Ragıp Zarakolu

Ragıp Zarakolu

Seyfo ya da kılıçtan geçirilmek

Halklar yaşadıkları kırımlara, etnik arındırmalara ilişkin özel kelimeler kullanır. Süryani halkı ise yaşadıkları soykırıma “Seyfo” der. Sözlük anlamı “Kılıç”. Seyfo’ya ilişkin bir tanıklık kitabı yayınlandı: “Seyfo / Gabro İsa Zetta Çelma Anlatıyor”.

Stokholm/Södertalje’de önceki gün yukardaki kitapla ilgili bir toplantı yaptık. Medeni Ferho’nun, Gabro İsa Zette Çelma ile yaptığı başarılı bir sözlü tarih çalışması. Toplantıda Gabro İsa Zette Çelma’nın oğlu, aynı zamanda bu çalışmanın sponsoru olan Baron Burhan Çelma’nın deneyimini dinleyebildik. (Yeni Anadolu Yayıncılık, İstanbul 2022) *

Ermeni toplumunun önderlerinden Zohrab, Osmanlı parlamentosunun bir mebusu olduğu halde, Talat Paşa’nın komutu ile, üstelik Gümüşsuyu’ndaki evinde buluştukları bir günün gecesi gözaltına alındı. 2 Haziran 1915 tarihinde, 47 gün sonra Urfa yakınlarında kafası taşla ezildi. Sözde yargılanacağı Diyarbakır’a ulaşamadan.

Süryani toplumunun önderlerinden İsa Zette Çelma ise 1915 Haziran’ında kıyıma direndi, hatta kaymakamlığı ele geçirdi. Ama iki yıl sonra 1917 Kasım’ında derdest edilip, Zohrab gibi başı taşla ezilerek öldürüldü. Çevre köylerinin de katılımı ile muhteşem bir direniş sergilenen Ayn-Wardo (ya da İwardo) köyünü ziyaret edebildiğim için mutluyum. Kilise duvarında kurşun delikleri hala duruyordu. **

Halklar yaşadıkları kırımlara, etnik arındırmalara ilişkin özel kelimeler kullanır. Süryani halkı ise yaşadıkları soykırıma “Seyfo” der. Sözlük anlamı “Kılıç”. Hani bizde ayıplanmadan çok kullanılan "kılıçtan geçirmek" deyimi gibi. Karşı tarafta ise bunun anlamı “kılıçtan geçirilmek”. Bu aynı zamanda “Seyfo” nun tarihin derinliklerine uzandığını da gösteriyor. Seyfo'ya ilişkin önemli bir tanıklık kitabı yayınlandı. Medeni Ferho, kendine verilen malzemeyi başarıyla kitaplaştırdı: "Seyfo/Gabro İsa Zetta Çelma Anlatıyor."

BÜTÜN ZAMANLARIN SIRRINI TAŞIYOR

1917’de katledilen İsa Zette Çelma’nın torunu Adnan Çelma’nın kitabı tanıtışını sevdim. Şöyle diyor:

Büyük amcam Gebro İsa Zette Çelma’nın anılarından oluşan SEYFO kitabı çıktı.

Medenî Ferho’nun amcam Gebro İsa Zette ile yaptığı röportajdır. Yazar, amcamın anlattıklarını belgelerle zenginleştirmiş. Kitap, Gebro amcamın oğlu Burhan Zette Çelma’nın maddi katkısı ile basıldı.

Kitabı heyecanla okudum. Daha önce tarafıma iletilen kitap taslağını da dikkatle okumuştum. Bu taslakları okurken, henüz 5-6 yaşlarında iken, uzun kış gecelerinde ninem Yade Ziyo’dan duyduğum Seyfo anlatımlarını yeniden yaşamıştım.

Bu kitap, son yıllarda Seyfo üzerine yapılan tartışmalara, karşı çıkışlara da cevap olacak.

Bu yüzden kendi kendime hep şöyle sorar dururdum: Ninem Yade Ziyo’dan duyduklarım, Seyfo’nun gerçekleriydi, neden birileri tarafından ele alınmıyor ve anlatılmıyor? Tabii kendimi de sorguluyordum.

Bugüne kadar yazılan Seyfo kitaplarında; Büyük amcalarım İsa Zette Çelma, Galo, dedem Azizo’dan, hiç söz eden olmuyordu. Bu beni düşündürüyordu. İsa Zette amcam ve diğer amcalarım, Osmanlı İmparatorluğu’nda Midyat’ta ilk cezaevinin kapısını kırarak açan, Süryanileri ölümden kurtaran kahramanlardır. Ama, kimse bu tarihi olaydan bahsetmiyor.

