Nazım Alpman
‘Atam kafayı yemek üzereyiz!’
İlkokul şarkısıydı hep birlikte söylenirdi:
"Bugün 23 Nisan/Neşe doluyor insan!"
2020 Nisan’ında dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu "COVİT-19 Salgın Hastalığı" nedeniyle kimsenin neşe dolacak hali yok!..
Tabii hastalıkla mücadele yöntemlerindeki gelişmiş düzey de insanın beynini yakmıyor değil. Çok üst düzey alanda korunma halleri gayet başarılıyken, aşağı katlarda daha cesur bir yol izleniyor:
-Ölen ölür kalan sağlar bizimdir!
İşçiler fabrikalara, şantiyelere doğru "sürü bağışıklığı" yöntemiyle sevk edilirken, üst düzey şahıslar video-konferans dışı bir temasa girmeyerek adeta "Korona Destanı" yazıyorlar:
-Nasıl sosyal mesafe ayarlanabiliyormuş görüyor musunuz?
Kafa karışıklığı yaratan gelişmeler de meydana gelebiliyor.
Mesela bazı belediyeler var ki, devlet hizmetlerini sollayan çalışmalar içine girebiliyorlar. Canla başla yaptıkları "hizmetler" haliyle yakın geçmişte yaşanan "hezimetleri" çağrıştırıyor.
O belediyelere bakınca birden anlaşılıyor ki, büyük şehirler iktidarın elinden uçup gitmiş, muhalefetin omuzuna konmuş!..
Korona ile muhalefet birleşince ortaya daha tehlikeli ve riskli bir hastalık çıkıyor:
-Muhalefet virüsü!..
Her virüsün bulaş geleneği oluyor. Bunun da var tabii:
-Medya virüsü!..
Her iki de koronavirüsten daha tehlikeli…
O zaman koronayı kenarda tutup bu virüslere vurmak farz haline geliyor.
-Ne yapıyor bu belediyeler?
-Ekmek dağıtıyorlar!..
-Başka?
-Yardım topluyor?
-Of, olacak iş değil… Başka?
-Sahra hastanesi kuruyor?
Açık olarak görülebilir ki iktidardan önce hastane açmak düpedüz devlete karşı gelmektir. Bunları daha önce terör örgütleri de yapmıştı.
Ekmek Teröristi. Yardım Teröristi. Hastane Teröristi.
Demek ki, bu faaliyetler doğrudan muhalefetin terör örgütü haline geldiğinin kanıtı olabilir!
-Siz ne dersiniz?
-Valla efendim… Kem-küm… Şey işte…
-OLABİLİR Mİ DİYORUM SİZE?!!
-Emredersiniz elbette olabilir, hatta kesin olarak terör faaliyetidir!
Böylece ülkenin öteki tarafındaki belediyelerden sonra beriki tarafındaki belediyeler de gönül rahatlığıyla terörist olarak damgalanıp, mühürlenebilir.
Bugün 23 Nisan (bu koşullar içinde kıvranan ülkede haliyle) neşe dolamıyor insan.
Büyük Millet Meclisinin 100. yılı kutlamaları tam da bu zamana denk gelip çattı. Acaba hastalık vesilesiyle Meclis’i tümden kapatsa mıydık? Bu düşünceler de insanın aklını başından almıyor değil.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak Atatürk tarafından çocuklara armağan edilmiş. Yaklaşık bir ay sonra Gençlik Bayramı geliyor. Atatürk Gençliğe Hitabında diyor ki:
"Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir…"
Bu nutku okuyup da koronavirüs sarmalına dolanınca insanın aklı başından gidiyor. Anıtkabir açık olsa da huzura çıkılsa ziyaret defterine şu mu yazılacak:
-Atam kafayı yemek üzereyiz!