, televizyonculuk, yazılı basın ve radyo haberciliğine kıyasla çok daha zor ve karmaşık bir uğraş. Çünkü çok daha fazla aktör ve boyut işin içine giriyor, teknolojik kısıtlamalar var ve mutlaka çok kolektif çalışmak gerekiyor.
Artı TV’de, çoğu televizyonculuğa yeni başlamış ama parlak, çalışkan genç arkadaşlar var. Birbirlerini bile henüz yeni tanıyorlar. Ama yöneticileri ve tecrübeli birkaç televizyoncu sayesinde, 17 Mart’ta başlayan test yayınlarda pişiyorlar.
Stüdyoda kameraların karşısına geçtiğinizde, göğsünüzde mikrofon, kulağınızda kulaklık olunca, daha önce yaptığınız hazırlıklar da iyi gitmişse, rejiye güveniyorsunuz ve yayın su gibi akıp gidiyor. Telaşa, heyecana, paniğe gerek yok. Telefon bağlantıları ya da stüdyo konukları konusunda, teknik sorun çıkmazsa, muhatabınız da zamanı iyi ayarlayıp, söyleyeceğini iyi bir şekilde söylüyorsa haber bülteni zenginleşiyor.
Geçmişte, haber sunucuları konusunda, ABD’de Walter Cronkite, Fransa’da Joseph Pasteur ve PPDA, İngiltere’de Sir Alastair Burnet ve Türkiye’de Mesut Mercan, Jülide Gülizar, Ali Kırca, Banu Güven gibi rol modelleri hatırlıyorum. Onları çeşitli vesilelerle derslerimde, yazılarımda anmıştım. Bu anchorman ve anchorwoman’ların çalışma koşulları, stilleri, başarıları, özellikleri konusunda bir belleğim vardı. Ama iş teoriyle olmuyor. Geçen hafta en çok, 1983-87 döneminde BBC Türkçe Servisinde kazandığım tecrübe yardımcı oldu. Haber bülteninin hazırlanışı, lead-in ve lead-out’lar (TV’de ‘Kam Spiker’ denen haberin girişi ve çıkışı) dublaj, reji ile birlikte çalışma aşamalarında daha rahat hissettim kendimi.
Artı TV’nin bir ihtimal dışarıdan görünmeyen, bilinmeyen çok önemli bir özelliği var: Bu kanalda çalışan herkes idealist, solcu, nazik, saygılı ve kendisini iyi yetiştirmeye adamış gençler. Hepsi ‘Biz bu televizyonu çok seviyoruz’ diyor. Kendi aralarında çok güzel bir dayanışma, yardımlaşma var. Artı TV’de anlamsız, yıldızlaşma rekabeti yok. Oysa bizim TV kanallarında herkes birbirinin gözünü oymaya, koltuğunu elinden almaya çalışır. Artı TV’de ise koltuk zaten yok, hiyerarşi çok gevşek, herkes neredeyse her işi yapıyor. Mesela bir editör arkadaş, Perşembe günü, ‘Hocam ekranda masadaki bardakların altındaki beyaz peçeteler güzel görünmüyor. Ne yapalım? Ben bardakaltı almayı düşünüyorum ne dersiniz?’ diye sordu. En tecrübeli arkadaşa, dekorla ilgilenen arkadaşa, renk ve estetik konusunda tercihini sorup onun söyledikleri doğrultusunda bardakaltı alınabileceğini söyledim. Baktım Cuma günü, o arkadaş kendi cebinden, gitmiş dükkandan en uygun, en güzel bardakaltını almış. Şimdi Türkiye’de hangi kanalda kim böyle bir şey yapar?
‘En iyi gazeteci, -yazılı basın, radyo, TV ya da İnternet’de-, adres defteri en kalın olan gazetecidir’ derler. Yani gazetecinin çevresi, network’ü geniş olmalı. Artı TV’de başta Celal Başlangıç olmak üzere, 30-40 yıllık güven verici gazeteciliğin meyvesi olan geniş/zengin bir adres listesi var. Herhangi bir konuda o konunun uzmanına hemen ulaşılıyor. Ya da stüdyo konuğu olarak davet ediliyor. Mesela sadece ben, Cuma ve Cumartesi günleri, aralarında bir CHP Genel Başkanı yardımcısı, bir HDP milletvekili, bir Avusturya milletvekili, iki yerel siyasetçi ve en az üç önemli yazar olmak üzere birçok şahsiyeti stüdyo konuğu olarak ağırladım ya da telefonla bağlandım.
Bizim Diyarbakır’dan Bingöl’den Çanakkale’den Kadıköy’den tanıdıklarımız, eşimiz-dostumuz, henüz 1 saniye bile reklam yapmamışken, Artı TV’yi uydudan ya da İnternet’ten izlediklerini söyledi: ‘Türkiye’de izlenecek başka kanal yok ki!’.
Oysa ki Artı TV henüz test yayında. Saymaya kalksam o kadar çok eksiği var ki… Ama 16 Nisan referandumu önce sesi çıkamayanlara mikrofon uzatalım, ekranları açalım demek zorunda kaldığımız için, uzun, ayrıntılı, derin bir hazırlık yapamadan test yayına başlamak mecburiyetinde kaldık.
Artı TV kendisini esas olarak iyi haberciliğe, iyi gazeteciliğe adamış bir kanal. ’Biz herhangi bir siyasi kutbun yayın organı değiliz, sadece Hayır cephesinin sözcüsü de değiliz. 16 Nisan’dan sonra da Doğru Haber/ Zengin Yorum şiarı ile yola devam edeceğiz.’ Önemli bir saptama.
Artı Gerçek sitesi, ‘Büyük bir Şemsiye’ olarak yayına başladı. Demokrat Müslümanlardan Solculara, Liberallerden Sosyal-demokratlara, Kürtlerden Ermenilere… Barış ve demokrasi yanlısı herkesin haber ve yorum sitesi olmaya soyundu. Artı TV de aynı yolda…
Başkası olsa saatlerce reklamını yapardı, Artı TV’deki arkadaşlar ise, anladığım kadarıyla bir taraftan tevazudan bir taraftan da işten başlarını kaşıyacak zamanları olmadığı için pek yansıtmadılar: Kanala her gün en az bir yabancı TV kanalı, radyocu ya da yazılı basın mensubu gelip yöneticilerle, çalışanlarla söyleşiler yapıp sonra da haber yayınlıyorlar. Danimarka devlet kanalı bile gelmiş. Ben bile 6 günde iki televizyon bir radyo istasyonu bir de İnternet sitesi ile görüştüm. Avrupalı meslekdaşlar, Türkiye’deki düşünce, ifade ve basın özgürlüğü ile yakından ilgileniyor. Hepsi de Erdoğan’a hayran!
Artı TV yeni, önemli, değerli bir girişim. Daha çok eksiği var. Önünde uzun bir yol görünüyor. Zaman içinde eksikliklerini giderecek. Türkiye’de yurttaşların haber alma hakkını, bilgi ve zengin yoruma ulaşma hakkını sağlamaya çalışacak. Tüm iktidar odaklarına eşit uzaklıkta duracak. Tüm muhalefet odaklarının görüşlerini yansıtacak. İktidarın, egemenlerin, güçlülerin, zenginlerin değil mülksüzlerin, ezilenlerin, sessizlerin, yoksulların, dışlananların sesi olmaya çalışacak.
Yolu açık olsun…