Ben küçükken (5-6 yaşında) ninemle eşek sırtında Ayn-Wardo’ya gittiğimizi, direnişin kalesi Mor Ḫёššabo Kilisesi’ni ve orada gömülü olan büyük amcam Galo ve Samun Behho gömütünü ziyaret ettiğimizi anımsıyorum. Ama ne İsa Zette Çelma, ne de Galo Çelma’dan söz eden vardır. Halbuki İsa Zette Çelma Midyat Süryanilerinin önemli liderlerinden biriydi. Midyat Soykırımcılarına karşı ilk kurşunu sıkandır.

Medeni Ferẖo’nun amcam Gabro İsa Zette Çelma’nın anlatımlarından yazdığı Seyfo kitabı pek çok olayı ayrıntılı anlatıyor ve Seyfo’nun askeri, politik, stratejik, felsefik ve toplumsal yanlarını sergiliyor.

Özellikle direniş hareketini yöneten “Askeri Konsey” bölümünü okuyunca çok heyecanlandım.

Bu bölümde Gabro İsa Zette:

Babam misafirleri uğurlarken, evin kapısı önünde durdu ve dedi: ‘Eskiden bir kitapta okumuştum, dedelerimiz düşmana karşı savaşırlarken; direniş bayrağımız Asur bayrağıdır’derlerdi. Bizim de direniş bayrağımız, önce Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’tur, sonra Turabdin’dir, Turabdin, Asur bayrağı olmuştur. Biz Süryaniler, Asur bayrağının bir kanadına akılı koyuyoruz, bir kanadına ilmi, bir kanadına da gülü, en son kanada da kılıcı koyuyoruz. Bu da Mesih aşkıdır, toprak aşkıdır, ilim aşkıdır, ilmin vücut bulduğu kiliselerimizi korumak aşkıdır. Bunlar hepsi Turabinde bir ‘ahd-ı vefa’ oluşturdular, bunları korumak bize düşüyor. Ağır bir yüktür, ama bu yükü kaldırmanın tek yolu vardır; direnmek.”

Halkımızın bu kitaba gereken ilgiyi göstereceğini ümit ediyorum. Büyük amcam Gebro İsa Zette Çelma’nın dediği gibi:

“Çocuklarımız yanlışları ile, doğruları ile Seyfo gerçeğini öğrenmeleri gerekir ki Süryanilerin geleceği karanlık olmasın. Seyfo esrarlı bir aynadır, bakmasını bilmedin mi sana sırları göstermez, seni sana gösterir, oysa sen bütün zamanlar değilsin, Seyfo tarihi ise bütün zamanların sırrını taşıyor”

BU KİTAP SEYFO’NUN SIRRINI SUNUYOR

Evrensel gazetesinin İsveç muhabiri Murat Kuseyri 2014 yılında ANF için, yıllar önce Midyat’tan İsveç’e göç eden Aydın ve Burhan Çelma ile bir söyleşi yapmıştı. Bu söyleşide Altan Tan’ın bölgede yaşayan aşiretleri ele aldığı “Turabdin’den Berriye’ye” adlı kitabına da değinilerek, Çelma aşiretinin son 150-200 yıl Midyat’ın siyasal ve toplumsal yaşantısında etkin olduğunu, aşiret lideri İsa Zette’nin bölgede etkin olan iki Kürt ve bir Mıhallemi lider ile birlikte devlet tarafından katledildiği belirtilmişti. Neredeyse 100 yıllık suskunluğu bozan Çelma kardeşler, dedelerinin mezarının gösterilmesini ya da kemiklerinin kendilerine verilmesini istemişti.

Aydın Çelma, o dönemlerde Mardin, İdil, Midyat, Cizre ve Savur gibi yerleşim birimlerinde yaşayanların % 60’nın Süryani, % 40’nın Kürt ve bir kısmının da Arap olduğunu, bölgenin ise Osmanlı devleti ile işbirliği yapan aşiretlerin denetimi altında bulunduğunu söylemişti. Dedesi İsa Zetti’nin 1907’den 1911 yılına kadar Midyat’ta belediye başkanı olarak görev yaptığını ve ilk kez dedesinin döneminde nüfus kayıt ve kadastro çalışmalarına başlandığını anlatmıştı.

Midyat’taki soykırımının Hürmüzler’in katledilmesiyle başladığını, Midyat’ın en zenginlerinden olan Hürmüz ailesini ortadan kaldırdıktan sonra da dedesi İsa Zette Çelma’yı tutuklamak ve daha sonra katletmek için eve geldiklerini ancak evde bulunanların buna izin vermediklerini belirten Aydın Çelma yaşananları şu cümlelerle dile getirdi:

“Amcaları dedeme buradan çıkarsan seni öldürecekler demişler. Dedem ben gideyim siz kurtulun demiş ama amcasının oğlu evden çıkmasını engellemiş ve dedemi tutuklamaya çalışanlara ateş etmiş. Onlar da karşılık verince çatışma çıkmış. Bu olaydan sonra dedem madem tüm bunlar oldu karakola saldıralım demiş ve karakola saldırarak orada bulunan 17 askeri rehin almışlar. Karakolda tutulan Süryanileri de serbest bırakmışlar. Tüm bunlar olurken Midyat’ta katliam sürüyordu. Halk katliamdan kurtulmak için tepede bulunan Iwardo Köyü’ne kaçtı. Tıpkı günümüzde DAİŞ çetelerinin Şengal’de yaptıkları gibi kaçanlara saldırılmış ve bazılarını öldürülmüş ve bazıları da susuzluktan yaşamlarını yitirmiş.

2 ay süren direniş karşısında hükümetin Şeyh Fetullah’ı devreye koyarak barış yapılmasını istemiş.

Midyat’ta, Turabdin’de soykırım sırasında 35 ila 40 bin kişinin katledildiğinin tahmin ediliyor, soykırım sırasında Osmanlı hükümeti Kürt aşiretlerinden bazılarını silahlandırarak, Süryanilere saldırtmış. Kürt aşiretlerinden bazıları devletin yanında yer alıp katliamlara katılırken; diğer bir kesim buna karşı çıkmış. Azizke Mehmedo ve Çelebi ailesi gibi. Bu ailelerle dostluk hala devam ediyor.

Burhan Çelma, soykırımından sonra Midyat’ta yaşamın normale döndüğünü, ancak 1917’de Mim Kemal’in bölgeye atanmasından sonra durumun değiştiğini belirterek şunları söylüyor:

“O sıralar Midyat’ta Arif binbaşı görev yapıyor. Binbaşı o bölgede yaşayan dört büyük lideri; Süryaniler’den İsa Zetti Çelme, Kürtlerden Azizke Mehmedo ve İsaye Hemo ve Mıhellemilerden Helef Beg’i Ahmediye Köyü’ne göndertti ve bir gün sonra da Dangizan (Abina) köyünde hepsini öldürttü. Azizke Mehmedo’yu Abine köyüne defnettiler. İsaye Hemo’nun cesedini de Savur’un Dara-Beri Köyü’ndeki akrabaları alıp götürdüler. Dedem ve Helef Beg’in cesetleri bulunamadı.”

Burhan Çelma, dedesi ile birlikte katledilen Kürt ve Mıhellemi aşiret reislerinin soykırım sırasında devletin yanında yer almadıkları gibi Ermeni ve Süryanilerin katledilmelerine karşı çıktıklarına dikkat çekiyor. Aydın Çelma, babasının katliamının gerçekleştiği yere dedesinin kemiklerini bulabilme umuduyla gittiğini ama hiçbir şey bulamadıklarını söylüyor.

Burhan Çelma, tek isteklerinin dedelerinin kemiklerine ulaşmak ve ona bir mezar yapmak olduğunu, devletin mezarı göstermediği veya açıklama yapmaması halinde dedesinin katlettiği yere bir anıt mezar inşa edeceklerini söylüyor.

Aydın Çelma, soykırımının kabul edilmesinin kendilerini rahatlatacağını belirtiyor ve “Ahmet Türk Stockholm’e geldiğinde, bazı Kürt aşiretleri soykırımına katıldığı için özür diledi. Ya Türkiye?” diyor.

Zohrab ve İsa Zette Çelma tipik bir gözaltında kayıp örneği. 100 küsür yıl önce. Bir gün kemiklerinin bulunarak saygı ile gömülebilmeleri dileği ile…

*Yayınevinin yöreye ilişkin yayınladığı başka kitaplar: Dt. Nail Kul, Geçmişten Günümüze Midyat ve Turabdin Süryanileri, 2015; Yakup Doğru, Kanlı Eller Operasyonu/Malatya “Zirve Katliamı”, 2014;

** Konuya ilişkin yeni çıkan bir başka çalışma: Sabri Yıldız, Iwardo Kuşatması, Editör: Attila Tuygan Pel Yayınları İstanbul 2023

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ragıp Zarakolu Arşivi