'Merhaba! Roj baş! Günaydın ah Uzak, Işıklı Dünya!'

'Müebbete yazgılı bir hayat içinden, ebedî saflığı kuşanmış coşkulu bir hevesle sesleniyor Cengiz Sinan Çelik’in şiiri: “Günaydın ah uzak, ışıklı dünya! Merhaba! Roj baş!”

Ben geldim!  /Yalın ayak usulca / toz toprak içinde.

Cebimde yakılmış ağaçlarımın külleri / Gözlerimde güvercin yakarışları. / Ben geldim!

Cürmüm, hayata tutunmak!

Sus!

Etimde sönmüş gül kokusu / ten ve kül...

Sus!

Yılan ıslığıyla yırtılan koyu bir pus.../ Toprağa ayak izlerimi bırakarak

Matem sisi içinden ısırılmış dudak gibi kanayan /  beni bulmana geldim!

Şafağın uzun kollarına atılmış çocukların hevesiyle

ben geldim!

Cengiz Sinan Çelik

Rusya’nın Ukrayna’sı, Kırım’ı  varsa TC’nin Kürt illeri var. 

Rusya’nın Gulag zindanları varsa, TC’nin Alfabenin neredeyse her harfinden, F tipi, E tipi bilmem ne tipi zindanları var.

Geleneksel otokrasi ülkelerinde demokrasi sadece kısa süren bir bahar.

Ama çoğu kez kısa bahar ulaşmaz TC zindanlarına.

Bir zamanlar oligarşi derdik. Rusya’nın oligarkları bilinir. Ya TC’nin oligarkları?

Bir çok yazar, şair on yıllarını deviriyor zindanda. 90 lı yıllarda, Hitler’in sözde "Halk Mahkemelerinden" kopyalanmış DGM’lerde bir sürü gencecik insan müebbete mahkum edildi zalimce. Çalınan ömürler.

DGM’lerde de asker üyeler vardı yargı divanında, Hitler’in sözde "Halk Mahkemelerinde" olduğu üzere.

Sözde "İstiklal Mahkemeleri", geri avdet etti DGM’ler ile.

80’li yıllarda Diyarbakır Cezaevinin görüntüleri, İvan Donisoviç’in Hayatında bir Gün’ü andırıyordu.

Ayrıntı Yayınları, ülkenin en iyi şiir dizilerinden birine sahip…Elbette… Dizi editörü bir şair. Hem de iyi bir şair. Emirhan Oğuz. Onun kült kitapları: Ateş Hırsızları Söylencesi ve Myndos Geçişi elimin altında hep.

Bu dizide Vedat Türkali, Sabahattin Ali yanında Puşkin’i, Anne Sexton’u, Rilke’yi, Apollinaire’i, Samuel Beckett’i, William Blake’i, Gustavo Adolfo Becquer’i, Ursula K. Le Guin’i okumak büyük bir keyif.

Ama Şadi-i Şirazi’yi, Baki’yi, Mevlana’yı Feridüddin Attar’ı, Fuzuli’yi,  Ahmed Şamlu’yu Lal Laleş’i okumaya ne derdiniz? Yaşar Miraç’ı, Pelin Özer’i, Ahmed Necdet’i,  İbrahim Karaca’yı, Sohrab Sepehri’yi, Mahmud Derviş’i, Orhan Kahyaoğlu’nu es geçmeyelim. 

Geçenlerde posta kutusuna bir şiir kitabı düştü Danimarka’lardan. Hem de şairi Cengiz Sinan Çelik’ten imzalı. Şairin kız kardeşi Nesrin yollamış sağ olsun. Onun için Kopenhag’da toplantı düzenlemişti.

Nurcan Baysal, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği'nin (MLSA) sitesinde, Metris Toplama Kampında uğradığı bir saldırıda 22 yerinden bıçaklanan Çelik’le ilgili çok iyi bir yazı yazdı.

Cengiz Sinan Çelik’in "Serdestan"ı, Ayrıntı’nın yukarda söz ettiğim şiir dizisinden çıktı. 

Ayrıntı’nın verdiği bilgilere göre, Dersim Hozat doğumlu bir şair. 1997 yılında siyasî nedenlerle tutuklanmış, müebbet hapse mahkum edilmiş. Cezaevinde Türkçe ve ana dili Kürtçe (Kırmanckî) şiirler yazan Çelik’in resim çalışmaları yurt içi ve yurt dışındaki sergilerde yer almış. Dergi ve gazetelerde şiir, düzyazı ve makaleleri yayımlanan Çelik, 2010–2015 yılları arasında yapıtlarının değerlendirildiği Hüseyin Çelebi Edebiyat Etkinlikleri’nde, İnsan Hakları Derneği Bingöl Şubesi’nin 2010 Resim, Şiir ve Öykü Yarışması’nda ve 2012 Yılmaz Güney Kültür ve Sanat Festivali’nde Türkçe ve Kürtçe şiir dallarında derece ve ödüllere değer görülmüş.Şöyle tanımlamıyor kitap: "Şeceresinde kırk dağ doruğunun yazılı olduğu, ıssız koyaklarında kırk dengbejin uyuduğu çağdaş bir masal Serdestan. Kor zamanın hançer kınına sürülmüş külrengi bir ülkenin, yitirilmiş oğulların uzak kokusunda parçalanan ömürlerin köz içinde ışıldayan hafızası. Ateşin özünün orada, hafızaya sarılı durduğunu bilmek iyi gelir cürmü hayata tutunmak olanlara. "Müebbete yazgılı" bir hayat içinden, ebedî saflığı kuşanmış coşkulu bir hevesle sesleniyor Cengiz Sinan Çelik’in şiiri: "Günaydın ah uzak, ışıklı dünya! Merhaba! Roj baş!"

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi