Ragıp Zarakolu
Ayşe Buğra'ya söz etmenin düzeyi
Stockholm. Başkan Mr. RTE’nin Ayşe Buğra’ya ilişkin değerlendirmesi artık haber kaynaklarının sadece gossip olduğunu gösteriyor. Bizim Akademik dünya aynı zamanda kıskançlık, çekememezlik, ayak kaydırma hikayeleri ile doludur. President herhalde değil, kesinlikle pek muhterem danışmanlarından aldı bu çok "değerli" enformasyonu.
Saray çok büyük, ama çevre çok dar! Bütün bunlar dibe vurmanın emareleri değilse ne?
Bunlar geçmişte de çok yaşandı. Mesela 27 Mayıs cuntasının akademik tasfiyesinin ardında da, elbette bazı yeteneksiz muhteris akademisyenler vardı. Listeyi onlar fısıldadı zabitanın kulaklarına.
CHP’ye angaje olmama, chp/dp it dalaşında bağımsız bir tavra sahip olma, örtülü dp’lilik olarak aktarıldı bu çokbilmişler tarafından. Ve de sola daha bir açık olanlar da listelenmişti.
DP polisi eski eşkiya Zeki Şahin’in yerlerde sürüklediği, İÜ Rektörü Sıddık Sami Onar bu tasfiye rezilliğine HAYIR deyip istifa etti. ODTÜ rektörü, AÜ Rektörü de onu izledi.
Nasıl özlüyoruz böyle Rektörleri! Zaten Boğaziçi’nin hedef olmasının nedeni de daha önceki onurlu tavır değil mi?
Kimler yoktu ki 147’ler arasında: Türkiye’de bilim felsefesinin öncüsü Hilmi Ziya Ülken’den en iyi anayasacılarımızdan Tarık Zafer Tunaya’ya, Türk tiyatrosunun ve edebiyatının devlerinden Haldun Taner’den felsefeci Takiyettin Menguşoğlu’na, Mazhar Şevket İpşiroğlu’na, Mülkiye’nin dev isimlerinden Yavuz Abadan’dan büyük arkeolog Halet Çanbel’e, Çetin Özek ve Metin Özek’in babası doktor Ömer Özek’e, dünya klasikleri tercüme projesinin beyinlerinden olan Sebahattin Eyüboğlu’nan, Mina Urgan’a, Orhan Duru’ya, Nusret Hızır, Hıfzı Timur, Celal Saraç, Memduh Yaşa (herhalde Sosyal yayınlar kurucusu Kürt Enver’in dayısı olduğundan!), Özer Ozankaya, Şeref Baştav, Mükbil Özyörük, Süheyla Bayrav, Cevdet Perin, Siverekli Abdülkadir Karahan, İsmet Giritli’ye, bir sürü isim aklıma gelen peşpeşe… Ve elbette "azınlık" mensubu Arsitidis Karyofili, Yani Stomadiyadiz, Selim Baruh…(*)
Yoksa bu kitaptan mı gıcık kaptı danışmanlar!
Sıradanlığın entelijansyaya bir tepkisiydi bu bir anlamda. Şimdi olan da bu değil mi? Taşralılığın tepkisi, bitmek bilmeyen fetih duygusu, sırala sıralayabildiğin kadar!
Darbe darbe diye yakınıp rantını yiyenler darbe üstüne darbe yaparmış!
Hiç aklıma gelmezdi, Ayşe Buğra için, sağ kesimden bir vicdani sesin yükselmesi. Hiç aklıma gelmezdi Meral Akşener’den alıntı yapacağım:
"Sayın Erdoğan; her şeyin ötesinde, bir kadından, bir bilim insanından söz ediyorsun.
"Sayın Erdoğan; Senin bilimle, araştırmayla pek alakan yoktur ama, ben yine de anlatayım. Ayşe Buğra, her şeyden önce, çok kıymetli eserleri, dünyaca bilinen önemli çalışmaları olan, çok değerli bir akademisyenimizdir.
"Birçok başka alanın yanı sıra, Türkiye'de iş dünyası ile devlet arasındaki ilişkileri incelediği çalışmalarıyla da, literatüre önemli katkılar yapmış önemli bir bilim insanımızdır. Ama aynı zamanda Ayşe Buğra, rahmetli Tarık Buğra'nın da kızıdır.
"O Tarık Buğra ki, senin fesline, burma bıyıklına benzemez. O Tarık Buğra ki, TRT'nin TRT olduğu zamanlarda … dizilerin uyarlandığı, muhteşem romanların yazarıdır. Sen artık kabak tadı veren cehaletinle, bunları bilmeyebilirsin.
"Terbiyeli olacaksın. Efendi olacaksın. Bu sözler, devletin başına yakışmaz… Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Boğaziçi üniversitesinin 36 yıllık şerefli bir hocasını, gururlandıracak bilimsel çalışmalar yapmış bir kadını, hedef tahtasına koyamaz.
"Ayıptır. Günahtır. Sen eskiden siyasetin raconunu bilirdin. Hapisteki birinin ailesine laf edilmeyeceğini de bilirdin. Saray'a girdiğinden beri ne racon kaldı, ne nezaket kaldı, ne de izan kaldı."
(Ben çocukken 27 Mayıs cuntası yandaşlarının DP’li tutsakların ailelerini düşükler diye nasıl aşağıladığını hatırladım şimdi. Rz.)
Yahu daha önce daha aklı başında danışmanlar vardı. Meğerse kendini "çırak" saydığı dönemde daha "usta"ymış.
(*) Bk: Ragıp Zarakolu, "Üniversiteler ve Tasfiye", Altüst Dergisi, sayı 20, Eylül 2015.