Aradığınız yerli ve milli tarıma ulaşılamıyor

Hem küresel üretimin düştüğü hem de fiyatların artışa geçtiği bir dönemde Türkiye, gümrük duvarlarını yerle bir edip ülkeyi ithal gıdaya sonuna kadar açıyor.

Eskilerde Türkiye'nin önemli bir buğday ambarı olduğu, tarımda kendi kendine yetebildiği, topraktan bereket fışkırdığı, coğrafyasının pek çok ürünü yetiştirmeye elverişliliği her fırsatta anlatılır, bununla gurur duyulurdu. 

Ne zaman bunlarla övünmeyi bıraktık hatırlamıyorum, galiba çok oldu. 

Sonra bir baktık ki, bırakın tarımda kendi kendine yeten bir ülke olmayı, en temel gıda maddelerini ithal ettiğimizi, en rekabetçi olabileceğimiz ürünlerdeki bu avantajımızı kaybettiğimizi, açgözlü bir saldırıyla doğanın canına nasıl okuduğumuzu, verimli topraklara nasıl konut, alışveriş merkezi, sanayi tesisi, kirli enerji santralleri kurduğumuzu, yanlış sulama ve tarım politikaları ile toprakları nasıl yok ettiğimizi, tarlada ter dökenin emeğini nasıl yok saydığımızı, toprağı, suyu, havayı nasıl zehirlediğimizi de öğrenmiş olduk. 

Gerçek artık o bildiğimiz gerçek değil. Türkiye tarımda dünyanın açık pazarı haline geldi. ABD'den pamuk, Rusya'dan buğday, Fransa'dan arpa, Ukrayna'dan mısır, Meksika'dan mercimek satın alıyor bu ülke düşünebiliyor musunuz? 

Bu ithalatı da dünyada gıda fiyatlarının en fazla yükseldiği dönemde yapıyor. 

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Gıda Fiyat Endeksi'ne göre, 2018'in ilk aylarında fiyatlarda üst üste artışlar görülüyor. FAO'ya göre dünyada tahıl üretimi 2017'de rekor kırarak, 2016'ya göre 33 milyon ton daha fazla gerçekleşmiş. Ancak, FAO'nun tahminlerine göre, bu yıl dünyada özellikle mısır ve buğday üretimi düşecek. 

Hem küresel üretimin düştüğü hem de fiyatların artışa geçtiği bir dönemde Türkiye, gümrük duvarlarını yerle bir edip ülkeyi ithal gıdaya sonuna kadar açıyor, en temel tarımsal ürünleri dünyanın bir ucundan buraya getiriyor.

İşin ilginci artık tarımsal ürünler bir dış politika kartı olarak görülüyor ve kullanıyor. Özellikle son yıllarda Rusya ile domates ihracatı meselesi iyiden iyiye bir dış politika silahı haline dönüştü.

Zaten bunu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba da, itiraf etti. Türkiye'nin et ihtiyacından değil genelde siyasi olarak ithalat yapmak durumunda kaldığını söyledi, "Ülkeler bazen siyasi olarak birbirleri ile alışveriş yapmak zorunda kalıyorlar" dedi.

Çin ile ABD arasındaki karşılıklı vergi restleşmesinde yeni bir ticaret savaşının fitilinin çekileceği tartışması yapılıyor. Gündemde en fazla çelik ve alüminyum vergileri yer alsa da, bu vergi hamlesine en çok ABD'nin tarım sektörü tepki gösterdi. Çin, ABD mallarının en çok satıldığı ilk üç pazar içinde. Özellikle mısır, pamuk, soya fasülyesi ve domuz ürünleri önemli yer tutuyor. 

Çin'in bu ürünler için başka pazarlara açılma ihtimalinin, ABD'den ithal ettiği domuz eti, şarap, meyve ve kabuklu yemişler dahil olmak üzere 128 ürüne yüzde 25'e varan ek gümrük vergisi uygulayacak olmasının bir bedeli olacaktır. Çin ile ABD arasındaki restleşmeden en fazla gıda ve tarım ürünleri sektörünün etkileneceğini, fiyatlarda ciddi oynaklıklar yaşanabileceğini söylemek mümkün.

Bir ülkenin tarımsal üretimi ne kadar güçlüyse, dış politikada o kadar az taviz veriyor, müzakere masasında eli o kadar güçlü oluyor artık. Bizim tarımsal üretim silahımız şu anda kurusıkı cinsinden...

