aşk her şeyi affeder mi?

aşk için ölmeye, aşk için dövmeye, aşk için öldürmeye inananlar, aşk için sevmeyi bir türlü başaramıyor, hiç şüphelenmiyorsunuz.

mahkeme hülya halaçkay’a 15 yıl hapis cezası verdi.

takip etmiş olabilirsiniz, hülya kocası kadir’i öldürdü. evet, artık kadınlar da eşlerini öldürüyor. bazen önceden planlayarak, zaman zaman bir başka erkekten yardım alarak. çünkü birini öldürmek, ancak uzun yıllar süren bir şiddet pratiğinin sonucunda kolayca gerçekleştirilebilen bir iş, oğlan çocuklarının sokakta, evde kavga ederek başladıkları bir pratik bu ve bir kadın, özellikle de bir erkeğe fiziksel zarar verebilecek şiddet bilgisinden yoksun oluyor genellikle.

ama "can havliyle" diye geçiştirdiğimiz o korkunç anlarda, bazen bir kadın da elinin ulaşabildiği bir bıçakla, bir tabancayla bir erkeği öldürebiliyor. bakın bir kadın, bir erkeği dövemiyor, yaralayamıyor, belki sonrasında başına gelebilecekleri hesap ettiği için, buna cesaret edemiyor. ve bütün bu duruma "şiddet tekeli" diyebiliriz; şiddet tekeli erkeklerin elinde.

hülya kocası kadir ören’i planlayarak öldürmemiş ki taammüden işlenen cinayetlerin çok çok önemli bir kısmı da aslında meşru müdafaa sayılır, bir kadın bir adamdan başka türlü kurtulamayacağını anlayınca onu öldürmek gelir aklına. hülya da onu defalarca döven kadir’le boğuşurken eline geçen bıçakla kendisini savunmaya çalışmış. o arada bıçak kadir’in kalbine denk gelmiş. defalarca okuduğumuz, belki kanıksadığımız, yakınımıza gelmeden vahametini fark edemediğimiz şeyler. nitekim savcı bu sebeple ceza almaması gerektiğini söylemiş, önceki mahkemede. adli tıp uzmanı şebnem korur fincancı, otopsi bulgularını açıklamak üzere mahkemede hazır bulunmuş ama hâkim onu dinlememiş.

hülya’nın mahkemesinden birkaç gün önce, konya’da 20 yaşındaki kadir şeker, parkta özgür duran’ı öldürdü; kadir, özgür duran’ın ayşe d.’yi dövdüğünü gördüğünü, ona müdahale ederken çıkan arbedede cebinde taşıdığı bıçakla özgür d.’yi bıçakladığını söylüyor. kadir’in tutuklanırken çekilen fotoğraflarında yüzü gözü yara bere içinde.

ayşe d. ise, "özgür’le tartışmıştık, parkta ağlıyordum, özgür yanıma geldi, tartışmaya devam ettik. beni değil, kameriyeyi yumrukluyordu," diyor. sağa sola yumruk, duvara kafa atan adamların iki adım sonra yanlarındakine tokat attıklarını bilecek kadar hayat tecrübemiz var değil mi?

ama ayşe özgür’ü sevmiş, "19 sabıkası olması onu kötü yapmaz," diyor ki buna katılıyorum. "onun için üç çocuğumu bıraktım," da diyor. ayşe d, özgür duran’ı sevmiş, seviyor.

bu bana, geçenlerde kızı şeyma’yı öldüren kocası harun yıldız’a toz kondurmayan emine yıldız’ı hatırlattı. harun’u babalar günü’nde, emine yıldız’ı da anneler günü’nde de bir kere daha anarız belki ama söylediklerine bakılırsa emine yıldız da seviyor eşini.

ayşe d.’ye de emine yıldız’a da çok kızıyorsunuz değil mi? bunları okudukça, infial ediyorsunuz, sonra hep birlikte "aşk için o zaman ölmeli, aşk o zaman aşk"a eşlik ediyoruz. bu kadınları kınamalara doyamıyorsunuz, sonra gidip sevgililer günü kutluyorsunuz. bu kadınları, sevdiklerini bağışladıkları için aşağılayıp aşkı yüceltiyorsunuz.

oysa hülya da severek evlenmiş ama dayak üçüncü gün başlamış. bunun üzerine uzaklaştırma kararı çıkartmış ama kadir karara uymamış, evde kalıp hülya’yı dövmeye devam etmiş. hülya bunun üzerine boşanmaya karar vermiş, bulaşıkçılık yaparak kazandığı parayla, adliyenin karşısındaki arzuhalciye gidip boşanma dilekçesi yazdırmış, dilekçesiyle girdiği adliyede ondan harç istemişler. kimse ona, boşanma davası açmak için harç yatırması gerektiğini söylememiş. ihtimal ki, evliliğini korumak istemişlerdir. hülya, bu yıl öldürülen 480. kadın olmadı, katil oldu.

cuma günü, kadınların sırtındaki yüke bir yenisi daha eklenecek, bir 14 şubat hediyesi edinebilme yükü. çiçekçi çırakları, yorgun argın oradan oraya koştururken, birazcık daha pembe, birkaç kırmızı kalp daha, birkaç yalan, birkaç mecburiyet, bol bol yalnızlık korkusu, epeyce can sıkıntısı, sonraya saklanan kırgınlıklar, kalbe gömülen hayal kırıklıkları… bir türlü böyle sevgi olmaz olsun, diyememek.

hiçbir reklama inanmıyorsunuz, aşkın reklamını yapan her şeye inanıyorsunuz. "sistem"in hiçbir tuzağına düşmüyorsunuz, aşk adı altında dönen bütün dönme dolaplara atlayıveriyorsunuz. aşk için ölmeye, aşk için dövmeye, aşk için öldürmeye inananlar, aşk için sevmeyi bir türlü başaramıyor, hiç şüphelenmiyorsunuz.

her şeyi sorguluyorsunuz, bir tek aşka ve aileye toz kondurmuyorsunuz. gerçekten iyi mi yapıyorsunuz?

***

geçen yazıda, önemli bilgi hataları yapmışım. mehmet selim kiraz davasıyla ilişkilendirilen ve bu sebeple adli yargılama talebiyle ölüm orucu yapan mustafa gökçek grup yorum üyesi değil. yine adil yargılanma talebiyle açlık grevi yapan grup yorum üyeleri ibrahim gökçek ve helin bölek. başta eylemciler olmak üzere herkesten özür dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi