Hoşça kal Emin
Sol düşünce ve inancın her bölümünü yaşadı Emin. Emekçilikten, araştırmacılığa, gazeteciliğe, çevirmenliğe… Komünist hareket ve edebiyatın arkeoloğu oldu.
Sol düşünce ve inancın her bölümünü yaşadı Emin. Emekçilikten, araştırmacılığa, gazeteciliğe, çevirmenliğe… Komünist hareket ve edebiyatın arkeoloğu oldu.
Cengiz Çandar, Ortadoğu’da Kürt olayını bir gazeteci olarak ilk kaynaklardan izleme yanında, Barış sürecinin de bir tanığı, taraflar arasında moderatörü oldu.
Recep Yıldırım, İskenderun Zeybek Sokak’ta iç içe yaşayan yoksul, dertli ama neşeli, konuşkan insanlarla tanıştırıyor bizi.
Bir yıldız gibi parlamıştı İsmail Beşikçi akademik dünyada, Kürtleri sosyolojik bir araştırma konusu yapmasıyla.
Her iki örnek de soykırım araştırmacıları tarafından, soykırım perspektifi içinde ele alınıp, tarihsel olarak incelenmedi yeterince.
Örneğin Taksim’deki Alman Hastanesini Koç ailesi alıverecekti. Alıverecekti de, ondan önceki 100 yıllık hastane arşivi, tüm kayıtlar çöp kutusuna gidiverecekti. Tarih bizimle başlar ya.
Faşizmin yenildiği bir dünyada sosyalizm güzel bir düştü Türkiye için. CHP’si, DP’si birlikte boğdular bu rüyayı. Ve Türk Demokrasisi özürlü doğdu, sol ayaktan yoksun.
Yavuz Önen Ankara’da meslek kurumlarını ayakta tutmaya çalışırken, Ayşe Nur İstanbul’da sol yayıncılık ve dağıtımcılığı ayakta tutma kavgasındaydı.
Cihan harbi sırasında Osmanlı Meclisi’nde Aydın mebusu olan Emmanulidis Efendi'nin anılarını okurken, Horotius’un, “Burada anlatılan senin hikayen” saptaması düştü yine aklıma.
Yılmaz Güney’in filmleri barbarca katledildi, yüzlerce filminden 15’i bakiye kalmış bugüne…