Türkiye'ye dönecek olursak devletin resmi kurumu TÜİK'in verileri de, gıda ithalatındaki artışı doğruluyor. Temel bir gösterge olarak, Türkiye'nin ithalatının ihracatından daha hızlı arttığını, ihracatın ithalatı karşılama oranının düştüğünü görüyoruz.

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası'nın yaptığı son çalışmaya göre, önemli tarım ürünlerinde dış ticaret verileri incelenmiş, 2017'ye göre 2018'de ithalatın daha da hızlı ilerlediği tespit edilmiş

2017 yılının ocak ve şubat aylarında 486 bin ton buğday ithal etmişken, 2018 yılının ocak ve şubat aylarında ithalat yüzde 188 artışla 1,4 milyon tona ulaştı. 

Türkiye 2017 yılında 5 milyon ton buğday ithal etmişti. Yıl bazında yapılan ithalatın beşte birinden fazlası sadece iki ayda gerçekleşmiş oldu.

Hem insan gıdası hem de hayvan yemi olarak geniş ölçüde faydalanılan mısır ithalatı 2017'nin ilk iki ayında 74 bin tondan dokuz katlık büyük bir artışla 2018'in ilk iki ayında 683 bin tona yükseldi. 

Türkiye 2017 yılında 2,1 milyon ton mısır ithal etmişti. Geçen yılın tamamında ithal edilen mısırın üçte birini iki ayda ithal etmişiz.

Gerek gıda sanayinin gerekse yem sanayinin temel hammaddelerinden soya ithalatı da aynı dönemlerde 297 bin tondan yüzde 16 artışla 346 bin tona ulaştı. 

Türkiye 2017 yılında 2,3 milyon ton soya ithal etmişti.

Tekstil ülkesiyiz ama hammaddeyi ithal etmeden üretim yapamıyoruz.

Aynı dönemler kıyaslandığında Türkiye'nin pamuk ithalatı da 102 bin tondan yüzde 42 artışla 145 bin tona yükseldi. 

Türkiye 2017 yılında 914 bin ton pamuk ithal etmişti.

Türkiye, petrolden sonra en büyük ödemeyi yağlı tohumlar ve ham yağ ithalatına yapıyor.

Ayçiçeği ithalatı da bir önceki yıla göre 68 bin tondan yüzde 129 artışla 156 bin tona ulaştı. 

Türkiye 2017 yılında 640 bin ton ayçiçeği ithal etmişti.

Milyarlarca dolarlık canlı hayvan ithalatına karşın, yerli ve milli hayvancılık da ithalat ile büyümeye devam ediyor. 2017'nin ilk iki ayında 49 bin baş olan sığır ithalatı, 2018 yılının ilk iki ayında yüzde 320 artışla 206 bin başa yükseldi. 

Türkiye 2017 yılında 896 bin baş sığır ithal etmişti.

Türkiye'nin coğrafyası küçükbaş hayvancılığa elverişli ancak bu alanda da ithalatla büyüyoruz. Aynı dönemler için koyun ithalatı 3 bin baştan, 2018 yılında yaklaşık altı kat artışla 17 bin başa ulaştı. 

Türkiye 2017 yılında 281 bin baş koyun ithal etmişti.

Yerli ve milli kırmızı et üretimini duyan bilen kaldıysa beri gelsin. Bu alandaki gelişmeler zaten herkesin malumu. Her dış ülke ziyaretinde dağıtılan mavi boncuğa döndü. 2017 yılının ilk iki ayında kırmızı et ithalatı 1459 tondan yüzde 332 artışla 2018 yılının ilk iki ayında 6 bin 306 tona yükseldi. 

Türkiye 2017 yılında 18 bin 879 ton kırmızı et ithal etmişti.

Sonuç: 2018'in ocak ve şubat aylarında tarım ürünleri ihracatı 11,7 milyar TL olarak gerçekleşirken, ithalatı ise 12,8 milyar TL oldu, ithalat bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 42 arttı.

Türkiye, Belçika'nın yüzölçümünden daha büyük bir alanı (Belçika'nın yüzölçümü 3 milyon hektar, son 15 yılda Türkiye'de çiftçilerin ekmekten vazgeçtiği tarım arazisi 3,2 milyon hektar) çiftçiye ektirmeyen ithalat odaklı politikalar terk edilmedikçe, rekorlar kırarak ekonomisi büyüdüğü belirtilen memlekette menşei Türkiye yazan tarım ürünü bulunamıyor, bu gidişle de bulunamayacak. 

Aradığınız yerli ve milli tarıma ulaşılamıyor, daha sonra tekrar denemeyin, ithalat verilerine bakın, yeterli...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi